Türkiye’nin Avrupa’ya İhtiyacı Var mı? Ankara’da Bu Sorunun Sıkça Hayır Diye Yanıtlanması Sırf Güncel Durumdan Kaynaklanmıyor. Türkiye, Hem Ekonomik Hem de Siyasi Açıdan AB Katılımına İlişkin Alternatifler Geliştiriyor

Bu sadece zor değil, aynı zamanda artık neredeyse sonsuz bir hikâyedir. Türkiye’nin ilk kez Avrupa Birliği’ne katılmak için başvuruda bulunmasının üzerinden 50 yıldan fazla zaman geçti. Fakat resmî aday statüsü 1999’da verildi ve müzakereler ağır ilerliyor. Perşembe gününden bu yana Türkiye’nin AB katılımı bir parça daha uzaklaşmış gibi görünüyor. Taksim Meydanı’ndaki göstericilere karşı olanca sertliğiyle yapılan polis müdahalesine tepki olarak Almanya, çarşamba günü yeni bir müzakere faslının açılmasını onaylamak istemediğini duyurdu.

Türkiye görünürde alıngan tepki verdi. Fakat gurur incinmesi ve Almanya’ya yönelik sözlü misillemelerin arasında Ankara’nın yeni öz güveninin verdiği tamamen farklı bir mesaj da hissediliyor. Mesela AB Bakanı Egemen Bağış, cuma günü, gerçekte Türkiye’nin Avrupa’ya değil Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyaç duyduğunu açıkladı.

Ekonomik açıdan 76 milyonluk ülkenin Hristiyan Avrupalılar kulübüne ihtiyacı hakikaten de giderek daha azalıyormuş gibi görünüyor. Gerçi Türkiye’nin hem ithalat hem de ihracattaki ana pazarları Avrupa’da bulunuyor ama geçen yıllardaki ekonomik canlılık çerçevesinde Orta Doğu ve Mağrip’le olan ekonomik ilişkiler yoğun şekilde genişletildi. Çok sayıda Afrika ülkesinde büyükelçilik açıldı ve Libya, Fas veya Irak’a giden ürünler toplam tutarda giderek büyüyen bir paya sahip oluyor. Sürekli konjonktür sorunlarıyla mücadele eden AB’nin yerine yeni ticaret ortaklarına gösterilen talep giderek artıyor. Avrupa İstikrar İnisiyatifi (ESI) isimli düşünce kuruluşundan Eddy Güzeldere, “Siyasi durumun kötüleşmesinin etkileri, muhtemelen ekonomi alanında çok düşüktür. Avrupalıların doğrudan yatırımlarının ve ekonomik iş birliklerinin siyasi sürece belirleyici şekilde bağlı olduğuna inanmıyorum.” dedi.

Bölgesel Güç Rolü

Güzeldere, “Artık bölgesel güç ve küresel oyuncu rolü Türk yönetiminin çok hoşuna gidiyor ve onlar için artık katılımın hâlâ çok önemli olup olmadığı konusunda şüphelenilebilir.” dedi. Fakat yıllardır İstanbul’da yaşayan analist Güzeldere, yine de katılım perspektifinin önemli olduğunu düşünüyor. Örneğin geçen on yılda AB’ye uyum projesi kapsamında yeni bir ceza hukuku ve medeni kanun gibi önemli reformların gerçekleştirildiğini anlatan Güzeldere, “AB gelecek on yılda da bu rolü oynayabilir. Katılım müzakerelerinin durdurulması, Türkiye’deki demokratikleşme için kesinlikle olumlu değildir.” diye konuştu.