Bu karşılaşmada oyunun son bölümdeki hatalı bir kararın direk sonuca tesir ettiğini savunan Sağlam, "Bu da bizi üzdü. Belki de yapmamız gereken istem dışı hareketlerde de bulunduk, ben ve oyuncularım itiraz da ettik. Ama tabi bunlar futbolun içinde olağan şeyler. Zaman zaman böyle hakaret içermeden tepkilerinizi göstermeniz gayet doğal. Biz de zaten bu çerçeveler içinde tepkilerimizi gösterdik. Ama tabi hiçbir şeyi değiştiremedik. Bizi üzen tek şey; daha sonra gelen hakem raporu. Hakem raporunda; olayların birebir içerisinde olan ben, Yahıa, Mustafa Keçeli ve Nobre idik. Hiçbirimiz Yahıa'nın ağzından küfür kelimesi duymadık. Hatta oyuncuyu sarı kart gördüğünde orada tutup ileriye doğru iten benim. Oyuncuya hakemden daha yakındım. Yahıa'nın özellikle hakem raporunda belirtilen küfrü etmediğine dair mesleğimin onuru üzerine yemin edebilirim. Fransızca konuşmadı tamamen Arapça konuştu. Hakemin raporunda belirttiği küfrü asla konuşmadı" diye konuştu.

Disiplin Kurulu'nun hakemin verdiği bu haksız kararı bozacağına inandığını dile getiren Nurullah Sağlam, "Çünkü gerçekten ortada bir suç yok. Ben onların adaletine şimdiden güvendiğimi söylüyorum ve adalet yerini bulsun istiyorum. Bu da benim en doğal hakkım. Bu durum Yahıa'nın Gençlerbirliği maçında oynayıp oynamaması ile ilgili bir durum değil. Bu tamamen insanı ve vicdanı ölçülerle, değer yargıları ile ilgili bir şey. Birebir olayın içinde olduğum için net bir şekilde söylüyorum; kimseyi aldatmaya, kimseyi yanlış yönlendirmeye çalışmıyorum. Kimseden medet de ummuyorum. Adalet yerini bulsun istiyorum. Kusurlu her kimse, hatayı hata ile örtmeye çalışıyorsa eğer, herkes cezasını çeksin" şeklinde konuştu.