Kardeşlik lafı feodal toplumların ortak karakteridir.


Toplumsal aidiyetin "yurttaşlık" kavramıyla tanımlanan bu kavram burjuva demokratik devrimlerinde ve Fransız devriminde karşımıza çıkmaktadır. "kardeşlik" sözcüğü bir toplumsal aidiyet kavramı olarak "özgürlük ve eşitlik" ilkelerinin yanında göstermelik  ve sırıtık bir biçimde yer almıştır. Halkların kardeşiliği,  politik ilişkinin tanımları arasına  girmesi ve öne çıkarılması meteryalist bir bakış açısı değildir. Toplumsal ilişkiyi kan bağı esası üzerinden tanımlamak doğru değildir.. Egemen toplumların feodal "kan bağı" vurgusunu görünür olmaktan uzak tutmaya çalışsa da, ayrımız-gayrımız yok gibi feodal ilişkinin tarihsel mirası üzerine oturduğunu görmekteyiz. 


Anadolu coğrafyasında hepimiz kardeşiz diyerek, Kürtlerin, Ermenilerin, Rumların, Asurilerin, Lazların, vd  kimliklerin  kültürleri ve dilleri tekçi-türkçü zihniyete bağımlı kılınmıştır. Ötekilerin, dilleri ve kültürleri engellenerek toplumsal asimilasyonunun bir tarzı ve aracı olarak kullanılmıştır. Yurttaşlık bilincinde halkların eşitliğini inkar ederek zihniyet kırılmasını yaratmıştır. 

 Atatürk’e göre.„ Bu hudutlar dahilinde tasavvur edilmesin ki Anasir-i İslamiyeden yanlız bir cins millet vardır. Türk vardır, Çerkez vardır, Kürt vardır. Ben Kürtleri ve hatta öz bir kardeş olarak tekmil milleti bir nokta etrafında birleştirmek ve bunu cihana müdafaa-Hukuk Milliye Cemiyeti vasıtasıyla göstermek karar ve azmindeyim. 17 Haziran 1919; Türk ve Kürdün yek diğerinden ayrılmaz iki kardeş olarak yaşamakta devam eyleyeceği ve sarsılmaz bir vucut halinde dahil ve hariç kalacağı süphesizdir. 19 Eylül 1919'da Sivas’ta söyledikleri; Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri IV cilt sayfa.34 T.C Devleti, 24 temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile uluslararası camia tarafından resmen tanındı ve sınırları garanti altına alındı. Dolayısyla her türlü dış müdahale ortamı ortadan kalktı. T.C devletinin ilk icraatı Kürtlere verilen bütün sözler unutuldu. Kürtlerin, Lazların ve Çerkezlerin ve diğer halkların  varlığı red ve inkar edildi. İttihat Terakki’nin hayalini kurduğu ‘’Türklerden oluşan bir Türkiye projesi hayata geçirildi.


1924 Anayasası, Türkiye halkını ‘’Türk ‘’ olarak tanımladı. Madde 88’de‘’ Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur.’’ Yani demem o ki T.C Devleti, Türk’ten başka bir millet tanımadı.Türk ocağı başkanı Hamdullar Suphi der ki’’ Ocak bir misyoner müessesidir’’. Bu misyonerlerin bir özelliği Türklüğü Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar gidip, herkesi Türkleştirmektir. Mustafa Kemal’de her gittiği yerde Türk Ocaklarına uğrayarak üyeleriyle konuşmaktadır.


Türk Ocağı Marşı


‘’ Türk’üz, ederiz daim iftihar,  Hakikatla başlar tarihimiz var, Kalplerde Türklük aşk ile çarpar, Yok bize başka yar, Önde bayrak, elde süngü, kalpte tanrı biz, Dünyaya hakim olmak isteriz, Mabedimiz Türk Ocağı, Kabe’miz de yüce parlak Turan’dır hep ancak.‘’ 
Marş’ta söylenen  gayet açık, Türk Ocakları, milli simge olarak da ‘’Bozkurt’’u seçmişti.Geçmişe baktığımız da MHP’nin ‘Bozkurt’tu seçmesi de gayet doğal değil mi?


