1990 sonrasında ve özellikle son yıllarda yaygınlaşan liberal genellemecilik, görüldüğü kadarıyla özgür medyada yazan bazı arkadaşları da etkilemeye başlamış. Muhalif medya araçlarında »sol« diye algılanan bir takım görüşler gerekçe gösterilerek bütünüyle sol kesimlere yöneltilen eleştirileri neredeyse her gün okumak mümkün. Böyle olunca, hâlâ komünist olduğumuzu iddia ettiğimizden, bir kaç noktayı düzeltme gereği doğdu.

Bir kere, bütün akımlarıyla solu liberal genellemeyle homojenmiş gibi gösterip, hiç bir zaman »sol« olamayacak ulusalcı ve/veya nasyonal bolşevik görüşleri temel alarak, »sol eleştirisi« yapmak, fazlaca kolaycılık, zaman zaman ise demagojiden başka bir şey olmuyor. Elbette sol eleştiriden muaf değildir, ki yeterince eleştirilmeyi de hak ediyor zaten. Ancak genellemek siyasî eleştiri iddiasını boşa çıkartmaktadır. Halbuki solu, örneğin Türkiye’deki solu değerlendirmek için yeterince kıstas bulunmaktadır: Kürt özgürlük hareketine bakışları, 1915 soykırımındaki tavırları, cins eşitliği, homofobi/transfobi, barış, emek sorunu vs. gibi konulardaki siyasî programatik ve pratikleri, sosyalizm hedefleri vb. gibi kıstaslar. Sol değerlendirilecekse, bu kıstaslara göre değerlendirilmelidir.

Kulaktan duyma bilgilerle, Lenin’den yapılan, ama bağlantısından koparılmış alıntılarla »solun fantastik enternasyonalizminden« dem vurmak, en başta Suphi Nejat Ağırnaslı ve Kader Ortakaya gibi enternasyonalistlere büyük haksızlık anlamına gelmektedir. O nedenle tavsiyemiz olsun: maddi temeli olmayan iddiaları, eleştiri olarak görmeyin. Her »solcuyum« diyen solcu olmadığı gibi, sol da sahipsiz değildir, bunu da unutmayın.

Yeri gelmişken yaygın bir efsaneyi de düzeltmek gerekiyor: Komünistler Filistin halkını savunurlar, Siyonist devlet aklını eleştirirlerken, Yahudi düşmanlığına prim vermezler. Komünistler, kimilerinin yaptığı gibi basitçe »Filistin devleti kurulsun« talebini değil, ilkesel olarak Filistin-İsrail ihtilafının, Hristiyan’ı, Yahudi’si, Müslüman’ı ve inanmayanları ile birlikte, ezilen ve sömürülen sınıfların lehine ve eşit bir şekilde çözülmesi için mücadele verirler. Bu, İsraillilerin ve Filistinlilerin ayrı ayrı değil, demokratik, barışçıl, sosyal açıdan adil (mümkünse sosyalist) bir devlet çatısı altında birleşmelerini savunmak anlamına da gelir. Egemenler tarafından favorize edilen »iki devlet çözümü«, görüşümüze göre ezilen ve sömürülen sınıfların lehine olmadığından, komünistlerin desteğini almaz.

Yani kısacası, bilip bilmeden, »sol olduğu« zannedilen görüşlere göre ve genellemeci bakış açıları ile »sol eleştirisi« yapmak, abesle iştigalden başka bir şey değildir. Sırrı Süreyya Önder’in bir sözünü anımsatarak bitirelim: »Ya bu solcular ne etti size kardeşim? Bu memlekette hakkınızı savunmuş, yanınızda durmuş, canını, kanını vermiş, gık dememiş. E, sayımız da belli. Bir gün de iktidar olmamışız, lan nedir bu bütün kötülükleri sola ihale etmeniz?«. Sırrı Süreyya Önder güzel söylemiş. Doğru söze ne denir?

6 Aralık 2014