Dünya Komünist ve İşçi Partileri’nin toplantısı dört yıl aradan sonra ikinci kez Türkiye’de gerçekleşti. 

Bu yıl 21’incisi, Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve Yunanistan Komünist Partisi (KKE) tarafından 18-20 Ekim’de düzenlenen toplantının ev sahibi İzmir’di. 

Toplantıya, aralarında Nepal, Portekiz, Güney Afrika, İsrail, Hindistan, Rusya, Sırbistan, Finlandiya ve Arjantin’in de olduğu 58 ülke ve 74 partiden 137 delegenin katıldı. 

Zirve sonunda 22’nci Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Toplantısı'nın, Kore İşçi Partisi'nin ev sahipliğinde Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nin başkenti Pyongyang'da 2020 yılında yapılması kararlaştırıldı.

komunist2.jpg

Toplantıya katılan 74 partinin delegeleri Enternasyonal Marşı’nı söyledi/ Fotoğraf: soL

Açılış konuşmasını yapan TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, kapitalizmin 100 yıl öncesine göre daha dayanıklı ya da daha istikrarlı olmadığını vurguladı. 

Türkiye'deki güncel siyasal duruma ve Suriye operasyonlarına da değinen Okuyan, “TKP hata yapacak, bazen gerileyecektir, mücadelenin doğasında olan şeyler bu. Ancak sevgili yoldaşlar TKP’nin yapmayacağı şey, devrimci ideallere, komünizm hedefine, emekçi halka ve dostlarına ihanettir.Şan olsun komünist partilerin ortak mücadelesine… Yaşasın Marksizm Leninizm… Ve zafere kadar daima!” ifadeleriyle konuşmasını bitirdi. 

SoL'un haberine göre Okuyan’dan sonra kürsüye çıkan KKE  Genel Sekreteri Dimitris Kutsumbas, “Barış mücadelesi, anti-emperyalist ve anti-kapitalist bir içerik taşımadıkça başarılı olamaz” dedi ve Suriye’deki operasyonu kınadıklarını açıkladı ve bir özeleştiride de bulundu: 

Uluslararası komünist hareket bugüne dönük ortak bir devrimci strateji kurma becerisine sahip olmalıdır. Sovyetler Birliği'nin çözülmesinden itibaren bu stratejiyi oluşturamadık ancak bugün yeterince deneyim biriktirmiş durumdayız.


Aynı zamanda soL yazarı olan Kemal Okuyan, zirvenin ardından hem toplantıya hem de uluslararası siyasetteki gelişmelere ilişkin soruları yanıtladı.

“Komünist partileri arasındaki farklı eğilimlerin varlığı bir sır değil” diyen Okuyan, toplantının başarısını “Partiler arasında sağlıklı bir değerlendirme ve tartışma ortamının oluşmasına yardımcı olmak” ifadeleriyle açıkladı. 

Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Toplantısı'yla eş zamanlı ancak toplantıdan bağımsız olarak 19 Ekim’de başka bir etkinlik yapmayı planladıklarını ancak kendilerinin iptal ettiğini hatırlatan Okuyan, “Türkiye kendi sınırlarının dışında bir askeri harekât yürütürken uygunsuz gördük. Kaldı ki, Valiliğin etkinliği yasaklaması ciddi bir olasılıktı” dedi. 

Barış Pınarı Harekatı sürecini ve Türkiye ile Rusya arasındaki mutabakatı da değerlendiren TKP Genel Sekreteri, ortada henüz bir çözüm olmadığını söyledi:  

Türkiye egemen bir ülkenin sınırlarını ihlal ederek içeri girmiş durumda. Üstelik adına Suriye Milli Ordusu denen ve yıllardır bir suç makinesi olarak çalışmış gruplardan oluşan bir güruhu ileriye sürerek… Burada bir çözüm yok. Şu anda muazzam bir belirsizlik var. 

PYD ya da SDG ile Esad yönetimi arasındaki ilişkinin nasıl gelişeceği bir muamma. 

ABD’nin askeri varlığı sürekli bin diye kodlanan sayılardan ibaret değil, Suriye’yi öyle hemen terk etmeyeceklerdir. 

ABD emperyalizmi hala ve Trump’ın savruk hamlelerine rağmen kendisini yeni duruma adapte edecek enstrümanlara sahip. 

Ayrıca Suriye’de onlarca ülkenin askeri, yine onlarca ülkeden gelen on binlerce gerici militan var… 

Rusya’nın kendi siyasal ve ekonomik çıkarlarını nasıl garanti altına alacağı, İran faktörü… 

Türkiye’nin yeni yerleşimler inşa ederek göçmenleri buraya yerleştirme planı...

 Soçi’de bunlarla ilgili ipucu yok; bundan sonraki mücadelelerin kurallarına ilişkin önemli gelişmeler var. Yeni kurallar kondu o kadar.


“Bugünün dünyasında büyük güçler oyun kurmakta zorluk çekiyor, çünkü kapitalizm tarihsel bir tıkanma ile karşı karşıya” diyen Kemal Okuyan, ABD’nin Trump’a rağmen sürpriz hamleler karşısında kendi konumunu yeniden belirleyebilme yeteneğine sahip olduğunu aktardı. 

Kemal Okuyan

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan

“Halkımız bu Hacivat-Karagöz didişmesine dur deyinceye kadar böyle sürecek”

“Erdoğan’ın uluslararası alandaki sıkışmayı iyi kavradığını kabul etmek gerek” diyen “Siyasi ömrünü borçlu olduğu bu sıkışma ve rekabet ortamında var olma konusunda ciddi bir deney biriktirdi” ifadelerini kullandı ve ekledi:

Ancak Erdoğan’ı asıl rahatlatan Türkiye içindeki muhaliflerinin zayıf noktalarına ilişkin elinde şaşmaz bir kılavuza sahip olması. 

Parlamentoda temsil edilen bütün partilerin hangi adıma nasıl bir yanıt vereceğini, partilerin içinde nasıl sorunlar yaratabileceğini biliyor Erdoğan. 

Suriye’deki son askeri hamlenin iç politikayla ilgili bir tarafı olduğunu herkes biliyor ama hepsi önlerine konan senaryoyu uyguluyor. İlginç bir durum, sanırım halkımız bu Hacivat-Karagöz didişmesine dur deyinceye kadar böyle sürecek. 

Öte yandan Erdoğan’ın elinin güçlendiği saptaması bana fazlasıyla abartılı geliyor. Yaşananlar Erdoğan’ın hesaplarının önemli bölümünün revize edilmesini gerektiriyor. Bunu yapacaktır ama bunu yaparken hareket alanı kaçınılmaz olarak daralacaktır. 

“Türk inşaat tekellerinin ağzını sulandıran bir projeden hayır gelmez”

“Kazananlar ve kaybedenler” tanımının yanlış yapıldığını söyleyen Okuyan, “Uluslararası tekellerin kendi aralarındaki kavgada halk, halklar ancak tek bir koşulda kazanabilir” dedi ve devam etti:

O koşul uluslararası tekellerin karşısına dikilip, mevzi elde etmektir. 

Hayal görenlere şunu söyleyeceğim: Türk inşaat tekellerinin ağzını sulandıran bir projeden hayır gelmez; Suriye’nin petrolü özel şirketlerin elinde olduğu sürece bu ülkede barış ya da özgürlükten söz edilemez.