Türkiye’de bir ilk yaşandı. 30-40 yıldır birbirlerini göremeyen ulusal ve uluslararası boks şampiyonları federasyonun davetlisi olarak ilk kez Çeşme’de bir araya geldi, mutluluk göz yaşları aktı..


ŞAMPİYONANIN GALA GECESİNDE NOSTALJİ RÜZGARLARI ESTİ


Türkiye Boks Federasyonu’nun 2016 yılı faaliyet takviminde yer alan Yıldız, Genç ve Büyük Bayanlar Türkiye Şampiyonası 6 Ocak Çarşamba günü Çeşme’de start aldı. Akdeniz Oyunları şampiyonluğu ve Olimpiyat dördüncülüğü gibi bir çok başarıya imza atmış Milli Boksör Celal Sandal’ın anısına düzenlenen organizasyonda bir ilk yaşandı ve Türk boksuna hizmet etmiş 60 yaşın üzerindeki sporcular gala yemeğinde bir araya geldi. Çeşme Belediyesi tarafından düzenlenen gecede tam bir vefa örneği sergilenirken, kürsüden anlatılan anılar gözleri yaşarttı, federasyona şükran duyguları dile getirildi.

ŞAMPİYONLARI ÇEŞME’DE AĞIRLAMAK BİZİM İÇİN ONURDUR



Pırıl Hotel’de gerçekleştirilen etkinliğe Çeşme Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç, Kaymakam Mustafa Erkayıran,Türkiye Boks Federasyonu Başkanı Eyüp Gözgeç, Garnizon Komutanı Yücel Ercan, Cumhuriyet Başsavcısı Özkan Gürdoğan, İlçe Jandarma Komutanı Aykan Özsarı, İlçe Emniyet Müdürü Hüseyin Yılmazer, İlçe Gençlik Hizmetleri ve Spor Müdürü Nuri Büyükateş, Çeşme Belediye Başkan Yardımcısı Şakir Karadede, ÇEŞTOB Başkan Yardımcısı Mustafa Yüksekol, şampiyonaya ismi verilen Türkiye ve Balkan Şampiyonu Boksör Celal Sandal'ın oğlu Ankara Pursaklar İlçe Emniyet Müdürü Murat Sandal ve eşi, boks sporuna hizmetleri geçen eski şampiyon boksörler ve federasyon temsilcileri katıldılar.
Çeşme Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç yaptığı açılış konuşmasında, “Çok değerli konuklar sizleri Çeşme’de görmekten çok mutluyuz. Türk boksuna emek vermiş şampiyonları bir arada ağırlamaktan onur duyuyoruz” dedi.

ŞAMPİYONANIN ÇEŞME’DE YAPILMASININ ÖYKÜSÜ ESKİLERE DAYANIYOR




İkinci olarak kürsüye gelen Çeşme Kaymakamı Mustafa Erkayıran yaptığı konuşmanın başında, bu şampiyonanın Çeşme’de gerçekleşmesinin öyküsünü anlattı. Erkayıran, “2002 - 2005 yılları arasında Erzurum’da şimdiki adı Aziziye olan Ilıca ilçesinde kaymakamlık yaptım. Boks Federasyonu Başkanı Eyüp Gözgeç o zaman İstanbul Erzurumlular Vakfı Başkan Yardımcısı. Kendisiyle görevli olduğum ilçede bir okul yaptırdık. O zamandan başlayan dostluğumuz aradan hayli yıl geçmiş olmasına rağmen devam ediyor. En son kendisi buraya atandığımda arayarak ‘hayırlı olsun’ dedi. Aradan birkaç ay geçtikten sonra kendisini ben aradım ve ‘Çeşme gibi turistik bir ilçenin kaymakamıyım. Spor salonu da var. başınızda bulunduğunuz federasyonun bir etkinliğinin ilçemizde yapılmasını çok arzu ederim’ dedim. Hemen bir altyapı çalışmasını yaptı ve çarşamba gününden bu yana devam eden bayanlar boks şampiyonasına ilçemiz ev sahipliği yapıyor. Öncelikle bu şampiyonanın burada yapılmasına karar veren kendisine ve bu şampiyonaya katkısı olan herkese çok teşekkür ediyorum” diye konuştu.

