Tüm dünyada basın özgürlüğü için mücadele veren merkezi Paris'teki RSF,  “Cevap ve düzeltme” niteliğinde yayımladığı açıklamada, gazetelerin 28 Ocak 2013 tarihli sayılarında Zafer Kütük ve Yener Dönmez imzalı “Gerçekten Sınır Tanımamışlar” ve “Sınır Tanımayanlar’ın Türkiye Kılavuzu Terör Hükümlüsü” başlıklı haberlere yer verildi. 
 
Bu gazeteler RSF ve CPJ'yi Marksist Leninist Komünist Partisi'nin (MLKP) etkisiyle hareket etmekle suçlamıştı. RSF, bu haberlerden dolayı Star ve Yeni Akit gazetelerini kınadı.
 
RSF Genel Sekreteri Christophe Deloire, suçlamalar için “oldukça sahtekarca” derken, tartışmaya açık bir kuruluş olduklarını ancak RSF’nin belirli bir politik gündeme göre hareket ettiği veya derneğin terörist örgütlerle bağlantılı olduğunu iddia etmek gibi iftira yöntemlerine başvurulmasına tolerans gösterilmeyeceğini bildirdi.  
 
Deloire, “Dayanışma içerisinde olduğumuz yerel destekçilerimize yönelik örtülü bir tehdide benzeyen bu yöntemlerin tarihte kaldığını ümit etmiştik. Geçmişte yaşananlar bu gibi vakaları ciddiye almamızı gerektiriyor. Bu nedenle, gelişmeler karşısında son derece dikkatli olacağız” dedi.
 
RSF, Yeni Akit’in hedef aldığı aydınlara destek vermekten, 2002’de Paris Saint Lazare Garı’nda gerçekleştirilen kampanyayı düzenlemekten, Ahmet Şık, Nedim Şener ve biri halen cezaevinde tutulan Oda TV çalışanlarının tahliyesi için kampanya yürütmüş olmaktan gurur duyduklarını açıkladı.
 
Bir bir iddialara yanıtlar veren RSF, CPJ ile destek içerisinde olduklarını kaydederek, yayınladığı açıklamanın Star ve Yeni Akit gazetelerinde “Cevap ve düzeltme” olarak yayımlamasını talep etti.
 
RSF, Türkiye ile ilgili yayımladığı tavsiye ve çıkardığı sonuçlara, "terörist örgütlerin etkisiyle" değil, 1985’teki kuruluşundan beri başvurduğu yoğun takip ve analiz çalışmalarıyla vardığını açıkladı. RSF, “Yaklaşımlara baskıdan uzak ve bağımsız bir şekilde Uluslar arası Sekretaryanın bulunduğu Paris’ten karar veriyoruz” dedi.
 
Açıklamada iktidar sahipleri kim olursa olsun, askeri rejimden Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara geldiği güne kadar, Türkiye’de ifade özgürlüğünün yoğun şekilde  savunulduğuna yer verildi. Açıklamada, “RSF finansman kaynakları ve çalışma yöntemleri bakımından şeffaftır” diye bildirildi.
 
RSF, son yıllarda iletişim özgürlüğünün oldukça bozulmasıyla ilgili derin araştırmaların yürütüldüğünü, örgütün Türkiye temsilcisi ve Genel Sekretarya temsilcisinin Türkiye’ye gelerek her görüşten gazeteci ve uzmanlar, yetkililerle görüşmeler yaparak, yasa metinlerini ve hukuki belgeleri inceleyerek bu durumu belgelediklerini açıkladı. RSF, Haziran 2011’de yayımlanan “Kitaptan Bomba Olmaz” raporunun bu çalışmaların ürünü olduğunu kaydetti.
 
RSF, Aralık 2012’de “Basın Özgürlüğü Barometresi”ni yayınlarken “Türkiye’nin gazeteciler için dünyanın en büyük cezaevi” olduğu tespitine derin araştırmalar ve belirgin kriterlerden hareketle vardıklarını bildirdi.
 
Örgüt, “RSF’nin temsilcisi bir MLKP hükümlüsü” iddiasını yalanlayarak RSF’nin Türkiye’deki tek temsilcisinin, Bianet sitesi eski yayın yönetmeni Erol Önderoğlu olduğunu, nitelik ve tarafsızlığıyla sadece Türkiye’de değil dünyada bilinen bir gazeteci olduğunu, MLKP üyeliğinden herhangi bir mahkumiyeti bulunmadığını ifade etti. RSF, temsilcisine güvenin tam olduğunun da altını çizdi.
 
RSF, Necati Abay’ın “RSF’nin Türkiye’deki temsilcisi” ve “uluslar arası örgütlerin kılavuzu” olduğunu iddia etmenin haksızlık olduğunu, daha önce RSF’yi de eleştirmiş olan Abay’ın sözcüsü olduğu Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun da RSF ile hiçbir ilişkisinin bulunmadığını açıkladı.
 
Açıklamada şöyle denildi:
 
"Abay, dünyada 3 bin 500 kişinin yaptığı gibi Ekim 2012’de RSF’ye üye olmaya karar vermiştir. RSF’ye destek olmanın bir aracı olan bu ilişki, ona RSF içerisinde herhangi bir temsilcilik atfetmez.
 
RSF’nin Necati Abay’a aylık ödeme yaptığı ve MLKP üyesi olmakla suçlanan Nadiye Gürbüz, Sedat Şenoğlu ve Arzu Demir’e maddi destek sağladığı haberinin kaynağı nedir?  Bu açıklamanın hiçbir dayanağı yoktur. RSF, bu gazetecilere tek bir kuruş ödeme yapmamıştır. Ayrıca, bu gazetecilerin yansıtılış şekli de masumiyet karinesinin ihlalidir."