Süddeutsche Zeitung Türkiye’deki Kürt siyasi hareketlerinin oluşturduğu Demokratik Toplum Kongresi’nin “özerklik planı” açıklamasını değerlendiriyor:

“Silahlı çatışmalar 1984'ten beri devam ediyor. 40 bin insan öldü. Çözümün şiddet olmadığı kanla kanıtlanıyor. Ve şiddet buna rağmen son bulmuyor. Kulağa ne denli acı gelse de devlet ülkenin güneydoğusunu defterden silmiş gibi görünüyor. Mazlum bölgenin ülkenin kalkınmasına bir katkısı yok. Modern Türkiye'nin yaşam duygusundan hiçbir şey Kürt bölgesine ulaşmış değil. Hükümetin operasyonlara gerekçe olarak ülkenin birliğini koruma çabasını göstermesi ise laf-ı güzaf. Türkiye çoktan bölünmüş bir ülke.

Berlin'de yayımlanan Der Tagesspiegel gazetesi ise Suriye konusunda uluslararası topluluğun bir türlü uzlaşamamasının IŞİD'in ekmeğine yağ sürdüğünü savunuyor:

“IŞİD'i sadece askeri etkiyle yenmek mümkün değil. Her şeyden önce siyasi duyarlılığa ve büyük bir beraberliğe ihtiyaç duyuluyor. Ancak şimdiye dek bu söz konusu bile değil. Cihatçılara karşı mücadele gönülsüz bir şekilde yürütülüyor. Amerika, Rusya, Türkiye, İran ve Suudi Arabistan - herkes kendi çorbasını pişirme, durumdan en büyük stratejik faydayı çıkarma derdinde. Bu yüzden teröristlerden kurtulmak mümkün olmuyor. IŞİD rakipleri arasındaki anlaşmazlığı kullanıyor. Gerek Suriye'den Avrupa'ya toplu göç akını, gerek Paris saldırıları, gerekse bombayla düşürülen Rus yolcu uçağı konusunda olsun - dünya ise kriz bölgesinin çöküşüne ruhsuz bir şekilde seyirci kalıyor.”

Hamburg'da yayımlanan Die Zeit gazetesi ise Putin'in dış politikasını irdeliyor:

"Putin ülkesini iyileştireceğine geçmişe - 19'uncu yüzyıl güç politikasına - bir geri dönüş provasında. Eski tarım çağında fetihler işe yarıyor, uğruna verilen zahmete değiyordu. Ukrayna o zamanlar Avrupa'nın tahıl ambarıydı. Bugün ise Ukrayna macerası ve Suriye savaşı on milyarlara mal oluyor. Dijital dünyada toprakları genişletme tutkusu, beraberinde fakirleşmeyi getiriyor. Rusya birinci dünya ülkelerinin silahlarına sahip bir üçüncü dünya ülkesi olmayı sürdürüyor. Geleceğin fethi ise çok daha farklı yollarla mümkün: Sermaye piyasaları, yüksek teknolojiler, hukuk devleti ilkesi, düşünce ve bilgi özgürlüğü ile..."

Frankfurter Rundschau gazetesinin İran'ın 5+1 grubuyla vardığı nükleer anlaşmaya uygun olarak Rusya'ya 9 ton düşük seviyeli uranyum göndermesiyle ilgili yorumu ise şöyle:

"İran kararlaştırıldığı gibi uranyumu Rusya'ya göndererek nükleer anlaşmanın önemli bir bölümünü yerine getirdi. Molla rejiminin nükleer silah üretmesi ihtimali giderek azalıyor. Eğer bu hedefe ulaşılırsa, çatışmalarla boğuşan bölge bir problemden kurtulmuş olacak. Ancak söz konusu proje kendi kendine yürüyen bir sistem değil. Bir yandan uluslararası topluluğun gelişmeleri eleştirel bir şekilde takip etmesi, öte yandan ittifakın İran diplomasisini ezmemesi gerekiyor. İsrail, Suudi Vahabiler ve Amerikan Cumhuriyetçilerin bir bölümü İran'a yönelik yaptırımların yumuşatılmasının bir hata olduğunu düşünüyor. İran'da katı muhafazakarlar, ılımlı Cumhurbaşkanı Ruhani'nin nükleer uzlaşmasının başarısız olması için uğraşıyor. Bunun olması halinde çatışmaların daha da tırmanması söz konusu - bunun etkilerini kestirebilmek ise mümkün değil.

DW/Türkçe-Banu Wöltje