Görüldüğü gibi "Kürt-Türk kardeştir" sözcüğü, cumhuriyet kültürünün inkarcı yalan siyasetidir. Bu, öncelikle sahteciliktir. Kürt ve Türk kardeş falan değil, iki ayrı ulusa ait aidiyet ya da iki farklı kimliğin mensubunun adıdır. Üstelik Türklerde ve özellikle Türk resmi ideolojisinde "kardeş" sözü kan bağıyla tanımlanır. Cumhuriyet kültürü, toplumsal ilişkilerimizde kan bağı ya da "soydaşlık" gibi kavramlara sığınmıştır. Ama kardeşlerinin kültürel haklarını ve dillerini inkar ederek yasaklamıştır. Dolayısıyla cumhuriyet kültürü türkçülüğün ve sunni islamın dışında tüm dilleri ve dinleri yasaklamıştır. Tek dil, tek din, tek millet ve tek devlet diyen Atatürk bakın ne diyor ‘’ Allah’a şükür, hepimiz Türk dolayısıyla Müslüman olduğumuza göre, hepimiz laik olabiliriz ve olmalıyız.’’Atatürk’ün istediği laiklik Müslümanlığın sadece Hanefi mezhebini kanunlaştırmıştır.

 

Yaşamın somut gerçeği eşitliktir. Kavramları basitleştirilerek ya da ayrımız gayrımız yok sözcüğünde olduğu gibi kutsallaştırılıp gerçek ‘insan’ anlamından uzaklaştırılarak ama her iki halde de somut gerçekten koparılarak önemsizleştirilmiştir. "Kardeşime Dokunma" kampanyalarında koruma altına aldıklarımız yine de "benzerlerimiz" idi. "Ötekine dokunma" sözcüğüne yine de haylice uzaktık. "Kardeşim Hrant" da içinde yaşadığımız toplumsal geriliğin dayatmasını ciddiye alıp "hesaba katan" bir slogandı. Çoğumuz kendimizle benzerlikler kurarak, kendimize benzeterek daha kolayca sahip çıkabildik Ermeni Hrant’a. Oysa işin doğrusu ötekini benzerliklerimizi vurgulayarak değil, farklılıklarımızın altını çizerek ve koruyarak kabullenmektir. Ama ayrımcılıkla usta zihniyetler için bu elbette zordu. Bu nedenle Hepimiz Hrant’ız sloganı, "hepimiz Ermeni’yiz" sloganından daha geniş bir kullanım alanına sahipti.

Cumhuriyet’in unutturma kültürün de  ve yanıltma haberlerin de kullandıkları ‘’kardeşlik’’ teraneleri koca bir yalandır.   Halkların eşitliğini gösteren bir örnek varmı? Kürtlerle kardeşiz diyorsunuz, hemde bin yıllık kardeşiz diyorsunuz, kardeşiliğinizi kanıtlayan bir örnek verebilir misiniz? Kürtlere  bir tek ama bir tek, ne hak verdiniz? 
"Bin yıllardır birlikteyiz, kardeş kardeş yaşıyoruz, etle tırnak gibiyiz, Kürt ve Türk ayrımı yoktur" sözleri, asimilasyonu ve inkarı öngören ve daha da ötesi, unutturma kültürünü destekleyen böylesi bir ince tuzak değil midir? Kürtler ve Türklerin biraradalığı, halkların özgür iradeleriyle seçilmiş bir "birlikte yaşam" iradesi ve "birlikte yaşam" biçimi değildir. Osmanlı’nın kılıç zoruyla dayattığı bir egemenlik-bağımlılık ilişkisinin adıdır. T. C’de  ise unutturma, inkar, asimilasyon ve  katliam adı olmuştur.


