Sevgili okuyucular,

ODTÜ Mücadelesi, takdire şayandır! Geçtiğimiz günlerde, Başbakan R.T.Erdoğan 3500’e yakın bir vurucu timle, Ortadoğu Teknik Ünüversitesine baskın yaptı. 3500 kişilik baskın gücü sanki, ‘düşman’ güçlerini kuşatmaya gider gibi, OTDÜ’lü öğrencilere saldırdılar.

Başbakanın, ‘emri’ olması gerekir ki, diye düşünüyorum. Polis timleri alabildiğince saldırgan, haşin, gözü dönmüşcesine, bilim yuvasının elemanları ve öğrencilerine saldırmışlardır. Polis güçleri ellerinde bulunan, ne kadar biber gazı bombası varsa, ODTÜ’lü öğrenciler’le, ‘paylaşmayı’ ‘ihmal’ etmediler.

Nedir bu saldırganlığın ve ‘düşmanca’ davranışın, öfkenin, gerekçesi? Neden, bilim yuvası kurumlara bu kadar saldıırgan davranmayı, kurum yöneticilerinin, ‘görevlerini bırakmalarını’ talep etmesi. Bilim adamlarına, profesörlere, akademisyenlere karşı hırçın davranmasının gerekçesi olabilir?

ODTÜ Türkiye'nin  en önemli, uluslararası kimliğe sahip Üniversitesidir. Ülkemizdeki bilimin en önemli merkezlerindendir.

Başbakan, Göktürk 2 adlı uzay araştırma uydusunun fırlatılmasını izlemek için, ODTÜ yerleşkesine gitmiştir. Başbakan, ODTÜ yerleşkesine giderken yanında korumaları dahil, 3500’e yakın polis ordusu ile ODTÜ yerleşkesine baskın yapar gibi davranarak gitmiştir.

ODTÜ’lü öğrenciler, Başbakanın bu davranışını, savaş çığırtkanlığını ve genelde halk düşmanı politikasını, kabullenmediklerini göstermek için, protesto eden bir eylem düzenlemişledir.

İşte Başbakanı çileden çıkaran, saldırganlaşmasını sağlayan gerekçe budur. Başbakan ülkeyi yönetirken, ‘dikensiz’ gül bahçesi hayal etmektedir. Kendini ülkenin Sultanı kabul etmekten alamayan Başbakan, en ufak bir muhalif kıpırdanmaya tahamül edememektedir.

ODTÜ ‘lü öğrenciler, öğretim elemanları bir gerçeği görmekteydiler. Başbakanın ruh halinin hiçde iyi olmadığını ve bu ruh hali ile ülkeyi felakete sürükleyeceğini gözlemektedirler.

AKP ve Başbakanın, Suriye ile savaşın eşiğine getiren, Kürt sorununda çıkmaz sokağa girilmesini sağlayan politikasını gözlemleyen ODTÜ bileşenleri, Başbakana artık dur demek istemişlerdir. Başbakanı bu tavırlarından vazgeçirmek için, eylemlilik içindeydiler. Demokratik haklarını kullanarak protesto eylemi düzenlemiş ve savaş çığırtkanlığı yapan bir Başbaknın, ODTÜ yerleşkesinde yerinin olmadığını hatırlatmak istemişlerdir.

ODTÜ bileşenleri kendilerine yakışır, bir bilim yuvasından bekleneni yerine getirircesine, davranmışlardır. Samimi ve demokratik çerçevede, barış havası içerisin’de başlayan protesto eylemlerini gerçekleştirmekteydiler. Bu demokratik ve barışçıl eylem,  polis saldırısı ile farklı boyuta taşınmıştır. OTDÜ yerleşkesi, yangın yeri, biber gazı bombalarının, Üniversitenin çalışma alanlarında, laboratuvarların da bomba artıklarının görüntüsünün ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu olumsuz görüntünün kamuoyuna yansımasının sorumlusu, polis güçlerine emir verenlerdir.

