Sosyalistler olarak İslam kültürü ve Biat faktörü üzerinde durmamız gerekiyor. İslam, yüzlerce yıldır süren savaşlar sonucu Kürtlerin ve Türklerin bir kesimini Müslümanlaştırdı. Dolayısıyla din, toplumsal yaşamın her alanında açık ya da örtülü olarak önemli etkiye sahiptir; başka bir deyişle din önemli bir bileşenidir.

Solda dinin etkisinin araştırılması konusunda elimizde neredeyse hiç bir çalışma yok. Kendini Marksist olarak tanımlayan biz sosyalistler, Dr. Hikmet Kıvılcımlı dışında, solda böyle bir araştırmayı neden yapmadığımızı bir kere olsun sorgulayabildik mi? Sosyalistlerin, toplumdaki şiddeti kendi özgünlükleriyle yansıtması gibi, kültürün önemli bileşenlerinden birisini oluşturan dinin, sosyalistleri etkilememiş olması mümkün değildir.

Dinin, devrimci hareket üzerindeki etkisi değişik yönlerden ele almalıyız. İslam kültürü ile şiddet ilişkisinin sosyolojik nedenlerini tartışmalıyız. Epistemolojik kopuşu; bilgi felsefesini, bilginin doğasını, felsefenin içeriğini ve kaynağını içselleştirmeliyiz.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; İslam dinini kabul etmiş, Diyanet’i kurmuş sonra da biz laik'iz demiştir. Hem laik, hem İslam, hem de diyanet. Peki diğerlerine hakları verildi mi? Dini özgürlüklerin olmadığı bir ülke laik olabilir mi? Kemalist iktidarın bu samimiyetsizliği, solun sosyalistlerin “olumsuzlukları” kendi dışında arayanlardaki samimiyetsizlik gibidir.

Kendimizi Materyalist-sosyalist olarak tanımladığımızda bizimde kendimize göre kültürümüz ve sorumluluklarımız vardır. Bunun için yaşamımıza ve düşüncemize yön vermeliyiz. Eğer İslam kültürünün etkisi ve dini düşüncesi, davranışlarımızı etkiliyorsa, o zaman hem düşüncemizi hem de yaşamımızı bir kere olsun sorgulamalıyız.

Bu etki kişiye ve yaşanılan çevreye göre değişiklik göstermemelidir. Kendisini materyalist olarak tanımlayan için bunun gereklerini yerine getirmek tabi ki olması gerekendir. Çok sayıda devrimci, Markist, materyalist olmanın ateist olmayı gerektirdiği görüşünden hareketle, kendisinin ateist olduğunu sanmış, bu konuda fazla düşünmeye gerek görmemiş; dolayısıyla sosyalizme aykırı tutumlardan rahatsız olmamıştır.Oysa sosyalistler ateist değildir. Sosyalistler meteryalisttir.

Örneğin ölen/öldürülen devrimciler yıllarca dini törenle toprağa verildi ve kimsenin de aklına “bu ne biçim Materyalistlik”, "bu ne biçim sosyalistlik" sorusu gelmedi.

Yıllar sonra soru ilk kez sorulduğunda gerekçe de hazırdı: “Halkın dini inançlarına saygılı olmak gerek.” Ya da "ne yapalım ailesi istiyor". “Devrimci önderlerin” cenazeleri camilerde hocaların vaazları ile kaldırılmaktadır. 40 yıllık devrimci yaşamımda ben ilk olarak devrimci geleneğin bir ilkini sevgili arkadaşım, yoldaşım Mustafa Kâhya’yı güneşe yolculadığımız da devrimci bir anmaya şahit oldum. Parti binası önünde kızıl bayrağa sarılı bir şekilde, başucunda devrimciler marşlar söylüyor, sloganlar atıyordu. Ne cami'ye ne de cem evine götürüldü. SYKP binası önünden toplanan yoldaşları ve sevenleri mezarlığa kadar sloganlar eşliğinde götürdüler. Mezarda ne hoca vardı ne de dini vecibeler okundu. Enternasyonal marşıyla son yolculuğuna uğurlandı.

Birçok devrimci liderlerin cenaze törenleri hep İslami usullere göre (Enternasyonalist devrimci lider Mihri Belli’nin, ölene kadar ben komünistim diyen Vedat Türkali'nin bile ) yapıldı ve hiç bir örgüt bu konuda bir devrimci tavır takınmadı. Arapça okunan Kuran ve El Fatiha ile uğurlamalar yapılıyor.

Devrimci bir insanın kendi anlayışı doğrultusunda yaşaması ve toprağa verilmesi, halkın dini inançlarına neden saygısızlık olsun? Mihri Belli'nin, Vedat Türkali, Yaşar Kemal, Bülent Uluer vb sol sosyalistlerin anmaları cami havlusunda cami hocası ve dini tören ile yapıldı. Aziz Nesin, İslami usullere göre tören istemediği gibi mezarının yeri bile belli değil. Sosyalistlerin tavrı Aziz Nesin gibi cami ve hoca'nın vaazlarıyla olmamalıydı. Her ne olursa olsun devrimci önderlerin cenaze törenlerini devrimci değerlere göre güneşe uğurlanmalıdır. Kendine sosyalistim diyen insanın cami, hoca, cem evi ve dini telkinlerle bir işi olamaz/ olmamalıdır. islam düşüncesinde "dinde zorlama yoktur" diye yazıyor. Ama Islamın şartlarına uymamanın katli vacip oluyor. Yine islam da "Allah'a ortak koşan müşrikleri nerede bulursanız öldürün" diye fetva verilebiliyor...

