Gezi Parkı üzerine konuşan sağlık örgütleri biber gazı yasaklansın dedikçe hükumette biber gazı kullanımını arttırıyor. Bu uygulamada arttıkça halka zulüm, ölüm getirmektedir. Kimyasal gazların hürriyetinin egemenliğine sığınan bir hükumet tablosu da karşımızda duruyor.

Yarın CIA elemanları gibi bir gün hükumetin karşısına itirafçı polisler ortaya çıkacak. “Biz gazın zararlarını anlattık ama hükumet bizi dinlemedi “de diyecekler. Bu konuda polis pek te haksız sayılmaz! Çünkü hükumet gazlı ölümler karşısında polisin uygulamalarını överek göklere çıkarıyor, yere göğe sığdırmıyor. Polisin yetkisini daha da arttıracağını söylemekten de çekinmiyor. Demek oluyor ki hükumet toplumun karşısına geçerek zulmün politikasını yapmanın ne kadar erdemli olduğunu söylemek istiyor (!)


Tencere tava çalmayı duran adamı ağaçlara halka sahip çıkmayı kınayarak bu güzel insanların karşısına yiyen adam ve dönen adam şarlatanlığını meşhur hale getiriyor. Bu dönek adamların muhteşemliğini bize göstermeye çalışıyorlar!!! Yani bireyin çıkarına karşı toplumun çıkarını öne çıkartmanın kınanması bu hükûmetin politikasıdır. Bireyin çıkarını toplumsal çıkarın önüne koyarak soygunda, talanda, hırsızlıkta sınır tanımıyorlar. Bu düzenlemenin coşkusuyla halka zulüm yapmanın keyfini çıkarıyorlar. Durum bu olduğuna göre gezi parkında ikili bir anlayış ortaya çıkıyor.


Birincisi toplumsal; Bu insanlar toplumun çıkarını kendi çıkarları olarak görüyorlar insanın ve ağacın özgülüğünü savunuyorlar, özgürlükçü gençlik hareketidir bu.

İkincisi ise iktidar odaklı, söğüşleyici, yiyici, çıkarcı güruh sürüsüdür. Onun için duran adamın karşısına dönen adam olarak çıkıyorlar. Tencere tava çalan kadınlarımızın karşısına yiyen insan olarak dikiliyorlar yani toplum bölünmüş oluyor. Bölmüş oluyorlar.


Ülkenin sürüklendiği bu çatışmacı alanın görüntüsünde siyaset mekanizması aciz hale gelmiş. Twit atana karşı besmele çekme garipliğine düşüyorlar din iman ticareti yaparak toplumu din üzerinden bölüyorlar. Besmele çekerek halkın değerlerini yağmalamasına bodoslama dalıyorlar. Yaptıkları işte hiçbir sakınca görmüyorlar. Günümüzün hükumet politikası besmele çekerek yağmanın nasıl olduğunu pratik olarak gösteriyor. Değim yerindeyse din iman harmanı talan harmanı olarak gündemimizde yerini alıyor. Hükûmetin mantığında din iman ticari akça olmuş. Taksimden ülkeye yayılan eyleme karşı biber gazlı joblu kurşunlu saldırıların altında yatan gerçeklere baktığımızda karşımıza çıkan şey toplumculara karşı uygulanan bireycilerin saldırısıdır. Onun için kendi gerçekliğinden koparak toplumculara çapulcu demekten geri durmuyorlar.


Sahi çapulculuk gezi parkını kışla yapmak mı yoksa park olarak kalmasını istemek mi?
Hangisi?


Tahir CANAN

24.06.2013