Kimimiz televizyon başında, kimimiz arabalardaki radyolarımız aracılığı ile, kimilerimiz de Türk Telekom Arena'da tarihi neredeyse 113 yıla dayanan bu büyük mücadeleyi izleyeceğiz.

Osmanlı'dan bir miras bu derbi Türk futboluna; elbette Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte büyümüş, olgunlaşmış.

Son yıllarda da iş futboldan çıkıp 'kamplaşmalara', 'tahammülsüzlüğe' ve 'endüstriyel yarışa' dönüşmüş.

Oysa, 1970'lerde, hatta '80 ve '90'larda bir başka havada oynanıyordu Galatasaray-Fenerbahçe maçları.

Sportif yönü daha ağır basıyor, tribünler paylaşılıyor, sabah erken gelen 'kapalı tribünün ortasını' ele geçiriyordu.

Ama futbol endüstrinin kolu olduktan sonra, sezon başında satılan kombine biletler bu 'nostaljiye' ilk darbeyi vuracaktı.

Sonrası malum: Stad kapasitesinin yüzde 5'i ile sınırlı kalan 'ezeli rakip' seyircisi.

Ve hemen ardından da döner bıçakları, zincirler, çivili sopalar derken, derbilere getirilen konuk takım taraftar yasağı...

İşte bu yüzden, pazar günkü derbinin tek rengi var: kırmızı...

Türk Telekom Arena, ya da taraftarın ifadesiyle 'yeni' Ali Sami Yen'de, her ne kadar sarı-kırmızı ve sarı-lacivertli iki ekip karşılaşacak olsa da, sahadaki 11 oyuncu ve kenardaki yedekler dışında 'lacivert' renge yasak gelecek.

Galatasaray'ın avantajları

Bu yorum üzerine, "Pazar günü sadece renklerde mi Galatasaray önde" diye bir soru aklınıza gelebilir.

Hayır. Sadece renklerde değil, yeşil alandaki müthiş rekabette de Galatasaray bir iki adım önde gibi duruyor.

Niye mi?

Öncelikle, Aslantepe'de maç izleyenler çok bilirler ki 'atmosfer', eski Ali Sami Yen'in çok önünde.

Hele kuzey tarafındaki kale arkasındaki müthiş koro, eğer 'iyi organize' olur ve maç öncesi gerçekleşecek 3 boyutlu gösteri maç içinde de 'tezahürata' dönüşürse, Fenerbahçeli oyuncuların top kontrolünün güçleşebileceğini söylemek yanlış olmaz.

Bunu 1-0'lık maçta Manchester United'ın ikinci kalecisi Lindegard da söylemişti: "Kulağımın arkasında sanki bir ordu var..."

Maç içine dönecek olursak, bu bölümde de kırmızı renk baskın çıkıyor.

Öncelikle, Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman'ın klasik deplasman taktiği olan 'kontrollü futbol', sahaya çift forvetle çıkacak Galatasaray'ın oyunu elinde tutmasını sağlayacak gibi.

Son antrenmanlarda iki yerli forveti Umut ile Burak üzerinde duran Fatih Terim, eğer bir son dakika sürprizine gitmezse, takımını 4-4-2 düzeni ile sahaya çıkarıp, ileri uçta çift oyuncu ile Fenerbahçe'nin üzerine gidecek.

Elbette, oyunu 'salt' ileride kabul etmeyecek Terim'in öğrencileri.

Fenerbahçe'nin Kuyt'ı kimi zaman serbest, kimi zaman da sağ çizgide kullanacak olması, sanıyorum sol kenarda bazı önlemleri de beraberinde getirecek.

Galatasaray'ın derbi 11'ine bakacak olursak; öncelikle, pazar günü Muslera'nın oynamasına kesin gözü ile bakıyor 20 milyonluk Galatasaray camiası.

Sağ bekte Eboue, yanında Semih ve Dany ile sol bekte 'alternatifsiz' Albert Riera'nın yeri garanti.

Ve bu tercihler, özellikle de Muslera'nın takıma geri dönmesi, büyük bir güvence.

Bu beşlinin önündeki dörtlüde ise, yeri garanti olan 2 oyuncu var; Selçuk ve Melo. Bu oyuncular, orta alanda Meireles ve Baroni ile kapışmakla kalmayıp, oyunu ileri taşıyacaklar.

Elbette orta alanın iki kenarında soru işaretleri de var. Formsuz Hamit'in sağ çizgideki yeri tartışılsa da Fatih hoca, deneyimli yıldıza şans verecek. Sol çizgide ise Amrabat ile Emre arasında bir tercih söz konusu.

Forveti, daha önce de ifade ettiğimiz gibi Burak-Umut'tan oluşturacak Galatasaray ama Elmander de her an oynamak üzere hazır kıta gibi kenarda bekleyecek.

Peki, Galatasaray birçok futbol adamınca 'tahmin edilen' bu 11'le Fenerbahçe'yi nasıl çözecek?

İşte derbinin püf noktası da burada.

Galatasaray ya merkezden oynayıp Selçuk ile Melo'nun araya atacağı paslarla gol arayacak -ki bu yerleşik Fenerbahçe defansına karşı çözüm olmaz- ya da sarı-lacivertlilerin yumuşak karnı olan sağ çizgiden oyunu yönlendirecek.

Çünkü bir gerçek var ki, Hasan Ali Kaldırım da, önünde oynaması beklenen Caner de, defansif yönleri zayıf oyuncular. Üzerlerine gidildiğinde kolay sinirleniyor ve hata yapıyorlar. Bu bağlamda Eboue ile Hamit, ne kadar formsuz olurlarsa olsunlar, topu çizgiye kadar taşıyıp, Bekir ile Yobo'nun dengesini bozacak ortalar yapabilirler.

Fenerbahçe ne yapabilir?

Sözün özü, Galatasaray, oyunu kendi sağından, Fenerbahçe'nin solundan kuracak.

İşler kötü giderse mi?

Elbette Fenerbahçe kapalı oyunu ile Galatasaray'ın bu hesaplarını bozabilir.

İşte o zaman da adam eksilten Amrabat, Hamit, araya giren ve frikik atan Selçuk İnan'ın kalitesi, sarı-kırmızı ekip adına derbiyi 'kırmızıya' boyayabilir.

Ama unutulmaması gereken bir gerçek var ki, eğer Fenerbahçe Galatasaray'ı kilitlerse, 'kırmızı'ya boyanması beklenen yılın son derbisinin rengi değişir.

Bu da Galatasaray-Fenerbahçe maçlarının skorlarının önceden kestirilememesi gerçeğini doğrular ki tarihimiz böyle 90 dakikalarla dolu.

Sözün özü; bir tarafta 140 milyon euro değerindeki Galatasaray, öteki yanda nereden baksanız 150-160 milyon euro değerindeki Fenerbahçe takımları.

Sırf kağıt üzerindeki bu değerler bile, bence derbinin 'ateşini' gösteriyor...