İslamcılık, ümmet kardeşliğini yayarak,diger milletlerin beyinlerinin nasil esir alındığı ortada.

Halklarin kadeşligi denilen kültür pratikte arap ideolojisi haline geldi.

Düşünülmelidir ki; bir milletin çıkarlarını esas alan islam kardeşliği şiddetten öte gitmedi. Halklar arasında kin ve nefreti yayan, halklara karşı en vahşi yöntemleri uygulan Bako Haram, İslami Cihad, El Kaide, Hizbullah, İşid, El aksa, Hizbut Tahrir gibi terör örgütleri ne hikmetse islami gelenekleri sürdürenler tarafından terörist olduklarına dair tek kelime söylenmemiştir. Şeriatçılar tarafından ortalık kan gölüne çevrildi yine tek bir yerde protesto edilmedi, tarikatlar arasından birbilerinin camileri bombalandı dini bütünler tek kelime söz etmediler. Neden? Niçin?

İslamın biat kültürü, sorgulama kültüründen uzaktır, dinciler tarafından dini içerikli olan hiç bir şey sorgulanmıyor.

Demek istediğim, islamın arap milliyetçiliği kendi içinde tarikatlara bölündüler... İslam'ın etkisinde ve biat kültürünün tuzaklarına düşenler,kolay kolay iflah olmadılar. İslam içi iktidar savaşı sonrası Farslar,Acemler,Arap islam milliyetçiliğinin etkisinden kurtulmak için Şiia'yı kendilerine inanç yaptıklari gibi İslam'ın Kur-an ideolojisini önce millet sonra devlet için yaptılar. İran'da Şiia tarikatının sola, sosyalistlere, komünistlere yaptığı vahşet bilinmektedir. . 1979 'da Şiia iktidarı gencecik sosyalist kızları öteki dünyaya bakire gitmesin diye önce tecavüz edip sonra kanlarını çekerek idam ediyorlardı.

Sosyalistler, cami-imam ve islam kültürü ile yüzleşemiyor. Sosyalist bir gelenek yaratamıyor. Neden?

Sorun, Allah'ın varlığı yokluğu üzerinden bir şeyler söylemek, politika yapmak değildir. Ateist olmak, faşizme, emperyalizme ve sömürü çarkı üzerine bir düşüncesi yoktur. Ateistlerin baş çelişkisi Allah'ın yokluğu üzerine ki düşünceleridir. Bu düşüncenin emekçilere kazandırdığı hiç bir şey yoktur.

Toplumsal olarak sorun emek sermaye çelişkisidir. Kapitalizmin yarattığı savaş politikalarıdır, Silahlanmanın yarattığı vahşettir. Ezen-ezilendir, Sömüren- sömürülendir. Siyaset sosyolojisi üzerinden gelişen materyalizm ve metafizik düşüncenin çelişkisidir.

Bu yazının amacı dine inanıp ve onu saf temiz duygularla dini vecibelerini yerine getiren insanlara değildir bu yazının amacı.

Sosyalist olduklarını açık olarak ilk ilan eden devrimcileredir. Devrimci düşüncelerini yaşama geçiren sosyalistlerin yarattığı siyaset bilim değerlerine ve sosyalist kültüre saygılı olmalarıdır.

Paramaz ve yoldaşları 1915 de Beyazıt meydanın da yaşasın sosyalizm" diye haykırdılar.

68 kuşağının devrimci önderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan oldu. 6 Mayıs 1972'de idam edilen sosyalistler idamları öncesinde dini telkin istemediler ve bu devrimci tavırları 7 Mayıs 1972 günkü Tercüman gazetesinde manşetten verildi. Dini telkin istemediler diye gazetenin manşetten açılan kampanyasına rağmen sosyalistlerin dinsizliğini sorun yapan olmadı ve ölümlerinden yılllar sonra bile sevilen devrimciler olmaya devam ettiler.

12 Eylül faşist darbecilerin idam ettiği devrimciler ne hoca istediler ne de dini ibadetleri camiden yerine getirdiler. Deniz, Yusuf ve Hüseyin'in yolunu takip ettiler.

Sosyalistlerin, dini törenle toprağa verilmeleri ve bunu da halkın inançlarına saygı adına yapıldığı açıklamaları gerçekte devrimcilerin siyasal düşüncelerine saygısızlıktır.

Açıkça söylenemeyen belki farkında bile olunamayan ise, İslam kültürünün devrimciler üzerindeki etkisidir. (Ya halktan izole olma korkusu, ya diyalektik materyalizmi içselleştirememek ya da aile baskısının etkisinde kalmaktır)

Emek sermaye çelişkisini kavrayan ve bu uğurda mücadele eden sosyalistlerin mezar taşlarına, ruhuna Fatiha diye yazılması devrimci bir kültür mü? Sosyalist olup da din kültüründen kopamayanlar için söylenecek bir söz yok. mezar taşlarına ruhuna fatiha diye yazılabilir. Bir sosyalistin mezar taşına “ruhuna fatiha” diye yazılması devrimci bir kültür olabilir mi? Devrimci mücadelede bir çok devrimci militan ve önder düşüncelerini ifade eden sözleri yazılmıştır. Yazdırılmıyor veya yazmıyorlar lafları demagojik söylemlerdir. Devrimciler somut durumun somut düşüncesini bilen insanlardır.

Yazanlara selam olsun...