‘GELECEĞE BİR ŞEY BIRAKTIM’ DİYEBİLMEK VEFAYLA OLUR


Vefa denilen sözcüğün her geçen gün anlamını yitirdiğini vurgulayan Kaymakam Erkayıran konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Burada hakikatten güzel bir ortam var. Eğer bugün bir şeyler yapılabiliyorsa, ‘Geleceğe bir şey bıraktım’ demek istiyorsa insan, işte o duyguya yol açan şey vefadır. Bugün sizler buradaysanız, sizleri görenler de gelecekte bir şeyler yapmaya çalışacaktır. Gençlerin burada sizlerin onore edilmenizi görmeleri, onlarda şevki arttıracaktır ve çalışmalarını kamçılayacaktır. Hepinizin ilçemizden hoş duygularla ayrılacağınızı ümit ediyorum.”

CELAL SANDAL’IN OĞLU OLMAK GURUR VERİCİ

Şampiyonaya ismi verilen Türkiye ve Balkan şampiyonu Celal Sandal'ın oğlu Murat Sandal böylesine anlamlı bir gece düzenlediği için Federasyon Başkanı Gözgeç’e teşekkür ederek başladığı konuşmasında, “Buradaki büyüklerimin eski yokluklarda ve olumsuzluklarda aldığı ödülleri düşündüğüm zaman, şimdiki imkanlar olsaydı dünya çapında birçok büyük boksör çıkardı diyorum. Şunu da eklemek istiyorum. Unutmamak, unutulmamak, unutturmamak çok ulvi bir davranış. Bunun için de Eyüp Gözgeç başkanıma çok teşekkür ediyorum. Bir çoğunuzu ismen tanıyordum ama görüşmek nasip olmamıştı. Federasyon bünyesi altında bu ilk defa oldu. Belki insanlar uzun yıllardır görüşememişti. 30-40 yıldır birbirini görmeyen insanlar bir araya geldi, hasret giderdiler. Ben bu konuda da çok teşekkür ediyorum, gelenlerin ayaklarına sağlık. Ayrıca böyle bir babanın evladı olmak da çok gurur verici” dedi.



ÇEŞME’DE BİR MİLAT OLDU

Son protokol konuşmacısı olarak kürsüye davet edilen Türkiye Boks Federasyonu Başkanı Eyüp Gözgeç, özgeçmişinden bahsederek başladığı konuşmasında şunları dile getirdi:

“4 yıldır federasyon başkanıyım. Daha önce dört yıl başkan vekilliği, dört yıl asbaşkanlık, dört yıl da yönetim kurulu üyeliği yaptım. Bugüne dek birçok organizasyonlar düzenledik. Fakat bu akşam ben çok daha heyecanlı ve duyguluyum. Fani olan bu dünyada bir düşüncem vardı. Tam olmasa bile bunu yerine getirmenin mutluluğunu yaşıyorum. Boks Federasyonu olarak boks sporuna emek vermiş, yurt içi ve yurt dışında başarılar elde etmiş, İstiklal Marşı’nı çaldırmış, bazen galip gelmiş, bazen mağlup olmuş ama sonuçta Türkiye ve Türk boksu için ter akıtmış, bu işe emek vermiş tüm sporcuları bir araya getirmeyi çok arzu ediyorduk. Nasip bugünmüş. Bugün başlangıçtır. İnşallah bundan sonra biz olmasak bile bu gelenek devam ettirilir. Boks camiasından bütün arkadaşların birbirinden haberdar olmaları güzel bir şey. Kim hasta, kim sağ, kim darda, kim zorda en azından birbirimizden haberimiz olur. Bu düşünceyle bu geceyi düzenledik. Zaman çok kısaydı, ani oldu. Ama artık ertelemek de istemedik. Çünkü her erteleme bir yılı götürüyor. Kış şartları nedeniyle gelemeyenler oldu. Kimsinin hastası var, kimisinin işi var, kimisinin imkanları müsait değil. Bugün kendi aramızda müsait olanlar toplanmış olduk. Gerçekten bu milat oldu.”



UZUN ZAMANDIR BİRBİRİNİ GÖREMEYEN ŞAMPİYONLARI BİR ARAYA GETİRDİK

Federasyonu Başkanı Gözgeç yaptığı bu duygu yüklü konuşmasının ardından sözü bu şampiyonaya adı verilen, 5 Balkan şampiyonluğu, 1 Avrupa üçüncülüğü, 1 Akdeniz Oyunları şampiyonluğu, olimpiyat dördüncülüğü dereceleri olan Celal Sandal’a getirerek, “Ebedi dünyada unvanı tartışılmayacak Celal Sandal'ın adını bu şampiyonaya vermekle aslında çok büyük bir iş yapmadık. Ama en azından bir insanı hatırlamış olduk. Celal Sandal Türk boksu için ter dökmüş, 2006 yılı sonunda kaybettiğimiz bir ağabeyimizdi. Onu yad etmek de bize nasip oldu. Onun için bu akşam buradayız. Birbirini göremeyen, 20-30-40 yıllık arkadaşlar samimi ortamda bir araya geldik.

