Sevgili okuyucular,



Ülkemiz Türkiye’nin son günlerde gündemini, başkanlık mı, parlamenter sisteme dayalı bir yönetim tarzımı, tartışması belirlemektedir.



Gönül ister ki, gündem, tartışma ülkede demokrasi mi, yoksa demokrasi dışı yönetimler mi, olmalıdır? Kelli felli siyaset, ‘bilimciler’ gazetelerin köşelerini tutmuş, göbeklerini kaşımakla meşgul, ‘yazarlar’ her şeye muktedir olduklarını, her fırsatta hissettirmeye çalışan politik figürler, harıl-harıl tartışıyorlar.



Tarafların bir kısmı, iktidar nimetlerinden nemalananlar, her fırsatta başkanlık sisteminin geldiğinde, ülkenin tüm sorunlarının, ‘sona ereceği’ vurgusunu avazları çıktığı kadar bağırıp, üstünlük sağlamaya çalışmaktadırlar.



Bir diğer taraf, mevcut sistemin korunması için, yüksek sesle itiraz ediyorlar. Parlamento, başbakan, cumhurbaşkanlığı arasında var olan dengelerin korunmasına ilişkin eğilimde olanların, ortak paydası ise mevcut sistemin korunmasına yöneliktir.



Başkanlık mı? Parlamenter sistem mi? İşin özünü değiştirmemektedir. Önemli olan bir ülkenin bu iki sistemden bir tanesi ile yönetilmesi değildir. Önemli olan öngörülen bu sistemlerin, demokrasi ile içinin doldurulup doldurulmadığıdır.



Eğer bir sistem, bir devlet yapılanması, çivisi çıkmışsa, çürümüşse, rüşvetin, yolsuzluğun, yoksulluğun ve karanlık ilişkilerin boy gösterdiği devlet yapılanması, anti demokratiktir. Bir devlet, sistem demokrasi dışı yöntemlerle idare ediliyorsa, bu sistemin başkanlık veya parlamenter sistem olması neyi değiştirir.



Birkaç örnekleme yapmak gerekirse. Rusya da, eski Sovyet ülkeleri, Orta Asya ülkelerinde çoğunda, bugün başkanlık sistemi hüküm sürmektedir. Rusya ve eski Sovyet ülkesi olan, Orta Asya coğrafyasında, demokrasi var diyebilir miyiz?



Birçok İslam ülkesinde, başkanlık sistemi hüküm sürmektedir. Bu ülkelerde demokrasinin, ‘D’sinden, söz edebilir miyiz? Aynı sorun, güney Amerika, kuzey de, ABD, Kanada vb. ülkelerde burjuva anlamda dahi demokrasi hangi düzeyde uygulanmaktadır?



Parlamenter sistemin varlığını koruduğu ülkeler cephesinden bakıldığında, bu ülkelerin demokrasiye yakınlıkları nedir? Nazi Almanya'sı, Mussolini İtalya’sı, Türkiye Cumhuriyeti, Parlamentonun yetki alanın ağırlıkta olduğu bir sistemle idare edilmektedir. Peki, bu ülkelerde demokrasi varlığını korumakta mıdır?



Var olduğu söylenen, ‘demokrasi’ nasıl bir demokrasidir? Bütün bu soruların, ucu açık olarak ortada durmaktadır. Pek ala, şimdi biz neyi tartışıyoruz? Sistemin, ‘iki başlımı’ yoksa ‘tek başlımı’ yönetileceği mi? Yoksa demokratik bir öngörü ile demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile yerleştiği özgür bir ülke mi, talep ediyoruz?



Tabiî ki bizim talebimiz, demokratik, özgür bir ülke olacaktır. Başkanlık veya parlamenter sistemle yönetilmiş olmamız, ülkemizin demokrasi veya demokrasi dışı yöntemlerle yönetildiği anlamına gelmemektedir.



Her iki sisteminde, demokratik bir Türkiye yaratma öngörüsü ile ala alınması mümkündür. Her iki yönetim tarzında da, içi doldurulduğunda demokrasi etkinleştirilebilir. Eskiyi, çivisi çıkmış, kokuşmuş, rüşvetin, yolsuzluğun, yoksulluğun, kamu mallarının talan etmenin ortadan kalktığı, demokrasi ve özgürlüğün hayat bulduğu bir ülke yaratılabilir.



Mevcut Türkiye AKP devleti ile islami faşizme doğru adım-adım yol almaktadır. AKP, bu yolda iktidarın, devletin koşulsuz şartsız muktediri olmak istemektedir. Bu nedenle de, R.T. Erdoğan eliyle tek elden ülkeyi yönetmeyi arzulamaktadır.



Bu nedenle de, her fırsatta, ‘başkanlık sistemi’ bütün dertlere, ‘deva’ olacağı öngörüsünü topluma empoze etmeye çalışmaktadır.



Türkiye toplumu, Türkiye hâkim güçlerinin manipülatif yöntemlerle, sunmaya çalıştıkları sistemlerin, başkanlık, ‘tek’ başlımı, yoksa mevcut parlamenter sistem, ‘çok’ başlımı olarak yönetildiği öngörüleri, önemsenmemelidir.



Türkiye toplumunun arayışı, demokratik, bağımsız, özgür bir ülke yaratıcılığına dayanan bir sistem olmalıdır. Bir ülkede refah varsa, farklı kimlikler, farklı inançlar, inanmayanlar, farklı cinsler kendilerini yeterince ifade ediyor vb. bu realite demokrasi ile mümkündür.



Bir ülke komşularıyla bir arada barış içinde yaşıyorsa, demokrasi kural ve kurumlarıyla işliyorsa, bu sistem demokratiktir. Bu ülke, yaşamaya değer bir ülkedir. Boyalı basın ve medya kurumları alet edinerek, mevcut sistemin sorumlusu ve bugünkü sahipleri tarafından sunulan manipülatif oyunlara gelmeyelim.



Türkiye toplumsal güçleri açısından, bugün yürütülen başkanlık ve parlamenter sistem tartışmalarının öz itibari ile bir önemi yoktur. Yapılması gereken sistem sorunudur. Türkiye Cumhuriyeti devleti, demokratik bir ülke olacak mı, olmayacak mı?



Türkiye de, demokrasi tüm kurum ve kurallarıyla işleyecek mi, işlemeyecek mi? Sorunun özü sistemdedir. Tartışmanın merkezine sistemi koymalıyız. Ancak Türkiye toplumsal güçlerine böyle bir tartışma ile faydalı bir şeyler sunmuş oluruz!



Bir sonraki yazımda buluşmak üzere,



31 Ocak 2015



Face:aliekber.pektas



Twitter: @AliekberP