Değişmez kural bu. Paradoksa yol açabilecek hiçbir hamle yapamayız. Zaman yolcularının kötü kaderi bu. Değiştirebileceğini bilip de hiçbir şey yapamamak...”

***

Almanya’daki Yabancılar Meclisleri’nin ete-kemiğe bürünme tarihlerinden, Rosa Lüxemburg Vakfı’ndaki faaliyetlerine ve makalelerine-çevirilerine dek bildiğimiz, geçirdiği hastalık öncesindeki “gezgin” zamanlarında çoğumuzun yüzyüze tanıma fırsatı bulduğu Murat Çakır’ın ilk romanı; PARADOKS’la buluştuk!

PARADOKS; bir mekân-zaman polisiyesi! Açıkça ifade edeceğim; en son okuduğum polisiye romanının ya da bir mekân-zaman kurgulamasının üzerinden yıllar geçti. Bu romana, Murat Çakır yazdığı için mutlaka bakmalıydım! Ancak kitabı başladığım gibi bitirebileceğimi hiç tahmin etmemiştim!

PARADOKS’un: Tam da bu dünyanın “OHAL”inin “BUHAL”ine karıştığı bu zamanlarda yayınlanması ne kadar yerinde olmuş.

Emeğine-düşüncene sağlık Murat Çakır!

***

Roman Albert Einstein ve Kurt Gödel’in birlikte yaptıkları bilimsel araştırmaların dingin adımlarıyla başlar. Sakin sakin, büyük bir keyifle tarihte yolculuk yapacağınız duygularına kapılmış halde bulursunuz kendinizi. Ancak Albert Einstein’ın Kurt Gödel’le yapmak istediği “temiz bir bilimsel çalışma” planlarının ardından, bir paradoks zincirine hazır halde beklemeniz gerekmektedir:

“Evet, sevgili Kurt, bu bir gizli örgüt olacak. Ve bugün burada bunu kuracağız. Geçmişte ne kadar pis işe bulaşmış olsak, ellerimizi ne kadar kirletmiş olsak da artık bir anlamı kalmayacak. Beyaz eldivenlerimizle bilimin ışığını yayacağız. Sayende de geçmişin ve geleceğin bilim adamlarına ulaşıp, bilgimizi paylaşıp çoğaltacağız. Bilim kurtuluşumuz olacak. Kadehimi Beyaz Eldivenler Örgütüne kaldırıyorum. Yolumuz açık ve aydınlık olsun!”

***

Romanın kahramanı Baş Komiser Hakan Özkara; “mekân-zaman devamlılığındaki bir çatlak, nedeni yaratan bir sonuç” olarak yaratılır.

Hakan Özkara; Liberal Parti Avrupa Parlamentosu Grubu Eşbaşkanı ve Avrupa Parlamentosu Bütçe Komisyonu Başkan Yardımcısı Lucius von Delwigk cinayetini aydınlatmakla görevlendirilir.

Bu görevin yerine getirilmesi sırasında, 22. yüzyıla dek varan sıçrayışlar yaparsınız. Bu sıçrayışlarda; ulaşımdan iletişime, beslenmeden cinsel ihtiyaçların nasıl karşılanacağına dek, tasavvur edebildiklerimizin çok çok ötesindeki insanlığın geleceğine tanıklık edersiniz.

Değişik ülkelerde, değişik yüzyıllarda, teknolojinin tasavvur edemeyeceğimiz boyutları içerisinde gezindirilirken; gerek Türkçe gerekse Almanca deyimler, küfürlerle de kendinizi sürekli şimdiki zamanda hissedersiniz.

Eeee! Romanın yazarı, her rengin bulunduğu mekânlarda kendi rengini gizlemeden faaliyet gösteren Murat Çakır olunca, ara ara ve sizi sıkmadan dünyanın geçmişten bugüne-geleceğe dek tarihsel döngüsünün resmedilişine de tanıklık edersiniz: “Bilhassa 2150’lere gelindiğinde, temel ihtiyaçlarını otonom olarak üretebilen istasyonlarda uzayda doğan ikinci ve üçüncü kuşaklar büyümeye başlamıştı. Ancak istasyonlardaki nüfus ile dünyadaki nüfus arasında büyük sınıf farklılıkları bulunuyordu. İstasyonlarda, bazı askeri ve bilimsel istasyonların haricinde, sadece zenginler yaşıyordu. Kısmen çölleşen dünya ise büyük ölçüde diktatörlüklerle yönetilen yoksul dünyalı kitlelere kalmıştı. Dünyalılar, dünyanın korunaklı coğrafyalarında ve uzay istasyonlarında yaşayan bir kesimin refahı ve rahatlığı için çalıştırılıyorlardı.”

Çeşitli dünya görüşlerine sahip insanların buluşmalarının, bunun bir mizahla sarmallanmasının da tanıklığını yaparsınız.

***

Ve nihayet bu muhteşem “PARADOKS” zinciri içerisinde; Baş Komiser Hakan Özkara’yla çıktığımız bu yolculukta, tekrar Kurt Gödel’le merhabalaşmamız da mümkün kılınır.

Sunulan ve denenen, belki de bir yaşam felsefesinin anahtarıdır:

Paradoks, paradoksa zarar vermez, aksine, döngüyü kırmazsan, sürekli kendi kendini yineler...”

***

Murat Çakır, tam da “korona zamanları”nda okunası bu üçleme romanının yayınlanan ilk bölümünü edinmek isteyenlere şöyle bir kolaylık da sağlıyor: Kitabı edinmek istiyorsanız [email protected] adresine mail atmanız yeterli.