Bu camia zor bir camia. Boks sporu ağır bir spor. Ağırın altına kimse girmiyor. Fakirlerin yapmış olduğu bir spor. Bu ağır sporu yapanların birbirine kenetlenmesi lazım. Bu dünyada hepimizin gelip geçeceği bir gerçektir.Birbirimizi incitmeden, hiçbir şekilde kırmadan bir arada olmalıyız. Enerjimizi, Türk boksu nasıl gelişir, nasıl desteklenir, bunun savaşını vermemiz lazım. Bugün burada bir arada olmak, dertleşmek, hasret gidermek için toplandık. Katılan herkese teşekkür ederim” diye konuştu.


BİZİM ZAMANIMIZDA SEYİRCİYE DAHA BÜYÜK HAZ VEREN MÜSABAKALAR OLURDU



Eski şampiyon boksörlerden aynı zamanda Boks Federasyonu Teknik Kurul Üyesi Nuri Eroğlu verdiği özel demeçte, 1968 yılında Konya’da boks sporuna başladığını, daha sonra askerlik hizmetini yaparken Karagücü’nde boksa devam ettiğini belirterek şöyle konuştu:

“O yıllarda ordulararası çok önemli bir organizasyon vardı. Askerlik uzun olduğu için spora ayrı bir önem verilirdi, asker takımları çok kuvvetli oluyorlardı. İlk defa 1971 yılında Hollanda’da Ordulararası Dünya Şampiyonası’na katıldım. Orada Amerikalı rakibimin ardından dünya ikincisi oldum. Aslında maç bana da verilebilirdi, maç ortadaydı ama ona verdiler. Bir sene sonra bu kez İtalya’da Ordulararası Dünya Şampiyonası’na katıldım. Orada bir yıl önce kaybettiğim Amerikalı’yla finalde tekrar karşılaştım ve ondan maçı aldım, şampiyon oldum. Aynı yıl Kemal adında bir arkadaşımız da şampiyon oldu. Türkiye’de ikimizden başka Dünya Ordulararası şampiyonu olmuş olan bir başka boksör olmadı. Daha sonra 1973 yılında Rusya’da Almaata Uluslararası Turnuvası’nda şampiyon oldum. 1975 yılında Bulgaristan Sofya’da Balkan ikincisi, 1977 yılında Doğu Almanya’da Avrupa üçüncüsü yine aynı yıl Bursa’da Balkan Şampiyonu oldum. Ayrıca birçok uluslararası turnuvalarda şampiyonluklarım var. 1980 yılında boks sporunu bıraktım, jübilemi yaptım. Daha sonra antrenör olarak görevime devam ettim.

Aynı zamanda emniyet teşkilatında da görevliydim. Oradan da şube müdürü olarak emekli oldum.
Başkan’ımız Eyüp Gözgeç bana, ‘Türk boksuna hizmeti geçen eski boksör arkadaşlarımızı toplayalım’ dedi. Birlikte bir ekip oluşturduk. Eskiden milli ve şampiyon olmuş boksör arkadaşlarımızı tespit ettik. Tabii ilk etapta hepsini çağıramadık. Çünkü kapasite yeterli olmuyordu. Bizim listemiz yaklaşık 300 kişiyi buluyordu. Başkanımız yarısını şimdi çağıralım, ileriki yıllarda da geri kalan diğer arkadaşlarımızı çağıralım diye bir öneride bulundu. Bu şekilde Çeşme’deki şampiyonaya geldik. Burada yıllardır görmediğim arkadaşlarımı görmekten çok memnun oldum. Belki 30-35 senedir görüşememiştik. Örneğin Mehmet Kumova, Mehmet Demir, Mehmet Durmuş. Hemen hemen yüzde 99’unu tanırım arkadaşlarımızın. Benim dönemimde spor yaptıkları için. Şekilleri değişmiş, saçları kırlaşmış, bazılarını tanımakta güçlük çektim. Sanki bizim spor yaptığımız yıllardaki gençliğimizdeki sporu yapıyormuşuz gibi hissetmeye başladım kendimi. Sanki o yıllardaymışız gibi hissettik. Ben teknik bir boksördüm. Yumruk yemekten çok yumruk atmaya çalışırdım. Savunmaya çok önem verirdim. O yüzden yıllarca en teknik boksör seçilirdim. İlk boks yaptığım yıllarda bana basında bebek yüzlü boksör derlerdi. Bir de boks sporu dışardan zannedildiği gibi tehlikeli değildir. Dünyada tehlikeli sporlar içinde 13. sırada. Çünkü bir kuralı var. eldivenler giyiyoruz. Eldivenler yumuşaktır ve vurulacak yerler bellidir. Belden aşağı vuramazsınız, ensesine vuramazsınız, tekme atamazsınız. Usulü ve kuralına uygun yapılırsa boksör yıpranmamış oluyor. Uzun yıllar bu sporu yapabiliyor.