Tersine yorum zorlamaları, sadece tarihe ve gerçeğe değil, mantığa da aykırı bir tuzaktır. Ötekinin özgür ve bağımsız kimliğini inkar edebilmek için zorlanan dil, giderek "hiç etle tırnak birbirinden ayrı olur mu?" ya da "Kürtler ve Türkler etle tırnak gibi birbirinden ayrılmaz" sözcüğüne sığınılan saçmalık düzeyine ulaşır 
‘’A.Türkeş 11 Haziran 1995’deki bir açıklamasıyla ‘MOZAİK’’ tartışması başlatmıştı. Bakın ırkçıların başbuğu ne diyor; ‘’Bugün bazıları, Türkiye pırıl pırıl mozaiktir diyor. Ne mozaiği ulan. Türkiye’de Türk yaşıyor. Burası 1071’den beri Türklerin memleketidir. Türklerden önce buralarda Frigyalılar, Hititler, Lidyalılar yaşamış. Bunların hepsi ölü milletlerdir. Hepsi yok olup gitmişler. Kimi çevreler, ‘Kürt gerçeğini tanıyacağız’ diyorlar. Yediyi naneye bak. Sen önce Türk gerçeğini tanı. Kürtler bizim bin yıllık kardeşimizdir’’ 11 Aralık 2001 Hürriyet. Evet ırkçı Türkeş’e göre de  kardeşlik anlayışı da böyle bir şey. Yoruma gerek kaldı mı ?


‘‘(...) Kürt’ü kendimizden birisi saymak başka, Kürt’ün Kürt olmasını bir ayıpmış gibi inkar etmesi duygusunu uyandırmak başka. Hergün siyasi partilerin Güneydoğu bölgesini gezerken , ikide bir bu memlekette ikinci sınıf vatandaş yok diye güvence vermek gerektiğini duyması, İkinci Meşruriyette bundan böyle gavura gavur denmeyecek diye sokaklarda adam bağırtmaya benzer, (...)“ 
Oysa bir Kürt „ ben Kürt’üm diyorsa illede „sen Türksün „ demenin anlamı yoktur. Bunun temelinde kof ve dayanıksız „ÜSTÜN IRK megolamanisi“ yatıyordu. Bizim kuşak Kürt’ü bu megolamani içine yerleştirdi“ (...) „ İsmet Paşa’nın Lozan’da savunduğu Kürt ve Türk kardeşliği pratikte toplumun altyapısını değiştirmedi, dahası tek yanlı bir milliyetçilik anlayışı Kürt gerçeğini göz ardı etti. diyor. Profesör Cahit Tanyol, Türkler ve Kürtler, ERA yayınları 1993 sayfa 72.“


Halkları, "kardeşleştirme" isteği ya da inadı, sadece asimilasyonun sinsi hilelerinden biridir. 
Aslında "Ermeni ile, Rum ile, Asuri ile, Kürt ile Yahudi ile, Alevi ile vd ötekilerle ‘‘insanlaş!" diyemeyen, bir zihniyetin ürünüdür bu kavram kargaşası. Oysa İNSAN diyebilmek için "kardeş" olmaya gerek yoktur. İNSAN sadece kardeş için değil, belki de daha çok "kardeş olmayan öteki" ile insanlaşması ve kaynaşması gerekir. "İNSAN", eşitlik halindeki insan ilişkişi olmalıdır. 


Halkların Demokratik Partisi’ne yapılan ulusalcı saldırılar nasıl açıklanır? AKP ile yatıp kalkanlar, bütün kötülüklerin kaynağı AKP’dir diyenler geçmişle ne kadar yüzleşiyorlar? Bir kere olsun aynaya bakmalıdırlar, sonra dönüp AKP’ye baksınlar. CHP, MHP ne kadar temiz ise AKP de o kadar temizdir. ‘‘Kardeşlik‘‘ sözüyle  ırkçı ve şöven politikalarını intikam ve nefretin yanında yer aldıklarını gösteren  okadar çok örnek var ki. Bülent Ecevit'in miting meydanlarında ‘halklar yok halk var dediği gibi,saymakla bitmez.


HDP’nin engellenmesi ve HDP’ye saldırılar  halkların eşitliğine karşı bir tavırdır. Halkların eşitliğine karşı olan karşıtlığı ifade etmektedir. Saldırılar dikkatle incelendiğinde, bu saldırıların niyetleride açığa çıkar. Anadolu halkları, halkların eşitliği gerçeği ile yüzleşmelidir. Sol, Sosyalist, İleri, Devrimci,  Aydın insanlar ‚‘‘Kadeşlik‘‘ yaftasını sorgulamalıdır. T.C’nin Türklüğü ile beyinlere kazınmış resmi tarihin ‘‘ kardeşlik‘‘yalanlarıyla hesaplaşılmalıdır ve de yüzleşilmelidir. Halklar arasında güvenin yaratılması için devletin kendi yalanlarıyla yüzleşmesi zorunludur.