Erdoğan başta olduğu sürece NATO ile Türkiye arasında tam anlamda bir güven olmayacağı için geçici bir anlaşma gerçekleşmiş olabilir.

Türkiye'nin dış politikası, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve onun ortağı Devlet Bahçeli ile kesinlikle başarılı olamaz.

NATO zirvesinden Erdoğan kendine göre başarılı döndüğünü lanse etse de hiçbir başarı elde edilmediği açıktır.

NATO zirvesinden sonra Alman Savunma Bakanı Kramp-Karrenbauer Ankara'yı ziyaret etti.

Kramp-Karrenbauer, Türk meslektaşlarıyla görüşmeyi çok olumlu olarak nitelendirdi. Berlin'de gerçekleşen görüşmeden sonra, "Türkiye'nin çok önemli NATO ortağı" olduğunu vurgulamıştı.

Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki doğalgaz rezervleri konusunda Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlıkla ilgili olarak Kramp-Karrenbauer, Ankara ile Atina arasında bu konuda müzakerelerin yeniden başlamasını memnuniyetle karşıladığını belirtti.

CDU'lu politikacı, "Görüşmenin yeniden başlaması çok önemli. Akdeniz'de yeniden bir gerilimden kaçınılmalıdır." diyen Bakan Akar ile görüşmeden önce Kıbrıslı ve Rum meslektaşlarıyla telefonda görüşmüştü. Kramp-Karrenbauer, "Bütün tarafların diyalog fırsatını kullanmasını umuyorum, Almanya'yı burada arabulucu rolünde görüyorum" dedi. Kramp-Karrenbauer, iki NATO ortağı Almanya ve Türkiye arasındaki diyaloğu "ittifak için gerekli" olacağının önemine vurgu yaptı.

Batılı emperyalist güçler, şu ve bu şekilde Türkiye ile azda olsa taktik ve çıkarları doğrultusunda dost gözükmek istiyor.

Bu dostluk sahte; Türkiye'nin dış politikası ve içteki insan haklarının, demokrasinin ayaklar altında olduğunu gördükleri halde göz yumuyorlar.

Türkiye demokrasisi önünde çözüm bekleyen Kürt ve Alevi sorunu çözülmediği sürece demokrasi olmayacağını batılılar fevkalade görüyorlar.

Bundan dolayı da Türkiye de stabil bir demokrasinin olmayışından dolayı batılı sermaye taraftarları yeterince yatırım yapmıyorlar.

Çok sayıda sorunları olmasına rağmen ve Recep Tayyip Erdoğan ile ilişkiler ne kadar zor olsa da Batılar, bir NATO ortağı olarak Türkiye'den NATO içinde kalmasını istiyorlar.

Federal Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer Ankara'ya uçtuğunda bu sorunları çok iyi biliyordu. Bu konulara hiç değinmediği gibi görmezlikten gelmiştir.

Amerika ve Batılı birliklerin Afganistan'dan çekilmesinden sonra Türkiye, Afganistan'da kilit bir rol üstlenecek ve örneğin Kabil havaalanının korunmasına devam etmek istiyor. Taliban kesinlikle Türkiye'nin bu görevi almasına karşı.

Rusya'nın, Amerika'nın Afganistan'da çok sayıda asker kaybı olmasına rağmen Türkiye bu görevi yüklenirse, çok sayıda askerin ölümüne sebep olacaktır. Orada ölenler Erdoğan'ın oğlu ve yakınları olmadığı için onu hiç de önemi olmayacaktır.  

Türkiye'nin NATO için merkezi bir öneme sahip ve ora doğuda jandarmalığı üslenirse görevini yerine getirmiş olur.

Erdoğan'ın ve ortağı Devlet Bahçeli'nin en büyük korkusu Ortadoğu da Suriye ve Irak da bir Kürt devletinin kurulması. Türkiye'nin diğer bir korkusu da:

Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelerinin savunması buna bağlı; aynı zamanda Rusya'nın sınır komşusu olan Karadeniz'e erişimi de kontrol ediyor. Emperyalist güçlerin sözde terörle mücadelede olduğu kadar yasadışı göçü engellemede de Türkiye'ye ihtiyaçları var.

Alman savunma Bakanı Karrenbauer Batı'nın Erdoğan'a ihtiyacının olduğunu biliyor. Böylece Kramp-Karrenbauer, Türkiye'nin Türk meslektaşı Hulusi Akar'la buluşma ihtiyacı duydu.

ABD Başkanı Joe Biden NATO zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmeden sonra bazı konularda birlikte çalışacaklarını vurguladı.

Türkiye'yi Çin veya Rusya karşı Batılı emperyalist güçler, ellerinde bir tampon güç olarak tutmak istiyorlar.

Böylece Türkiye ile Batılı güçler arasındaki farklılığı olsa da bunlar şu anda görmezlikten geliniyor. Türkiye son zamanlarda yönünü batıya dönse de bunun bir taktik olduğunun farkındalar.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki konfilik hala giderilmedi. Türkiye'nin Yunanistan ile doğal gaz rezervleri konusundaki anlaşmazlık neredeyse savaşla sonuçlanacaktı.

NATO zirvesinin oturum aralarında Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis, saldırmazlık konusunda anlaşmış gibi gözüktüler. Türkiye şu an için tartışmalı gaz araştırmasını durdurdu. Erdoğan'ın ağzında gevelediği birtakım reformular “İnsan Hakları Eylem Planı'nın arkasında neler var bu hala kesin bilinmiyor.  Bir taraftan mecliste üçüncü büyük parti olan HDP'yi yasaklamak istiyor. Aradan 6 yıl geçmesine rağmen Kobani davasıyla çok sayıda Kürt politikacıyı yargılatıyor.

Türkiye Avrupa İnsan Hakları mahkemesinin Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala için verdiği tahliye kararını uygulamıyor.

Bir taraftan da Erdoğan, “Mavi Vatan” doktrinine bağlı kalıyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun eski büyüklüğü üzerine inşa etmek istiyor ve Akdeniz'de Atinalılara göre Yunanistan'a ait olan bölgeleri talep etmeye devam ediyor. Başka güncel bir konu da S-400 anlaşmazlığı. Türkiye hava savunma sistemini Rusya'dan satın almıştı - NATO müttefiklerine karşı hesaplanmış bir hakaret. Örneğin ABD, Moskova'nın sistem aracılığıyla hassas askeri verilere erişebileceğinden ve dolayısıyla Amerikan askerlerinin güvenliğini tehlikeye atabileceğinden endişe duyuyor.

Erdoğan son dönemlerde yönünü tekrar Batıya döndürse de NATO içinde ne kadar kalacak henüz kimse kestiremiyor.

İçteki politik gelişmelerin her şeyin seyrinin belirleyicisi olacağı kesindir