ODTÜ geçmişi ile bilinmektedirki, bir bilim yuvası olduğu kadar, demokrasi mücadelesininde en önemli merkezlerindendir. Ülkemizde toplumsal aydınlama da önemli yere sahiptir. Bu nedenledir ki, 12 Eylül askeri faşist generalleri, iktidarı gasp ettiklerinde, ilk olarak ODTÜ’lü öğrencilere ve öğretim elemanlarına saldırmışlardır. Bugün Başbakanın ve AKP’nin yaptıkları aynen budur.

ODTÜ dün olduğu gibi, bugünde bir bilim yuvası olduğu kadar ve  toplumsal aydınlanmanın merkezi olmaya’da adaydır. Başbakanı çileden, ‘çıkaran’ gerçekte budur.

ODTÜ yerleşkesinde ki öğrencilerin, öğretim elemanlarının devrimci, aydınlanmacı duruşu karşısın da, paniğe kapılan ve vazife çıkaranlar da oldular.

Kendine vazife çıkarmak isteyen, İstanbul’da ve ülkenin bazı kentlerinde’ki Üniversite rektörleri Başbakanın da talimatıyla harekete geçerek, ODTÜ’e karşı bir kampanya’ya başladılar. Bu aslında  güce tapmanın, iktidar karşısın da eğilmenin iktidarın karşısında diz çökmenin örneğini sergiledirler. ODTÜ’deki gelişmeleri, ‘kaygı ile’ izlediklerini açıkladılar.

Bu tavırları, bilim adamı sıfatından çok, iktidarın payandası olmaya yönelik çanak yalama anlamını taşımaktadır. Ülkemizin hatıraların da, buna benzer rektörlerin olduğu bilinmektedir. 12 Eylül askeri faşist darbe sonrası, çetebaşı Kenan Evren’e, ‘fahri doktora’ ünvanı vermek için sıraya giren, rektörlerin olduğu bilinmektedir. Bugün bu tavır içine girenlerin gelecekte, tıpkı 12 Eyül rektörleri gibi tarihte kalmış bir kara leke olarak anılacağını söylemekte yarar vardır. 

Anlaşılan ODTÜ bileşenlerinin demokrasi mücadelesi birçoklarının uykusunu kaçırmaktadır. Bu gelişme önemli bir gelişmedir.

Son günlerde Başbakan her fırsatta, ODTÜ bileşenlerine saldırmaktan kendini alamamaktadır. Anlşılan ODTÜ Başbakanın korkulu rüyası olmaktadır. AKP iktidarının da, sonun başlangıcı olması tehlikesi taşımaktadır. Başbakanın her fırsatta ODTÜ bileşenlerine saldırmasının altında yatan gerçeklik budur.

Roboski katliamı ve ODTÜ eylemlilikleri, AKP iktidarının, sonunun gelmesinin bir başlangıcı olabilir. Ülkenin aydınları, Üniversite bileşenleri, demokrasi güçleri bu gerçeği iyi kavramalıdırlar.

AKP iktidarı, Roboski katliamı ve Suriye sorunun da, içine düştüğü bataktan çıkmak için çabalarken, iyice batağa batmaktadır. ODTÜ yerleşkesin’de yaşananlar, bu gelişmenin derinleştiğinin bir göstergesidir.

Artık bir realite ile karşı karşıyayız.  AKP ve Başbakan R.T. Erdoğan'ın koltuğu sallanmaktadır. Bir kez Üniversiteler başkaldırmaya görsün. Üniversiteler baş kaldırdımı, hiç bir güç önünde duramaz. Bu realite, batılı ülkelerde’de böyledir. Gelişmelerden, 1968 öğrenci hareketlerinin sinyallerini görmek mümkündür.

Ülkedeki tüm Üniversiteler, ODTÜ olmalıdır. Bilimin, aydınlanmanın demokrasi mücadelesinin merkezleri olmalıdır.

AKP iktidarının sonu gözükmektedir. Üniversiteler, bu fitili ateşleyebilirler!

Demokrasiyi ülkemiz insanlarının da hakettiğini kabul etmek durmundayız!