Sanık ve dosya sayısının fazlalığı, daha önce verilen yerel mahkeme kararlarının bozulması nedeniyle Türkiye'nin en uzun süren davaları arasında yer alan ve 30 yıldır süren Devrimci Yol davası zaman aşımı nedeniyle 17 sanık yönünden düştü. Sanık Yaşar Kanbur hakkında da yerel mahkeme karar verecek. Oybirliği ile alınan kararda Yargıtay 9. Ceza Dairesi, sanıkların suç tarihini olay tarihinden itibaren kabul etti.

BIR GÜN Gazetesinin ANKA Haber Ajansi'na dayanarak verdigi habere göre, Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin direnme kararının ardından Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nde yeniden görülmeye başlanan DEV-YOL ana davasının karar duruşması bugün Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde görüldü. Davanın 21 sanığından 10’unun katıldığı duruşmaya sanık Avukatları Şenkal Sarıhan ve Mehdi Bektaş ile sanık yakınları katıldı. Duruşma öncesinde güvenlik önlemlerinin artırıldığı Yargıtay’da duruşma salonuna sanıklar tek tek isimleri okunarak alındı. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun davaya ilişkin almış olduğu kararları anımsatan Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Ekrem Ertuğrul, sanıklardan Atalay Dede ve Yusuf Yıldırım hakkında Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun zamanaşımı nedeniyle suçlamaların düşmesine karar verdiğini ve bu sanıklar yönünden inceleme yapılmasına yer olmadığını belirtti.

Başkan Ertuğrul, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun sanık Yaşar Kanbur hakkındaki kararı daha önce bozduğunu belirterek, Kanbur hakkındaki incelemenin ilk derece mahkemesi tarafından yapılması gerektiğine dikkat çekti.

OLAY TARİHİ KABUL EDİLDİ

Başkan Ertuğrul, sanıklar Nurettin Aytun, Murat Parlakay, Celal Mut, Hilmi İzmirli, Mehmet Hassoy, Ceahit Akçam, Halil Yasin Ketenoğlu, Bünyamin İnan, Turhan Yalçın Bürkev, Erdoğan Genç, Nuri Özdemir, Hıdır Adıyaman, Emin Koçer, Hasan Ertürk, Mehmet Akın Dirik, Melih Bekdemir, Veli Yıldırım ve Hüseyin Aslan hakkında sanıklara atılı verilen kararda davanın açıldığı zaman yerine olay tarihini kabul etti. Kararı açıklayan Başkan Ertuğrul, sanıkların zamanaşımı hükümlerinin uygulanmasının istemine gerek olmadan yargı organları tarafından resen uygulanacağına dikkat çekti. Başkan Ertuğrul, kararı şöyle açıkladı:
“Sanıkların sorumlu tutuldukları 'anayasal düzeni zorla değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya' teşebbüs suçuna vücut veren ve suçun 765 sayılı eski TCK’nın 146/1 maddesi kapsamında değerlendirilmesini gerekli kılan eylemlerin gerçekleştiği tarihten itibaren başlayan 30 yıllık dava zamanaşımı süresinin inceleme tarihi itibariyle dolduğu anlaşıldığından bozulmasına, CMK’nın 322. maddesine istinaden sanıklar hakkında zamanaşımı nedeniyle düşmesine oybirliğiyle karar verildi.”
Kararın zamanaşımı nedeniyle düşmesinin ardından duşmayı izleyen sanık ve sanık yakınlarının ağladıkları görüldü.

30 YILLIK DAVA

Devrimci Yol'un ilk iddianamesi 1982 yılında hazırlandı. ‘Anayasal düzeni zorla değiştirmek’ suçlamasıyla Ankara 1 Nolu Sıkıyönetim Mahkemesi’nde görülmeye başlayan davada 574 olan sanık sayısı, ek iddianameyle 723’e yükseldi. 19 Temmuz 1989’da Sıkıyönetim Mahkemesi, sanıklardan 7’sine idam, 39’una ömür boyu hapis cezası verdi. Yargıtay 11. Ceza Dairesi önce yerel mahkemenin 23 sanık için verdiği cezayı ‘az bularak’ kararı bozdu. Dava Yargıtay’da görüşülürken davanın 275 klasörünün kaybolduğu ortaya çıktı.

Yerel Mahkeme de Yargıtay’ın verdiği karar uyarınca idam cezasının kaldırılmış olmasını dikkate alarak 20 sanık hakkında ömür boyu hapis, 2 sanık hakkında da 16 yıl 8 ay hapis cezasına karar verdi. Kararın temyiz edilmesi üzerine dava dosyası tekrar Yargıtay’ın gündemine geldi. Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2006’daki karar duruşmasında sanıklardan Nurettin Aytuğ, Murat Parlakay, Atalay Dede, Celal Mut, Hilmi İzmirli, Mehmet Hassoy, Yusuf Yıldırım, Yaşar Kanbur’un avukatlarının hazır edilmeden karar verilmesini ‘savunma hakkının’ kısıtlanması olarak görerek kararı bozdu.

