Devrimci (Komünal) sendikacılık, 1970’ler de ki emperyalistlerin emeğe saldırısı ve arkasından SSCB’nin yıkılması sonucu dünya ölçeğinde gerilemiş ve nerdeyse ortadan kalkmıştır. 1970’lerin başında, ABD başkanı Nixon’un öncülüğünde başlatılan saldırı sonucu büyük üretim alanları dağıtılmıştı. Örneğin bir bilgisayar veya bir başka ürünün üretiminin her bir parçası bir ülkede üretiliyor ve bir başka ülkede montajlanıyordu. Burda ikili bir amaç vardı.

Birinci adım ürünü ucuz imal etmekti. Fakat esas amaç farklıydı. İşçilerin devrimci dinamiğini kırmak için kollektif gücünü ortadan kaldırmak istiyorlardı. Ayrı ayrı ülkelerde ürünün imalat projesi, işçiler arasındaki ilişkiyi parçalamıştı.

ABD merkezli bu saldırı da, işçi sınıfını pasifize edecek başka tedbirler de yer alıyordu. 1850’lede İngiltere’nin geliştirdiği işçi aristokrasi yaratma projesi daha da geliştirildi. Sendika ağalığı sistemi mafyatik tedbirlerle sağlamlaştırıldı. Belli bir kesime daha iyi ücret politikası uygulanarak aristokrat işçiler sınıfı genişletildi. Sendika yöneticilerin ücretlerinin anarmol yükselişi teşfik edildi.

Fakat alınan esas tedbir başka yöndeydi: işçiler daha fazla ücret ve haklar için her türlü mücadele edebilirdi ve bu yasaklanmamalıydı. Aksine desteklenmeliydi Fakat hiç bir işletme veya fabrikada ki işçiler siyasi amaçlı eylem yapmamalıydı. Eğer bu olursa en ağır cezaya çarptırılmalıydı. İşte bu kırmızı çizgi, işçi sınıfını pasifize eden ve onları devrimci politikanın dışına iten temel yaklaşımı oluşturuyordu.

Ülkemizdeki sendikalaşma sürecine baktığımızda DİSK de dahil sınıf sendikacılığını göremiyoruz. Bugün DİSK veya diğer konfederasyon sendikalarda yöneticilerin ücreti ne kadardır sizce? İşçiler asgari 2500-3000 tl alırken bu sendika yöneticilerin maaşı ortala 10.000-20.000 civarında.

İşçilerin ekonomik mücadele için verdikleri mücadele elbetteki önemliydi. Fakat bu ekmek kavgası içinde işçilerin bilinçlenmesi için gerekli olan adımlar atılmıyordu. İşçilerin esas olarak bilmesi gereken şuydu: sadece kendilerinin yaşadığı haksızlıklara değil toplumdaki tüm haksızlıklara karşı duyarlı hale gelmekti sınıf sendikacılığı. Ülkemiz bu konuda sıfır noktası altında seyrediyor.

Soma Madenindeki felaketten sonra kurulan Bağımsız Maden-İş sendikası başkanı Tahir Çetin’in konuşmasını dinlediğimde, devrimci sendikacılığın cılızda olsa ayak seslerini duyar gibi oldum. Bu açıdan sosyal(Komünal) sendikacılığın temel ilkelerini ortaya koyarak mücadelenin bunlar etrafında sürdürülmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu ilkeler şunlardır:

  1. Herkes seçimle gelip seçimle gidecektir. Atama kesinlikle olmayacak.

  2. Her seçilen yönetici, seçenlerin birlikte kararlaştırdığı bir oy oranıyla istenirse görevinden alınacak, geri çağrılacaktır.

  3. Her yöneticinin maaşı, ortalama bir işçi ücretini geçemeyecek şekilde düzenlenecektir.

  4. Yönetim görevi herkes için bir dönem olacak ve tecrübesine gerek olan eski yöneticiler, yönetime yarım maaşla en fazla iki dönem danışmanlık yapabilecektir. Her dönem en az bir yıl en fazla iki yıl olarak düşünülmelidir.

  5. İşçileri ilgilendiren toplu sözleşme görüşmeleri vb.gibi tüm hayati süreçler, işçilerin genel çoğunluğu gözetilerek, onların denetiminde ve kararları doğrultusunda sürdürülecektir.

  6. Her işçinin, geçmişlerinde yarım bıraktıkları öğrenimlerine bıraktıkları yerden devam etmeleri sağlanacaktır.

  7. İşçilerin eğitimlerini tamamlamaları için gerekli olan Praxis ( Teori ve Pratiğin ilişkisi) eğitim okulu kurulacaktır. Bu okulda:

  1. Her işçinin sırayla öğrenimini DIŞARDA sürdürebilmesi için kültürel, parasal ve zamansal imkanlar organize edilecek,

  2. İÇERDE düzenli okuma ve de kültürel gelişim için devrimci aydınlar ve sanatçılardan destek alınması sağlanarak fabrika dışındaki sorunlar dışında sınıfın ve ülkenin sorunları mutlaka ele alınacak,

  3. Üyeler ve işsizlerle her hafta sosyal-terabi seansları düzenlenecektir. Bu toplantılarda sendikal faaliyetteki eksiklik ve yanlışları ve de sendikal faaliyetin önemli sorunları ele alınıp tartışılacaktır,

  4. Komünal sendikacılık adına en son dijital ve teknolojik sonuçlar ve ar-ge çalışmaları organize edilecektir.

  1. Eğer bir işyeri, ürünün bir parçasını üretiyorsa, sendika yönetimi, ürünün üretildiği diğer ülkelerdeki (veya işyerlerindeki) işçiler ve sendikalarla ilişkiye geçerek tıpkı bir fabrikada ki işçiler arasındaki dayanışma ve kollektivizmi sağladıkları gibi aynı birlikteliği organize etmeleri gerekecek.

İşçi sınıfı, ülke sorunlarına müdahele etmedikçe çözümler kalıcı olmaz. Bunu sağlamak için bize gerek olan da; açık veya gizli yasal veya yasadışı komünal-devrimci sendikacılıktır.