DW: Ankara'da Pazar akşamı düzenlenen ve en az 37 kişinin öldüğü, çok sayıda kişinin yaralandığı saldırı ile bir kez daha sarsıldı. Bu başkentte son üç ay içinde düzenlenen üçüncü saldırı oldu. Siz Türkiye’yi yakından takip eden bir gazeteci olarak, durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Thumann: Bu, son beş ayda düzenlenen üçüncü saldırı olmasının yanı sıra son iki ay içindeki ikinci saldırı oldu. Burada saldırıların sıklaştığını da gösteriyor. Geçen yıl yapılan birinci seçimlerin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçtiği mücadele yönteminin Türkiye'de durumun kritikleşmesine yol açtığını görüyoruz. Şunu söylemek istiyorum; Erdoğan’ın PKK ile mücadelesinde seçtiği yöntem savaş oldu, sonunda da güney doğu şehirlerinde bazı Kürtlere karşı yütülen sokak savaşına dönüştü. Bu çatışma, Türkiye’yi sonunda derin bir krize sürükleyebilir.

DW: Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı açıklamaya göre, elde edilen ipuçları saldırının PKK tarafından düzenlendiğini gösteriyor. Bu durumda, saldırı Türkiye’nin güneydoğusunda Cizre’de, Sur’da yaşananlara karşı bir misilleme olarak görülebilir mi?

Thumann: Ülkenin güney doğusunda sokak çatışmaları, hava saldırılarıyla bir savaş durumu mevcut. Tabii ki, PKK şimdi hükümete şu duyguyu vermek istiyor olabilir; bu çatışma durumu sadece bizde değil, artık sizde de, üstelik iktidarın tam merkezinde de yaşanıyor. Eğer saldırıyı gerçekten PKK veya TAK üstlenirse, o zaman bu misilleme senaryosunun gerçeği yansıttığını söyleyebiliriz. Fakat bu saldırıda beni endişelendiren, sivillerin hedef alınması oldu, bu terörün yayılabileceğinin bir işareti olabilir. Önümüz yaz, eğer gerçekten bir misilleme olacaksa, Türk turizmi hedef alınabilir. İstanbul saldırısından sonra da gördüğümüz gibi, bu gelişmelerin yaşanması halinde, Türk ekonomisi de olumsuz etkilenebilir.

DW: Saldırının failine ilişkin resmî açıklamalar gelmeden önce, Türk jetlerinin Kuzey Irak’ta operasyon düzenlediği bildirildi. Bu operasyonlarda hedef PKK’ydı. Sizce bu tutum, ülkedeki durumu ve PKK ile mücadeleyi nasıl etkileyecek?

Thumann: Bu tür operasyonlar geçen yıllarda da sık sık düzenlendi. Geçen 10 yılı düşündüğümde, Türk jetleri Kandil Dağları’nı bombalıyor şeklinde haberleri sıkça duyduk. Ama tarihsel olarak da kanıtlandığı gibi, kara harekâtı olmaksızın havadan yapılan bombalamanın hiçbir anlamı ve faydası olmadığını düşünüyorum. Kara harekâtı eşlik etmediği sürece havadan bombalamanın yıkmak dışında hiçbir faydası yok. Ancak Türkiye, Kuzey Irak’a kara birlikleri gönderme konusunda son derece dikkatli davrandığı, zira aksi takdirde bunun komşu bir ülkenin işgali olarak değerlendirileceği ve Bağdat ile hatta sonunda Barzani ile anlaşmazlık yaratacağı için kara harekâtını düşünmüyor. Bu açıdan bakıldığında, bu hava operasyonu da hiçbir fayda sağlamayacak.

DW: Peki, sizce Türk hükümeti neden durumu yatıştırmaya yönelik adımlar atmıyor?

Thumann: Yaz aylarında seçmenlerin oyunu alabilmek için bir çatışmaya ihtiyaç vardı ve o zaman geri dönülemeyecek bir yola girilmiş olmasından kaygı duyuyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık sistemi gibi bir hedefinin de olduğunu göz önünde bulundurmak gerekiyor; tabii burada sadece spekülasyon yapıyorum ama belki de eğer bu hedefime ulaşmak istiyorsam, biraz çatışma ortamı yaratılması işime yarayabilir diye düşünmüş olabilir. Ancak şöyle bir gerçek var; savaş bir sarkaç gibi, her seferinde daha fazla vurabilir. Bu büyük bir tehlike. Zira sonunda durum hükümetin kontrolünden tamamen çıkabilir. Oysa bu savaşı sona erdirmek hâlâ Türk hükümetinin elinde. Fakat bu siyasi iradeyi gerektiriyor.

DW: Medyaya yansıyan haberlerde ve ardından Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada, başkentte saldırı düzenleneceğine ilişkin istihbarat bilgisi olduğu belirtildi. Buna rağmen, Ankara’da hükümetin ve güvenlik birimlerinin bu saldırıyı engelleyememesini nasıl açıklıyorsunuz?

Thumann: Bu durum benim de dikkatimi çekti, Amerikan büyükelçiliği saldırı düzenlenebileceğine dair uyarıda bulunuyorsa, Türk yetkililerin bilmediği ne biliyorlardı veya Türk yetkililer neden sessiz kaldı soruları akla geliyor. Ancak eğer Amerikan Büyükelçiliği uyarıda bulunuyorsa, Türk yetkililerin de bundan haberdar olduğunu fakat ne yapacaklarını bilmediklerini düşünebiliriz. Türk hükümetinin bu saldırılar karşısında oldukça güçsüz kaldığını görmek de çok şaşırtıcı, dikkat çekici. Almanya’da da bazı saldırılar planlandı, ancak bu olası saldırılar engellendi, diğer ülkelerde de durum bu. Ankara’da kısa süre içinde gerçekleşen üç saldırı, güvenlikte bazı açıklar bulunduğunu gösteriyor. Ülkenin diğer yerlerine kıyasla iyi korunan bir şehirde bu saldırıların düzenlenmesiyle, Türkler ve özellikle de Ankaralılar arasında kendilerini güvende hissetmedikleri duygusunun artmasını çok iyi anlayabiliyorum.

Haftalık die Zeit gazetesinin Dış Politika Editörü Michael Thumann, 2013 yılının sonuna kadar die Zeit’in Ortadoğu muhabiri olarak İstanbul’da görev yapmıştı. Thumann, Türkiye konusunda uzman gazeteciler arasında yer alıyor.

©Deutsche Welle/ Jülide Danışman