Sanat ve Sanatçıya sevgi ve saygısı olmayanın kendi kişiliğine de sevgi ve saygısı olmaz…

Münster’in İş ve sosyal Mahkemelerinin binasında ressam Heidi Bräuer, Gholam Ghanizade, Taner Bayyurt, Hermann Müller’in çalışmalarını Münster’de bir Kültür, Sanat, Eğitim ve Medya Merkezi olan Radyo Kaktus Münster e.V. sergiledi.

Bu kurum her yıl onlarca sanat edebiyat ve kültür adamlarıyla çeşitli etkinlikler ve eğitim kurs, seminer ve toplantıları yapıyor. Bu binada bu Mahkemelerin Başhekimi Heinrich Startmann yıllardır sergi olanağı veriyor. Belki sizler bu güz mevsiminde „ne için yapıyorlar bu sergiyi“ diye düşünüyorsunuzdur.

Evet, güz mevsimidir. Genellikle Gök gri bulutlarla kaplıdır. Hava yağmurlu ve soğuk başladı. Önemli olan insan ruhunun üşümemesidir. Sabah kalkınca güler yüzle yakınlarımızı, iş arkadaşlarımızı, dostlarımızı selamlamak ve ellerini sevgiyle sıkmaktır. İçimizin üşümemesi, yüzümüzün gülmesi için, evimizde, iş yerimizde sevgi ve mutlulukla yaşayabilmek için. Bir insanın sağlıklı düşünmesi gerekir bunun için bilgiyle kültürle sanatla ruhunu beslemiş olması gerekir. Bunun besini elbette bol bol okumak, sanat sergilerine, sinema, tiyatro konserlerine gitmektir

Diyeceksiniz ki bu sergileri yapmaktan başka iş yok mu?

Elbette çok işi var Radyo Kaktus’un. Eğitimden Medya alanına kadar çalışma yapan bir kurumun boş bir dakikası hiç olur mu? Bu soruyu soranlara şu fıkrayı hatırlasınlar: 

Bir felsefe Prof. üniversitede dersine giren öğrencilerin yüzünün hep asık, mutsuz olduklarını fark ediyor. Hiç birinin masasında veya ellerinde bir şiir roman ve sanat kataloğu görmüyor. Prof. bir gün sınıfa öğrencilerinden önce girer. Öğrencilerin hepsi gelince önceden hazırladığı bir kavanozu masaya kor. İçini kaba deniz taşlarıyla doldurur. Ve sorar “kavanoz tam doldu mu?” Öğrenciler hep bir ağızdan „Doldu“ derler. Bu kez Prof. beraberinde getirdiği çakıl taşlarını alır kavanoza boşaltır. Çakıl taşları kaba taşların arasındaki boşluklara akar. Tekrar sorar „Kavanoz doldu mu?“ Yanıt gene „doldu“ olur.

Prof. bu sefer masaya bıraktığı başka bir kutuyu alır içinde bulunan kumu yavaşça kavanoza aktarır. Kum da taş ve çakılların arasında sızarak boşluklara girer. Prof. gene sorar doldu mu? Öğrencilerin yanıtı gene aynıdır. „Doldu“ derler. Bu sefer Prof. masanın yanına bıraktığı iki tas kahveyi alır kavanoza aktarır. Kahvede top, çakıl ve kumların içine akar ve öğrenciler gülmeye başlar. 

Prof. derki „Bu kavanozu bir birey olarak düşünün. İçindeki kaba taşlar aile fertleri, yakınlar, sevdikleridir. Mutluluk ve başarı için bunlarla iyi ilişkiler çok önemlidir. Diğer şeyler yetirilse bile bunlar insan hayatını mutlulukla doldurmaya yeterlidir. Çakıl taşlarıysa ev eşyalarıdır, araba, bisiklet, koltuk, yatak gibidir. Bunlar gider yerine yenisi gelir. Kumsa, diğer ufak tefek şeylerdir. Şayet kavanoza önce kumu doldurursanız çakıl taşlarına özellikle kaba taşlara yer kalmaz. Aynı şey hayatımız içinde geçerlidir. Vaktini, enerjisini boş şeylerle geçirenin önemli işler için zamanı kalmaz.“

Şimdi siz soracaksınız peki kahvenin önemi nedir bu kavanozda? 

Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun gene de iyi şeylere, dost ve arkadaşlarınıza ayıracak, onlarla birlikte bir tas kahve içmek için zamanınız vardır. İnsanın sürekli aile fertleriyle, eşi, çocuğu yakınları ve dostlarıyla hem bilgilerini artıracak, hem de onlara zevk verecek olan Sinema, konser, sanat sergilerine, konserlere, edebiyat toplantılara, kütüphanelere gitmesi dolaşması gerekir.  Bunu yapan birey önce kendisiyle barışık olur. Sonra yakınlarıyla, iş arkadaşlarıyla, toplumla, dünya ile barışık olur. Yaşamın tadını alır. 

Bir sanat sergisi siz yorulduğunuz zaman, canınız bir şeye sıkıldığı zaman, çıkıp bir iki reisimi, fotoğrafı veya heykeli dikkatle süzmeniz, işlenen motifler sizi sanatın denizine çekecektir. O sıkıntıdan arındıracak, rahatlamanızı sağlayacaktır. O rahatlığınız iş arkadaşlarına, eve gidince evde çevrenizdekilerine yansıyacaktır. Bununla kalmaz, söylenmemiş, işitilmemiş, görülmemiş birçok şeyi görecek, duyacak, düşünecek.

İşte sanat eserleri bunun için üretiliyor ve sergileniyor, organize ediliyor. Barışık mutlu bir sanat dünyasında birlikte yaşamak için. Eğitim, sanat, edebiyat ve medya vardır. İnanmamız gerekir ki değerli Başhekim Heinrich Startmann da bunun için bu duvarlarda her yıl çok sayıda sergi yapılması için zamanını ayırıyor. Çünkü o biliyor ki sanat ve sanatçı yüreğin, aklın yeniye, görülmeyen sevdanın çığlığı ve sesidir. Onun bu kültür severliğinin bütün kurumlara örnek olması gerekir ve onun bu öz verisini de yürekte selamlamamız, alkışlamamız ve başkalarına örnek olmasını istememiz gerekir.