KHK kararı ile ihraç edilen ve yaklaşık iki yıldan beri Almanya’nın Berlin kentinde yaşayan Gaziantep Üniversitesi eski Öğretim üyesi Dr. Nevra Akdemir, Barış Bildirisi’ne imza attıkları için yargılanan akademisyenlerin bireysel başvurularında hak ihlali kararını vermesini gecikmiş bir karar olarak değerlendirdi. 

Akdemir, konu ile ilgili olarak verdiği demecinde bu kararla  barış ve demokrasi talebini ısrarla sürdürenlere yönelik, onların itibarlarının ve haklarının geri kazanılmasına dair bir yeni kapının açıldığını söyledi.

Akdemir, 'Böyle bir kararla hızlıca biz kazandık diye yola çıkmanın bir anlamı yok ama bu kapı yerel mahkemelerin vereceği kararı da etkileyecektir. Eninde sonunda barış talebinin ifade özgürlüğü olduğu kabul edilecek. Hakları ellerinden alınan ve sosyal ölüme mahrum edilen insanlar için adalet er yada geç mümkün olacak. Ne barış akademisyenleri ne de benim gibi imzacı olmadığı halde benzer tutumlar aldıkları için haklarında dava, soruşturma veya ihraç kararı verilen insanlar geri adım atmadılar ve onurlu mücadelelerini bulundukları her yerde verdiler. Bu kararın genişletilerek bütün barış ve demokrasiden yana tutum belirleyen muhalifler üzerinde uygulanması gerekiyor’ dedi. 

ŞİZOFRENİK YARGI

Türkiye’deki yargıyı yakın zamanda yayınlanan bir yazıdan alıntılayarak‚ şizofrenik yargı’ olarak tanımlayan Akdemir, şu şekilde değerlendirmelerde bulundu: 'Bir KHK listesinde ismi yayınlanarak tüm kamu hizmetinden men edilen biri olarak şunu söyleyebilirim ki, birçok akademisyen arkadaşım işlerinden oldu. Sosyal ölüm ollarak ifade ettiler bunu. Vatandaşlık haklarımız askıya alındı. Pasaportsuz bırakıldık. Aramızda intihar eden, hapisanede yatan ve hastalıkları yeniden nüksettiği için yitirdiğimiz meslektaşlarımız var. Bunların bedelleri nasıl ödenecek? Bu üç yılı aşkın zaman zarfında oluşan kayıplarımızın bedeli kim nasıl ödeyebilir. AYM sadece zaten bildiğimizi tekrarladı, barış istemek suç değildir. Peki bu süreçteki darmaduman olan hayatları, nasıl geri verebilirler’.

TEK ADAM REJİMİ TÜKENMİŞ DURUMDA

 Türkiye’de Erdoğan'ın en büyük başarısı her yerde benzerlerini yaratarak talan ve yağmanın önünü açması, diyerek, bu rejimin, artık tükenme noktasına geldiğine dikkati çeken Akdemir, HDP'nin  bunca baskıya rağmen tüm seçimlerde yüzde 10'u geçmesi, kadınların her tür şiddete rağmen sokaklardan ve alanlardan çekilmemesi, İstanbul seçimlerinin sonrasında AKP-MHP ittifakında, özellikle AKP içinde çatlamalar görüldüğünü, 2015 haziranından sonra yaratılan Türkiye’deki yeni rejimin ve dayandığı korku imparatorluğunun duvara çarptığını aktardı. OHAL döneminde Türkiye’de muhaliflerin kriminalize edildiği bir süreçte muhalif kesim yeni bir yaşam alanı ve ittifak alanları yaratmaya çalıştı. Muhafazakar, milliyetçi saiklerle kendini oluşturan bu tek adam rejimi artık her dayanağını yitirmiş, tükenme noktasına gelmiş durumda. Anayasa Mahkemesinin verdiği bu kararı da barış ve demokrasiden yana olan bir ittifakın verdikleri mücadele sonucunda kazanıldığına inanıyorum’ şeklinde konuştu.

SÜHEYLA KAPLAN