“Çok içer ama sağlam içicidir, ben bugüne değin yalpaladığını görmedim…” Bu yalan döner, kulağınıza gelir ve siz de buna inanmaya başlarsınız, artık yapacak bişey yoktur, içkinin dozu her geçen gün artar. İş bununla kalsa iyi, eşiniz bile “Benim kocam içkiliyken daha iyi araba kullanır…” moduna gelir ki, bu cinayet işlemeniz için size sunulan bir tepsidir artık. Çoktan alkolik olmuşsunuzdur ama iyi içici sanıldığınızdan bunu asla kendinize yedirmezsiniz. İş en sonunda “Onu bir de içki içmeden göreceksiniz…”halini aldığında artık bitmişsinizdir ve sizi ancak kendi iradeniz kurtarır.


Bunun tek bir açıklaması vardır, iradesizsinizdir, kendinize değişik tanımlar yaparsınız, en kolayı dipsoman olduğunuzu söylemektir ve buna çevrenizi inandırırsınız. Bu yazdıklarımın hepsini değil, fazlasını yaşadım, “Kendine gel Ahmet…” denildiğinde değil ama kendi kendime “Kendine gel Ahmet…” dediğimde dipsomaninin de bir palavra olduğuna inanıp normal içici haline geldim.

AKP genel başkanı, başzübük Recep Tayyip Erdoğan’da da böyle bir hastalık var. Esasında hastalık değil, hastalıklar silsilesi var kendisinde. Birinci hastalığı Aziz Nesin’in en çok bilinen roman kahramanı ZÜBÜK’ten daha ZÜBÜK olabilmek için elinden geleni yapıyor.

ZÜBÜK’lük bir kenara, esas önemlisi Erdoğan son yıllarda faşist olmadığını söyleyip duruyor. Esasında Başzübük kendisine göre haklı, ona faşist dendiğinde bunu anlayabilmesi yada kabul edebilmesi için faşizmin ne olduğunu bilmesi gerekiyor. Faşizmi bilmek için de zor ama okumak gerekiyor. Tarih okumak gerek, roman okumak gerek, marksizmi okumak gerek. Okumadığın zaman Nazi Almanya'sındaki rahip gibi sıra kendine gelene kadar iktidarın faşist olduğunu sen anlayamazsın ki iktitardaki anlasın…

O yüzden Başzübük kimi kitaplara bomba diyebiliyor,

Gazetecileri işten kovdurabiliyor,

Eleştirenlere küfredebiliyor,

Hiçbir bakanı yada milletvekilinin uyarısını dinlemeden bütün kararları tek başına alabiliyor,

Beş parasız biriyken anidenbire zengin olduğundan Soma Maden Ocağı’nın katil patronunu da kolay zengin olmak için katakulli yapmasından dolayı eleştirmeyip savunabiliyor,

Muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’na “Bana faşist diyorsan, faşist olsam burada konuşabilir misin” diyerek hem onu susturma hakına sahip olduğunu sanıp hem de konuşturduğu için demokrat olduğunu sanıyor, çünkü Kılıçdaroğlu’na kendisi izin verdiğini sanıyor,

Genç çocukların vurulma emrini ben verdim deyip cinayeti üstlenebiliyor,

Oğlunun ezip öldürdüğü sanatçı olayında kaza ve cinayet belgelerini gönül rahatlığıyla yok ettirebiliyor,

“Bu paraları nereden buldun oğlum” deme gereği hissetmeden, “Oğlum onları şu yada bu yollardan sakla” deyip, bizi utanmadan dinlemişler savunmasını yapıp ve çok normal bişeymiş gibi “Haremimizi çektiler” diyebiliyor…

Bu örnekleri çoğaltmak olası ama hepsini zaten biliyorsunuz.

O yüzden Erdoğan katil olduğunu söyleyen ama bunun faşizm olduğunu bilmeyen biri. Onun aldığı lümpen kültür bunu gerektiriyor. O kültür “Bunlardan bikaçını meydanda asacaksın, bak bir daha yapıyorlar mı?” mantığına dayanıyor.

O yüzden Erdoğan’dan faşist maşist olmaz, olsa olsa katil bir başzübük olur…

Ahmet Nesin

ahmetnesin.com