HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 'PKK amasız silah bırakmalı' açıklamasına da yanıt veren Kalkan, "HDP siyasette yeterince yaratıcı ve başarılı olamadı. Başkalarına çağrı yapıyorlar, ama kendileri neyi başardılar da çağrı yapıyorlar! Biraz gerçekçi olmaları lazım." dedi.

Kalkan, "Halkların, Kürt halkının temsilciliğini iyi yapmaları gerekli. Meclisi niye işletemediler, bunun üzerinde yoğunlaşmalılar. En azından şimdi Kürdistan'daki gelişmeleri Türkiye toplumuna, dünya kamuoyuna daha iyi anlatabilmeliler. Kendi işleriyle, meclis işleriyle uğraşsalardı ve çözüm getirselerdi, savaş yerine demokratik siyaset temelinde olurdu. Bu temelde çalışmalarında ısrar etmeliler" dedi.


 İşte Duran Kalkan'ın sorulara verdiği cevaplardan satır başları:

Yaşananları bilinçli olarak saptırmaya, dahası ise bazı gerçekler unutturulmaya çalışılıyor, hatta tarihten silinmeye çalışılıyor. örneğin İmralı görüşmeleri vardı, ondan önce Oslo görüşmeleri vardı. Biz AKP ile görüşmeler yaptık. Parti olarak yaptık, Önder Apo yaptı, HDP heyeti aracılığıyla yaptık, başka aracılar ile yaptık. İmralı'da son görüşmeler 'Barış ve Demokratik Müzakere Süreci Taslağı' çerçevesinde 28 Şubat Dolmabahçe açıklamasına kadar geldi. 10 madde üzerinde mutabakat sağlandı ve bu maddeler üzerine müzakerelere geçilmesi için heyetlerin oluşturulması kararı alındı.

Şimdi sanki bunlar hiç olmamış gibi sayılıyor. AKP neredeyse sanki hiç görüşmeler yapmamış gibi bunları insanların belleğinden silmeye çalışıyor. bunlar bir gerçekti. Zor anda gidildi, Önder Apo'dan destek istendi. Zor dönemlerin aşılması için Önder Apo insanüstü sabırla çaba harcadı. Türkiye toplumu Önder Apo'nun barışçıl ve demokratik çözümdeki ısrarını gördü, anladı. Şimdi 5 Nisan‘dan bu yana heyet görüşmesi değil, aile görüşmesi de olmuyor. Dört buçuk ayı aşkın süredir İmralı'da ne oluyor bitiyor bilmiyoruz. Önder Apo'nun sağlığı, güvenliği nasıl, bilmiyoruz. Peki, Önder Apo ne yaptı? Niye bunlar uygulanıyor? Barış için, sorunların çözümü için çalışmak suç muydu? Onun için mi cezalandırılıyor? Onun için mi bu görüşmeler, tartışmalar durduruldu?

AKP'LİLER SOKAĞA ÇIKAMIYOR

Diyorlarmış ki, "İmralı'da görüşürsek PKK güçleniyor" PKK niye güçleniyor, çünkü sürece doğru yaklaşıyor, dürüst yaklaşıyor. Toplum bu samimiyetini görüyor ve güçleniyor. Biz 28 Şubat‘ta açıklanan maddeleri yetersiz görmüştük, itirazlarda bulunduk, tartışma yürüttük. Önder Apo bazı değişiklikler yaptı, "uygundur" dedi. Biz de yönetim olarak kabul ettik ve sonuna kadar da arkasında olduk. Şimdi AKP 7 Haziran seçimindeki kaybedişini İmralı görüşmelerine bağlıyor. Hayır, o görüşmelerden sokağa çıkıp gezebiliyordu, halk AKP'lileri dinliyordu. Görüşmeleri durdurdular şimdi sokağa çıkamıyorlar, yuhalanıp kovuluyorlar.