Daire ayrıca kararında sanıklardan Osman Nuri Ramazanoğlu’nun yargılama sırasında hayatını kaybetmesi nedeniyle hakkındaki kamu davasının düşürülmesini istedi. Bir sanığın dosyasının ayrılması ve bir sanığın da hayatını kaybetmesi, sanıkların sayısını 21’e indirdi. Bozma kararından sonra dosya tekrar Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gitti. Yerel mahkeme de 2010 yılında Yargıtay’ın bozma kararına uymayarak kararında direndi. Direnme kararında davanın zamanında bitmemesi nedeniyle AİHM’e dava açıldığını hatırlatılarak, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine tazminatlar dahi alındığı, bazı sanık avukatlarının duruşmaya katılmaması, bazı sanık avukatlarının son söz sorulacağı celsede beyanda bulunmaksızın duruşma salonunu terk etmesi mahkemece savunma hakkının kısıtlandığı şeklinde yorumlanamaz” denildi. Yerel mahkemenin direnme kararının ardından dava dosyası Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun gündemine taşındı. Kurul ise sanıklar Atalay Dede ve Yusuf Yıldırım için dosyanın zamanaşımına girip girmediğini tartıştı. Kurul, yerel mahkemenin ‘eylemli uyma’ kararı vermesi nedeniyle bu konuda gerekli incelemenin Yargıtay 11. Ceza Dairesi tarafından yapılmasına karar verdi. Ancak dosya, Yargıtay’daki yeni görev dağılımı nedeniyle 9. Ceza Dairesi’ne gönderildi. Dev-Yol Ana Davası’nda yargılanan 21 sanığının isimleri ise şöyle:
“Mehmet Akın Dirik, Melih Bekdemir, Cahit Akçam, Yalçın Bürkev, Erdoğan Genç, Nuri Özdemir, Halil Yasin Ketenoğlu, Hasan Ertürk, Atalay Dede, Yaşar Kanbur, Yusuf Yıldırım, Veli Yıldırım, Hıdır Aslan, Hıdır Adıyaman, Mehmet Hassoy, Emin Koçer, Celal Mut, Bünyamin İnan, Murat Parlakay, Nurettin Aytun, Hilmi İzmirli.”

"ZAMAN AŞIMI DEĞİL BERAAT İSTEDİK"
Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından oybirliği ile zamanaşımından düşürülen 30 yıllık Devrimci Yol ana davasının sanıkları karardan memnun olmadı. Davanın 30 yıllık Avukatı Şanal Sarıhan kararı, “Biz bu davada zaman aşımı değil beraat istedik. Çünkü zaman aşımı gerçeğin üzerine düşürülen bir gölgedir. Hukuka aykırı yollarla yapılmış olan sorgular sonucu oluşturulan bir dosyada ancak beraat kararı verilebilirdi ama sonuç böyle olmadı” sözleriyle değerlendirdi.
9. Ceza Dairesi’nin DEV-YOL ana davasında kararı açıklamasının ardından Yargıtay’ın içinde ve dışında bulunan sanık yakınlarının gözyaşlarına hakim olamadığı görüldü. Davanın 30 yıldır her aşamasında sanıkların avukatlığını yapan Şanal Sarıhan kararı, "Eğer adalet denilen olgu geç gelmişse orada adil bir sonuç bulunmamaktadır" sözleriyle değerlendirdi. Bu davadaki asıl sorunun 12 Mart, 12 Eylül gibi olağanüstü dönemlerin işkenceli sorguları üzerine dayandırılmış dosyalarla müvekkillerinin mağdur edilmesi olduğunu belirten Sarıhan, “Bu mağduriyet 30 yılı aşkın süredir de devam etmiştir. Biz bu davada zaman aşımı değil beraat istedik. Çünkü zaman aşımı gerçeğin üzerine düşürülen bir gölgedir. Hukuka aykırı yollarla yapılmış olan sorgular sonucu oluşturulan bir dosyada ancak beraat kararı verilebilirdi ama sonuç böyle olmadı” dedi. Sarıhan, Türkiye’de bir daha olağan üstü dönemlerin yaşanmamasını ve olağanüstü dönem yargılarının yürürlüğe girmesini istediklerini belirtti.

"ONLAR BU ÜLKEDE FAŞİZME KARŞI MÜCADELE ETMENİN ONURUNU TAŞIYORLAR"
Davadan beraat etmeyi beklediklerini belirten davanın sanıklarından Cahit Akçam, “Bu davanın sanıkları mahkemelerin verdiği karar ne olursa olsun halkın nezdinde ve bu ülke tarihinde isimleri ve adları şerefle ve onurla yer alacak insanlardır. Çünkü onlar bu ülkede faşizme karşı mücadele etmiş olmanın onurunu ve gururunu taşıyorlar” dedi. Akçam, tek tesellilerinin verilen kararla yeniden bazı arkadaşlarının cezaevine gitmesine neden olacak bir sonuç çıkarmaması olduğunu belirtti.

"KIZIM YARGILANACAK YAŞA GELDİ, DAVAMIZ ANCAK SONUÇLANDI"
Sanık Atalay Dede ise, “Biz sanık olarak yargılanmaya başladığımızda daha kızım yoktu. Şu an kızım 18 yaşında. Ben cezaevinde 8 yıl yattıktan sonra 1989 yılında çıktım. Kızım Hazal 1994 doğumlu. Ben de 18-20’li yaşlarda yargılanmaya başlamıştım. Kızım yargılanacak yaşa geldi, bizim davamız ancak sonuçlandı” dedi. Karar duruşmasını izlemeye gelen Atalay Dede’nin kızı Hazal Dede ise basanın savunmasını yazarken, kendisinin okuma yazma bilmeyecek kadar küçük olduğunu ifade ederek, “Babama 'Ne yazıyorsun baba' diye sorardım. O da bana 'Hikaye yazıyorum kızım, kitap çıkaracağım' derdi. Zamanla öğrendik ne yazdığını. Zamanaşımı yerine hepimiz beraat isterdik. Ben de babamın yaşadığı süreci görüp “Avukat olayım, ben de bir şeyler yapayım” diye düşündüm. Ama o kadar uzun sürüyor ki, insan yoruluyor. Artık mahkemeleri uzun bir süre görmek istemiyorum” değerlendirmesinde bulundu.