Artık hiç şüphe yok: savaş Avrupa’da! İkinci Dünya Paylaşım Savaşı sonrasında »barış coğrafyası« olduğu iddia edilen Avrupa, emperyalist yayılmacılığın ve kapitalist sömürünün sonuçlarını artık doğrudan kendi merkezlerinde yaşamaya başladı. Paris’te, Nice’de, Zürih’te veya Berlin’de terör eylemlerini kimin, hangi örgüt adına gerçekleştirdiği önemli değildir. Önemli olan, bu terör eylemlerine yol açan nedenlerdir. Terör eylemi bir sonuçtur ve nedeni ortadan kaldırılmadan son bulmayacaktır.

Elbette terörün yol açtığı ölümler, kan ve şiddet, insan olanın yüreğini dayanılmaz bir elemle sızlatmaktadır. Nitekim herkes teröre kurban gidenlerin acısını, üzüntüsünü paylaşmaktadır. Ancak bu üzüntü, gerçeklerin görülmesini engellememelidir. Örneğin Berlin saldırısının faili daha bulunmadan olayı ırkçı ve mülteci düşmanı söylemler için araçsallaştıran burjuva medyası ve politikacıların timsah gözyaşları döktükleri görülmelidir. Göçmen ve mültecilerin daha fazla ve daha hızlı yurt dışı edilmelerini savunanların asıl derdinin, teröre karşı halkı korumak değil, egemenlik çıkarları için korku iklimini yaymak olduğu unutulmamalıdır.

Egemen politika her zaman iki yüzlüdür. Avrupa’nın göbeğinde terör saldırısı gerçekleştirenler ile, Suriye veya Irak’ta da sivilleri öldüren aynı güçler oldukları hepimizin malumu. O açıdan bu katliamcı çeteleri, Suriye’de »isyancı«, Avrupa’da ise »terörist« olarak nitelendirmek, iki yüzlülüğün daniskasıdır. Kaldı ki katliamları gerçekleştiren terörist çeteleri finanse eden, askerî ve lojistik destek veren, örgütlenmelerine ve kadro devşirmelerine ön ayak olan despotik rejimler, Batı’nın en sadık müttefikleridirler. Örneğin Suudi Arabistan veya Katar gibi ülkeler silah satışlarıyla ve ekonomik işbirliği ile Batı tarafından desteklenmektedirler. İşte bu nedenle Avrupa’nın emperyalist güçleri Avrupa’nın göbeğinde gerçekleşen terörün baş sorumlularıdırlar.

Emperyalist saldırı ve işgal savaşları, enerji kaynakları ve nakliyat yollarının kontrol altına alınması ve etki alanlarının genişletilmesi için uygulanan stratejiler, despotik rejimlerle işbirliği, bağımsız devletler üzerinde rejim değişikliği çabaları, BM Şartı’nın ayaklar altına alınması, uluslararası tekellerin ve sermayenin çıkarlarını kollamak için geliştirilen politikalar, silah ihracatı ve körüklenen mezhep çatışmaları, »cihatçı enternasyonalin« ortaya çıkmasının ve dünyayı terör cenderesine sokmasının en temel nedenidir. Savaş ve terörün baş sorumlusu ise emperyalist-kapitalist dünya düzenidir.

Peter Ustinov, »Terörizm yoksulların savaşıdır, savaş ise zenginlerin terörizmidir« der. Evet, Ustinov haklı. Savaş terördür, terör de savaştır – her yerde ve her zaman emekçi halklara karşı kullanılan bir araçtır. Savaş artık Avrupa’da, kapımızın önündedir. Her kim ki terör eylemlerini engellemek istiyorsa, emperyalist yayılmacılığa ve kapitalist sömürüye savaş açmalı, burjuvazinin sınıf tahakkümünü ortadan kaldırmalıdır. Bu da ancak ezilen ve sömürülen sınıfların enternasyonalist dayanışma ruhuyla ortak mücadelesi sonucunda gerçekleşecektir. Kapitalizm savaş demektir. Sosyalizm ise barış!

24 Aralık 2016