SEÇİMDEN SONRA HDP'Yİ SÜRECE ÖNCÜLÜK ETMEYE YÖNLENDİRDİK

Seçimden sonra biz 10 Haziran‘da yönetim olarak toplandık. Seçim sonuçlarını değerlendirdik ve Eşbaşkanlığımız iki üç açıklamayla görüşlerimizi kamuoyuna duyurdu. Neydi görüşlerimiz? Türkiye kritik bir süreçten geçiyor, bölgede sert bir savaş var, dolayısıyla bu seçim sonuçları hayırlı bir sonuçtur, bunları demokratikleşme ve demokratik yeniden yapılanmaya vesile yapmak lazım. Meclis kendisini bir kurucu meclis gibi ele almalı, yeni bir demokratik anayasa ve yasal reformlar yaparak bu 12 Eylül faşist askeri darbesinin ortaya çıkardığı anayasa ve yasalardan Türkiye toplumunu kurtarmak lazım dedik. Bu temelde MHP de dahil bütün partilere çağrı yaptık. MHP olmayacaksa, en azından üç parti bunu yapmalı, dedik. HDP'yi bu konuda öncülük etmeye yönlendirdik. Öncülük yap, fedakârlık yap, aktif siyaset yürüt ki, sonuçlar buraya evrilsin dedik.

DAVUTOĞLU OYALADI

Süreci demokratikleşme süreci olarak ele aldık. Peki, ne oldu? Bir ay sonra Ahmet Davutoğlu'na hükümet kurma görevi verildi. 45 gün gezdi tozdu, ondan sonra "kuramıyorum" dedi. Cumhurbaşkanı başka bir parti başkanına görev bile vermedi. Belki Kemal Kılıçdaroğlu, HDP ve MHP ile hükümet kurabilirdi. Besbelli ki Davutoğlu'na da bu görev verilirken "hükümet kurma" diye görev verdi, "oyala, zamanı bitir" diye görev verdi. O da kendisine verilen görevi yerine getirdi.


OPERASYONA ÇIKMAYAN ASKERE SALDIRI YAPMAYIN

HPG-YJA star güçlerine şu çağrıyı yapıyorum. Kesinlikle operasyona çıkmayan, gerillaya ve halka saldırmayan, siyasi yönetimle ilgilenmeyen, vatanı korumak adına sınırda, karakolunda duran askerlere dönük saldırı yapmamalılar. Bu bizim görüşümüze uygun değildir. Bu savaşa katılmayanlara karşı eylem yapılmamalıdır. Sivil halka kesinlikle zarar verici hiçbir uygulamada herhangi bir gerilla gücü bulunmamalıdır. Yapanlar olursa biz bunu suç sayarız ve yargılarız.

7 HAZİRAN DA SEÇİLENLER TARİHİ VEBAL ALTINDALAR


Diyelim, biz halklar olarak, Türkiye toplumu olarak temsilcilerimizi seçtik ve Ankara'ya gönderdik ki, sorunları çözsün diye. Gelinen nokta nedir, "Biz yapamıyoruz, yeni meclis seçilecek." Hiç kimse sorumluluk üstlenmedi, bu 550 kişi yapamadı, yeni bir 550 kişi mi gelecek. belki hepsi yeniden gelecek. o zaman nasıl yapacaklar. Bunun hiçbir inandırıcılığı yoktur. Ortaya çıkan sonuç şudur, siyaset kurumu iflas etmiştir. Bu meclis bir hükümet bile kuramadı. 7 Haziran‘da seçilenler tarihi vebal altındalar. Halkın iradesi diye gösterilen meclisi iflasa götürdüler. Bu meclis sorun çözemez, hükümet kuramaz, ama sadece PKK'ye karşı savaş kararı alır. PKK'ye karşı savaş tezkeresini sundular, 7 Haziran‘da seçilen meclis sadece bu kararı alacak.

