Murat Kuseyri - Stockholm



Stockholm’de görüştüğümüz Olsson, Türkiye’ye Gezi Parkı’nda başlayan ve ülke geneline yayılan  gösterileri izlemek ve İsveç medyasına aktarmak amacıyla gittiğini, ancak gerçeklerin batılı kamuoyu tarafından bilinmesinden korkan AKP Hükümeti tarafından sınır dışı edildiğini söyledi.

Polislerin Taksim Meydanı’nda barışcıl gösteri yapan kitleye gaz bombaları ve biber gazıyla saldırdığı sırada kendisini korumaya çalışırken sivil giyimli iki kişi tarafından gözaltına alındığını belirten Olsson yaşadıklarını şu cümlelerle dile getirdi:

BENİ KORUYACAKLARINI SANDIM

“Her taraftan gaz bombaları ve plastik mermiler yağıyordu. Ben Türk arkadaşımla birlikte saldırılardan korunmak için geriledik. O sırada bir polis arkadaşımı coplamaya başladı. İki kişi gelip beni kollarımdan çekti. Önce onların gösterici olduklarını ve beni korumaya çalıştıklarını sandım. Ancak kollarımı büküp beni yere doğru eğince sivil polis olduklarını anladım. Beni sürükleyerek bir otobüse götürdüler ve ellerimi arkadan kelepçelediler. Neden beni aldıklarını sordum ama cevap vermediler.”

Polis istasyonuna götürüldüğünde kendisine herhangi bir açıklama yapılmadan bir hücreye atıldığını ancak ertesi gün neden gözaltına alındığını öğrenebildiğini söyleyen Olsson, “Fiziki herhangi bir baskıya uğramadım. Ama belirsizlikler beni korkuttu. Neden gözaltına alındığımı ve bana ne yapacaklarını bilememek beni kaygılandırıyordu. Ertesi gün saat 15.00 sularında polisler geldi. Beni güvenlik kuvvetlerine mukavemet etmek ve Cumhurbaşkanına Türkçe küfretmekle suçladılar. Avukatım da ordaydı. ‘Sarah Türkçe bilmiyor, nasıl küfredecek’ deyip gümeye başladı. Kesinlikle polise direnmedim. Zaten çekilen filmlerde bu açıkça görülüyor. Bu iddia çok gülünç” şeklinde konuştu.

TESADÜFEN DEĞİL YABANCI OLDUĞUM İÇİN GÖZALTINA ALINDIM

Savcılıkta polislerin kendisinin fotoğraf çekerken çekilmiş resimlerini gösterdiklerini söyleyen Olsson, tesadüfen gözaltına alınmadığını, yabancı olduğu için takip edildiğini polislerin savcılıktaki konuşmalarından ve daha önce fotoğraflarını çekmelerinden anladığını söyledi.

Savcılığın kendisini mahkemeye çıkarmaya gerek görmeden serbest bıraktığını, ancak polislerin kendisini yeniden polis karakoluna götürdüklerini, orada bazı kağıtları imzalatırdıktan sonra, ülkeye kaçak girenlerı sınır dışı etmek için tuttukları bir binaya naklettiklerini belirtti.

Orada birkaç saat kaldıktan sonra polislerin kendisini uçağa bindirip sınırdışı ettiklerini belirten Olsson, savcının kendisini suçsuz bulup bıraktığı halde polisin sınır dışı etmesini hukuksuzluk olarak niteledi ve avukatının bu hukusuzluğa karşı mahkemeye başvurduğunu söyledi.

Türkiye’nin demokratik bir ülke olduğunu düşündüğünü, meydada çıkan eleştirilere rağmen Türkiye’deki durumun bu kadar vahim olabileceğini ve gözaltına alınabileceğini hiç sanmadığını söyleyen Olsson “Eğer böyle olacağını bilseydim Türkiye’ye gitmezdim” dedi.

İSVEÇ DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI BASIN VE KAMUOYUNU YANILTTI

İsveç’e dönüşünde  Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin medyaya yaptıkları açıklamaları öğrendiğinde şaşkınlık geçirdiğni söyleyen Olsson, gözaltına alındıktan sonra İsveç Konsolosluğu görevlerinin kendisiyle ilişki kurmadıklarını, konsoloslukta çalışan bir görevliyle savcılığa çıkarıldığı zaman karşılaştığını dile getirdi.

Dışişleri Bakanlığının, medyaya konsolosluk yetkililerinin gözaltındayken kendisiyle görüştükleri, avukat tuttukları ve İsveç’e dönmesi için bilet aldıkları şeklideki açıklamaların gerçek olmadığını ve yetkililerin kamuoyunu yanıltığını ifade etti.

Avukatı arkadaşının tutuğunu, sadece bileti İsveç’e dönüş biletini konsolosluk yetkililerinin ayırdığını ancak İsveç’e geldiğinde Dışişleri Bakanlığının biletin faturasını kendisine yolladığını ve bilet ücretini kendisinin ödediğini söyledi.  Geldikten sonra Dışişleri Bakanlığından hiç kimsenin kendisiyle ilişki kurmadığını da dile getirdi.

İsveç’te yaşayan Türkiyelilerden yoğun destek gördüğünü belirten Olsson konuşmasını şöyle sürdürdü. “ Türkiye ve İsveç’te pek çok Türkiyelinin sınır dışı edilmemden sonra beni aramaları ve üzüntülerini bildirmeleri beni duygulandırdı. Bir çoğu Türkiye’de maruz kaldığım muameleden dolayı Türkiye adına özür diledi.Onlara özür dileyecekleri bir şey olmadığını ve esas özür dilemesi gerekenlerin ifade, basın ve gösteri özgürlüğünü ayaklar altına alan Türk hükümeti ile buna karşı sessiz kalan İsveç Hükümeti olduğunu söyledim.”

İsveç medyasının gözaltına alınması dolayısıyla Türkiye’de olanları ve gazetecilerin karşı karşıya kaldıkları güçlükleri ve tutuklu gazetecileri gündeme getirmesinin çok sevindirici bulduğunu da ifade etti.

İSVEÇ SALDIRILARI KINAMALI, TUTUKLANANLARIN SERBEST BIRAKILMASINI TALEP ETMELİ

Türkiye’de gazetecilerin çok güç koşullarda görevlerini yapmaya çalıştıklarına tanık olduğunu söyleyen Olsson, Türkiye’deki gazetecilerin karşı karşıya kaldıkları güçlükleri ve cezaevlerindeki gazetecilerin durumlarını kamuoyuna duyurmak için tüm olanaklarını kullanacağını ifade ettikten sonra şunları söyledi:

“Ben iki hücrede kaldım. Ama aylar ve yıllardır cezaevlerinde yatan meslekdaşlarım var. Ama onlar yalnız değiller. Hem Türkiye hem de burada onlar için mücadele eden bir çok insan var. Bizler burada ifade ve düşünce özgürlüğünü savunmak ve cezaevindeki tüm politik tutsaklarınserbest bırakılmaları için daha fazla mücadele etmek zorundayız.”

İsveç Hükümeti’nin olanlara sesiz kalmasını da eleştiren Olsson “İsveç  gösterilere yapılan saldırıları açıkça kınamalı ve tutuklananların serbest bırakılmasını talep etmelidir” dedi.