Yolsuzluk operasyonu sonrasında oluşan kaos ve kriz durumunun devam edeceğine benziyor. Hükümet ve Cemaat arasındaki operasyonel durumun da farklı alanlarda ve eleştiriler kümeleri yaratacağı bir süre daha bekleniyor. Bu durumun Türkiye’deki rejimin oligarşik cumhuriyetten henüz çıkamamış olduğunu göstermektedir. Daha iyisi henüz bulunmamış demokratik rejimin bu topraklarda mevcut uygulamasının böylesine istenmez ve kabul edilemez ölçülerde alt sınıflara yansıması nedense görülmek istenilmemektedir. Bir büyük çalkantı ve itirazlar karşısındayız.

Dolarlar, yargıçlar, yürütme ve iş adamları isimlerinin kurulmaya çalışılan tam demokratik bir rejim arifesinde güzel manzaralar çizmediğini söylemek istiyorum. Yakında bir yerel seçim var ve demokratik reformlar bugüne kadar beklenen, istenen düzeylerde olmamıştır. Kürt sorunu karşısında topluma ve bu arada Kürtlere yeteri kadar çözüm formülasyonu sunulamamıştır. Türkiye’de oldukça aşırı milliyetçilik pompalanırken, Kürt sorununu sahiplenen demokratik Kürt hareketinin seçim, seçilme ve temsiliyet dışında meselenin özüne ilişkin yaklaşımından bahsetmek te pek olası değildir. Tuhaftır ki Kürt meselesi için Öcalan’ın karizmasından ve teorisinden kaynaklı olarak legal politika yapan BDP’ye bu kez yine Öcalan’ın talimatlarıyla batı illerinde seçime girmek üzere bir başka parti kurdurulmuştur.

Kürt sorununa bu ülkedeki her grubun alışması ve çözüm konusunda olumlu katkı sunması ancak meselenin kendisinin kabul ettirilmesiyle olanaklıdır. Yine Kürt oylarıyla ayakta durabilecek, marjinal sosyalist gruplara Kürt oylarını kanalize edecek bir anlayış hatalı bir taktik olarak çözümde ikirciklik bir resim çıkarmıştır. Sıfır oylu Türk sosyalistlerini bazı grupların eşitlik ve özgürlük anlayışları makyajıyla Kürt insanının Türkiyelilik adına gösterilmeye çalışılması doğru olmamıştır. Türkler Kürtleri sevecekse onları sırf Kürt olduğunu bildiği için sevmelidir. Türkleşmiş bir Kürtlük anlayışının gösterilmeye çalışılması çok eleştirilen Kemalist anlayışıyla paralellik arz etmektedir.

Kürtler de Türkleri Türk oldukları için sevmelidir. Bunun başka sahte görüntüler yaratarak yapılmaya çalışılması sorunların esasını gizlemeye yönelik olur ve asla doğru, kesin çözüm ortaya çıkarmaz. Kürt meselesi konusunda toplumu kandırmaya ya da aldatmaya yönelik kompozisyonlara girmek hatalı davranışlardır. Yıllardır Kürt ve Kürtlük gerçeği üzerinden politika yapanların seçimci, adaycı, milletvekilci, belediye başkancı anlayışlarla yoksul ve kimsesiz Kürt insanının oyları üzerinden kendi ikballerini garantiye almaları ve diğer tüm politika yapanları suçlama tekelciliğini ellerinde tutmaları ayrıca tuhaf olan başka bir durumdur.

Başbakan ve Hükümet içinde yaşadığımız günlerde yasal düzenlemelere ihtiyaç duyduğu alanlarda Ergenekon, Balyoz gibi davalarda af niteliği şeklinde görülebilecek sonuçlara neden olmamaya dikkat etmelidir. Yargıtay’dan dahi cezası kesinleşenlere ayrıcalıklı bir şekilde yeniden yargılama yolunun bu dediğim şekilde sağlanması askeri vesayetin yeniden tahkimi sayılacaktır. Bu topraklara AB standartlarında ve eğer mümkünse de o standartları aşacak bir demokratik hukuk sisteminin inşası yapılabilmelidir.

Bu topraklarda 1920’lerin rejimlerinin günümüzdeki versiyonunu getirmek isteyenlerin Kurnaz Adam (buradaki adam sözcüğü kadınları da kapsamaktadır) anlayışlarından bir adım ilerde olmadıklarını söylemek istiyorum. Ruhani, askersel ya da ırksal gösterimli politikaların kişisel menfaatleri ön planda tuttuğu hep görülmüştür. Bugünden sonra da görülecektir. Bu topraklarda Türklerin ve Kürtlerin ve diğer insan gruplarının demokratik, eşit ve ileri bir yaşam düzeyinde yaşamaları ancak kurnaz adam politikalarının dışında mümkün olur.