Buna rağmen bazı siyasetçiler bize çağrı yapıyor, "kayıtsız şartsız mücadeleyi bırakın, teslim olun" diye. Nereye teslim olacağız? Siz ne yaptınız ki, bize çağrı yapıyorsunuz? Siyaset kurumu işledi, sorunları çözdü de PKK engel mi oldu? Demokratik çözüm iradesini PKK tanımadı mı? Tam tersine biz hareket olarak yalvar yakar ettik, herkesi buna yönlendirmeye çalıştık. Önder Apo ve halk üzerindeki baskıya rağmen, seçimlerdeki hileye rağmen yine de bunda ısrar ettik ki, bunlar Türkiye toplumun yararınadır.

Şimdi, "yeni seçim olacak, o seçimden yeni irade çıkacak" deniliyor. Peki 7 Haziran‘daki seçim değil miydi? Niye o iradeye saygı duyulmadı? Niye o irade işletilmedi? Yeni iradeye saygı duyulacağı, onun işletileceğini kim biliyor?

HDP VE CHP, AKP VE MHP'NİN SAVAŞ POLİTİKALARINI ALT EDEMEDİ

Şimdi "yeni bir seçim gelecek ve seçim bize çare olacak" deniliyor. 7 Haziran seçimi niye çare olmadı da 1 Kasım‘daki seçim çare olacak? Bu bakımdan da bütün partiler ve milletvekilleri vebal altındadır. Özellikle HDP ve CHP'ye de şunu söylemek isterim: Zayıf kaldılar. AKP'nin, Tayyip Erdoğan ve MHP'nin kaos ve savaş politikalarını alt edemediler. Tutarlı, hızlı, iradeli, iddialı bir demokrasi programıyla öne çıkıp onların kaos ve savaş politikalarını geri itecek, süreci demokrasi temelinde yönlendirecek bir etkinlik gösteremediler. Siyasette yaratıcı ve başarılı olamadılar. Sonuçta siyaset kurumu çözüm aracı olmaktan çıktı. MHP darbe arıyor, Tayyip Erdoğan "ben zaten siyasi sistemi değiştirdim" diyor. Bunlara birşey denmiyor, çaresiz kaldığı için Kürtler de özyönetim ilan ettiler, "Mademki Ankara'daki meclis sorunlarımızı çözmüyor, gönderdiğimiz vekilleri yok sayıyorlar, görüşme bile yapmıyorlar, Türkiye'den bile saymıyorlar, o halde bizde kendi sorunlarımızı çözecek, kendi meclislerimizi oluştururuz. Özyönetimlerimizi çıkartır ve kendi sorunlarımızı çözeriz" dediler. Buna karşı "vay siz misiniz böyle yapan" deyip devlet, iktidar, herkes Kürtlere saldırtılıyor. Niye Tayyip Erdoğan'a kimse saldırmıyor? MHP darbe çağrısı yapıyor, üzerine kimse gitmiyor? Ama demokrasiyi geliştirmek için Kürt halkı, demokratik güçler insanlığın günümüz dünyasında kabul ettiği demokratik özyönetim adımları atınca en ağır suçlu sayılıyor, "vurun kafasına" deniliyor.

HDP NEYİ BAŞARDI Kİ ÇAĞRI YAPIYOR

HDP siyasette yeterince yaratıcı ve başarılı olamadı. Başkalarına çağrı yapıyorlar, ama kendileri neyi başardılar da çağrı yapıyorlar! Biraz gerçekçi olmaları lazım. Halkların, Kürt halkının temsilciliğini iyi yapmaları gerekli. Meclisi niye işletemediler, bunun üzerinde yoğunlaşmalılar. En azından şimdi Kürdistan'daki gelişmeleri Türkiye toplumuna, dünya kamuoyuna daha iyi anlatabilmeliler. Kendi işleriyle, meclis işleriyle uğraşsalardı ve çözüm getirselerdi, savaş yerine demokratik siyaset temelinde olurdu. Bu temelde çalışmalarında ısrar etmeliler. Merkezi siyaseti faşist, milliyetçi düşüncelerden kurtararak demokratik temelde işletmek için çaba harcamalılar. (ANF)