Sözcü Gazetesi Yazarı Hüsnü Mahalli önceki günkü köşe yazısınında, Donald Trump'ın Barış Pınarı Harekatı hakkında açıklamalarını yazdı.

Mahalli, "İyi de bu adam ne istiyor? Neden kimse ona iki çift laf etmiyor? Onun söylem ve yaptırımlarına karşılık neden Ankara benzer şekilde davranmıyor?" ifadelerini kullandı. 

Hüsnü Mahalli'nin yazısı şöyle oldu:

Trump denilen adam kesin sopalık.

Adamın iç politikadaki söylem ve davranışı rezalet ama yine de acayip alkış alıyor.

Tam da Amerikan toplumuna ve sistemine uygun bir tip.

Arap kral, emir ve şeyhlerini canlı yayınlarda aşağılama seansları müthiş.

Her seferinde adamlara ‘paraları sökülün' şamatasında.

O da yetmezse ‘alın ulen silahlarımızı' fırçalama moduna geçiyor.

Kendi adamları bile dayanmayıp kaçıyor.

Kaçmayanları da kendisi kovuyor.

Adamda her türlü numara var.

Adam Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ‘Fırat'ın doğusuna girebilirsiniz' diyor ama bir saat sonra ‘Kırmızı çizgileri aşarsan ekonominizi perişan ederim' tehdidinde bulunuyor.

Adam bununla da yetinmeyerek Rahip Brunson olayını hatırlatıp ‘Biliyorsunuz daha önce tehdit ettin Brunson'ı aldım' diyor.

Rezilliğin bu kadarı fazla derken az daha ileri gitti.

Bu kez Kongre baskısıyla alınan yaptırım kararlarını imzalıyor.

Erdoğan'dan beklentilerine göre yaptırımlar uygulanmaya konulacak.

ABD ve Batı medyasına göre yaptırımlar çok ağır ama aşamalı olarak işletilecek.

Müthiş bir tiyatro oyunu sergileniyor.

Türkiye'ye ‘Girebilirsin' diyor sonra ‘Türkiye çekilsin' diye BM'ye karar tasarısı sunuyor ama onu da Rusya engelliyor.

Oysa istese Amerikan askerini diker Türk Ordusu'nun karşısına bu iş biter.

İyi de bu adam ne istiyor?

Neden kimse ona iki çift laf etmiyor?

Onun söylem ve yaptırımlarına karşılık neden Ankara benzer şekilde davranmıyor?

Ankara'yı Kürtlerle barıştırmak mı istiyor yoksa onlara devlet mi kurdurmak istiyor?

Yoksa tutuldukları kamplardan kaçmaya başlayan IŞİD'çileri yeniden mi kullanmak istiyor?

Belki de ‘Bir şeyler karşılığında' Fırat'ın doğusunu tapusuyla birlikte Erdoğan'a vermek istiyordur!

Belki de kendisinin beceremediği ancak Türkiye'nin başardığı ‘Eğit donat' projesiyle oluşturulan ‘kuvayi milliye' ordusuyla Suriye sorununun çözümünü engellemek ya da geciktirmek istiyordur.

Kafası ve yüreği kirli olduğu için bu hinliklerle Erdoğan'la Putin ve Ruhani'nin arasına girmek istiyordur.

Sevimli kedilere ayıp olacak ama kara kedi misali.

Aslında sarı çiyan demek daha uygun.

Hep uyarıyorum ama bir daha söyleyeyim:

Erdoğan'la buluşacağı 13 Kasım'a kadar kesin bir numara çevirir.

İstediğini alamayacağını düşündüğü an görüşmeyi iptal bile eder.

Sonrasında neler yapmaz!

Adam herkesle dalga geçiyor.

Bir tek örnek:

ABD ve AB'ye göre ‘Marksist PKK terör örgütüdür' ama Ankara'nın ‘terör örgütü dediği YPG' onlara göre değil.

Oysa YPG'yi Türkiyeli PKK ve İranlı PEJAK komutanları yönetiyor ve Amerikalı sivil ve asker yetkililer onlarla işbirliği yapıyor.

Ayrıca YPG militanlarının kullandığı ve taşıdığı tüm bayrak, flama ve işaretlerde Öcalan'ın resimleri ve PKK'nın sembolleri var.

Ankara bu konuda ABD, AB ve NATO'yu ikna edemiyorsa bu işte bir iş var.

Daha doğrusu Ankara'nın tepkisizliğinde bu gariplik var.

Adamlar resmen ve bilerek gıcıklık yapıyor.

Ben olsam neler neler yapardım ama zavallı yandaş medya Trump'tan çok korkuyor.

Haklılar çünkü adam deli.

Önceki başkanlar gibi ama daha fazlasıyla her şeyi İsrail için yapıyor.

Evanjelist olmanın gereği.

Adam belki de Armageddon Savaşı'nın peşinde.

Belki de bunun için kızını bir Yahudi'ye verdi o da gitti Yahudi oldu.

İsrailli Yahudilerin aklı fikri de Mezopotamya'nın pınarlarında.

IŞİD lideri Bağdadi de kafayı bu konuya takmıştı:

‘Fırat'ın suları çekilecek, ortaya altın dağlar çıkacak ve İslam ordusuyla kafirler bunun için savaşacak'.

Hikaye dönüp dolaşıyor buralara geliyor.

Suriye'de herkes zararda bir tek İsrail kârda.

Suriye'de ve ‘Arap Baharı' sürecinde bu coğrafyada herkes İsrail için çalıştı.

Lamı cimi yok.

Mossad ajanları Fırat'ın doğusunda cirit atıyor.

Bu coğrafyanın pisliklerini değil Fırat ve Dicle, Nil'in suları bile temizleyemez.

İyi de Türkiye'nin bu pisliğin içinde ne işi var?

Kurtulmanın yok mu bir çaresi!

Karanlığın karanlığı çökmeden.