Boks bizim zamanımızda daha keyifli ve heyecanlıydı. Çünkü benim boks yaptığım 1970’lı yıllarda spor salonları tıklım tıklım dolardı. Ankara’da Atatürk Spor Salonu vardı, en büyük salon. Orada yer bulamazdı birçok kimse, demirlere tırmanırdı. Hatta kapılardan zorla girerlerdi. Biz de vatandaşı yara yara ringe varabilirdik. O denli tutulurdu boks. O yıllarda boks sporu futbol kadar çok tutuluyordu. Tabii bunun en önemli nedenlerinden bir tanesi de Muhammed Ali’nin dünyaya ve ülkemize boksu çok sevdirmiş olması. Onun sayesinde bizler de hep heves etmiştik zaten. Boks seyircisi de çok fazlaydı ama yıllar geçtikçe o eski heyecan kalmadı. Şimdiki gençler kolay sporları tercih etmek istiyor. Bir de bizim zamanımızda uzak doğu sporları yoktu. Tekvando bile yeni yeni başlamıştı. Şimdi birçok sporlar yaygınlaştı. Onun da etkisi oldu. Aslında boks, centilmenlik gerektiren bir spordur. Amerika’da asil spor olarak kabul edilir. Çünkü insanlar spor amaçlı birbirlerine yumruk vurmaya çalışıyorlar. Ve müsabakadan sonra da birbirlerini centilmence tebrik edebiliyorlar, arkadaşça ringi terk edebiliyorlar.”


KADIN BOKSÖRLERİMİZİ BÜYÜK BİR ZEVKLE İZLİYORUM



1971 Akdeniz Olimpiyatları birincisi, 1972 Balkan birincisi ve yedi kez Türkiye birinciliği olan boksör

Mehmet Kumova, kendi dönemleri ile şimdiki dönem arasında teknik olarak büyük farkların olduğunu söyledi. Kumova, “Duayen boksörlerin nostalji toplantısı olarak düzenlenmiş bu organizasyon Türkiye’de şu anda ilk defa yapılıyor. Bu organizasyonu düzenleyen ve toplanmamızı sağlayan federasyon yetkilerine sonsuz teşekkür ederim. Dönemimiz boksu ile bugünkü boks arasında teknik olarak çok büyük fark var. Bizim dönemimizde boks, daha sert ve daha az korunma malzemeleriyle yürütülen bir spor branşıydı. Şimdiyse koruma malzemeleri daha yoğunlaşmış, baş ve diğer uzuvları koruyan malzemelerle daha iyi yürütülen bir spor branşı oldu. Ama estetik ve görsel olarak ve seyircilere daha büyük haz veren boks müsabakaları benim dönemimde yapılan müsabakalardı. Bugünlerdeki kadın boksörlerimizi büyük bir zevkle izliyorum. Zira dönemimizde kadın boksörler yoktu ama şu anda izleyebildiğim kadarıyla, Türkiye’de kadın boksörlerin tekniği, büyük ve genç erkek boksörlerinden çok çok daha ileri. Genç kadın boksörlerimizi daha fazla teşvik edip, onların uluslararası müsabakalarda daha üst derecelere gelmesi için her türlü çabayı sarf etmemiz gerekir. Bu çaba da en fazla federasyon tarafından yapılması gerekir. Ben genç boksör arkadaşlarımıza çok çalışmalarını ama bilimsel çalışmalarını öneririm. Boksla ilgili ulusal ve uluslararası yayınları ve dünya boksundaki gelişmeleri yakinen takip etmelerini öneririm. Bu şekilde kendi tekniklerini de geliştirebilirler” dedi.

Fulya Omaç /Çeşme