Hamburg'da 21 Aralık’ta Rote Flora adlı kültür merkezinin kapatılmasını protesto eden sol gruplarla polis arasında başlayan çatışmalar, kentin üç bölgesinin‘tehlikeli bölge' ilan edilmesiyle neticelenmişti. DW'nin haberine göre, Hamburg Polis Teşkilatı olayların yatışmaya başladığını belirterek ‘Tehlikeli bölgelerin daraltılacağını duyurdu. Ancak muhalefet partileri bunun yeterli olmadığını ve uygulamanın tamamen kaldırılmasını talep ediyor.

Ayrıca medyada polisin orantısız güç kullandığı ve üç bölgenin ‘tehlikeli bölge’ ilan edilmesinin sebepleri arasında gösterilen Davidwache karakol saldırısının asılsız olabileceği yönündeki iddialar da kafalarda soru işaretleri oluşturdu.

Yeşiller Partisi milletvekili Filiz Demirel

Yeşiller Partisi milletvekili Filiz Demirel

Olayların altında yatan nedenler

Muhalefet partilerine mensup milletvekilleri polisin tehlikeli bölgelerin daraltılması kararına karşın uygulamanın tamamen kaldırılmasını talep ediyor ve Hamburg'da yönetimde bulunan Sosyal Demokratları krizi tırmandırmakla suçluyor. Yeşiller Hamburg Eyalet Parlamentosu Milletvekili Filiz Demirel, çatışmaların nedeni olarak gösterilen, sol grupların işgal ettiği "Rote Flora" adlı kültür merkezi ve Reeperbahn semtindeki Esso evlerinin boşaltılması talebinin protestoya dönüşmesini birikmiş sorunların bir patlaması olarak değerlendiriyor. Yeşiller Milletvekili, eyalette iktidarda olan SPD’nin izlediği göçmen politikasının ve alternatif grupların yaşam alanların her geçen gün daraltılmasının kentteki huzursuzluğun temelinde yattığını şöyle aktarıyor: ‘Bir yıldır Lampedusa üzerinden gelen mültecilerle ilgili sorunlar var. Bunlara şu anki SPD hükümeti hiç bir çözüm sunmadı ve bir yıldır düzenli olarak, her hafta mülteciler için yürüyüşler düzenleniyor, gösteriler yapılıyor. Hamburgluların çok büyük bir bölümü de bu grupları destekliyor. Fakat buna da çok sesiz ve sert bir tutumla cevap veren bir hükümet var Hamburg’da. Bütün bunların toplamı ve Rote Flora’nın yeni sahibinin çıkıp 21 Aralık’a kadar burayı boşaltacaksınız veya polisle ben burayı boşaltırım şeklindeki açıklamaları da bardağı taşıran son damla oldu.’

Polisten gelen şaibeli açıklamalar kafaları karıştırdı

Sol Parti Federal Milletvekili Sevim Dağdelen, polisin gösterilerde sert ve orantısız güç kullandığını ve ‘Tehlikeli bölge’ uygulamasının anayasaya aykırı olduğunu vurgulayarak, Hamburg eyaleti İçişleri Bakanlığı’nın bu kararını Sol Parti olarak hem eyalet hem de federal düzeyde tartışmaya açtıklarını kaydediyor. Dağdelen ilgili kararı Anayasaya Mahkemesi’ne taşımak istediklerini belirtiyor. Yeşiller Partisi Hamburg milletvekili Filiz Demirel de,’ tehlikeli bölge’ uygulamasını parti olarak antidemokratik bulduklarını ifade ediyor. Demirel, söz konusu uygulamaya sebep gösterilen Davidwache karakol saldırısının asılsız olabileceği yönündeki iddiaların da konuyla ilgili şüpheleri arttırdığını dile getiriyor:’Çok büyük spekülasyonlar da var. Mesela Davidwache’ye yapılan saldırı ile ilgili farklı açıklamalar geliyor polis tarafından. Saldırı ikiyüz metre ilerideydi, karakolda değildi şeklinde. Ayrıca Reeperbahn sürekli kameralarla gözetlenen bir bölge ve Davidwache de buranın tam ortasında burada hiçbir kamera kaydının olmaması çok ilginç bir durum.’

Sol Parti Federal Milletvekili Sevim Dağdelen

Sol Parti Federal Milletvekili Sevim Dağdelen

‘Tehlikeli bölgeler tamamen kaldırılmalı’

Filiz Demirel ayrıca Hamburg’da polisin istediği zaman arama yetkisi olduğunu, bu nedenle ‘tehlikeli bölge’ uygulamasına gerek olmadığını savunuyor. Demirel, uygulamanın orada yaşayan insanları zan altında bırakarak, onların hareket özgürlüğünü kısıtladığını ifade ediyor. Yeşiller milletvekili uygulamanın süresinin belli olmadığının altını çizerek parti olarak uygulamanın yasal dayanağını talep ettiklerini kaydediyor. Sosyal Demokrat Parti Hamburg milletvekili Ali Rıza Şimşek ise muhalefetin konu ile ilgili SPD’ye yönelik eleştirilerini reddediyor. Şimşek, 21 Aralık öncesinde yapılan yürüyüşlerin barışçıl bir şekilde geçtiğini kaydederek, Rote Flora kültür merkezinin kapatılmasını protesto eden sol grupların oluşturduğu tehlike nedeniyle ‘tehlikeli bölge’ uygulamasına ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor:' Bu önlemlerin tek sebebi, uygulanan şiddet. Bilindiği gibi çeşitli semtlerde, tehlikeli bölge ilan edilen semtlerin yakınlarında da polislere molotofkokteyllerle saldırlar oldu, Davidwache’deki olaylar, yürüyüş esnasındaki olaylar. Kısacası bu önlemlerin sebebi, şiddet. Biz yürüyüş hakkına evet diyoruz, mitinglere evet diyoruz; ama şiddete hayır diyoruz.’

Hamburg Ausschreitungen Proteste Kulturzentrum Rote Flora

Gezi ve Hamburg Olayları

Hamburg’daki protestolar esnasında yaşanan olaylar, Türk kamuoyunda da geniş bir şekilde yer aldı. Özellikle sosyal medyada paylaşılan fotoğraflar ve yorumlarda Hamburg ve Gezi olayları karşılaştırılıyor ve paralellikler kurulmaya çalışılıyor. Yeşiller Partisi Hamburg milletvekili Filiz Demirel, iki ülkenin demokratik kültürünün ve gelişiminin farklılık gösterdiğine işaret ederek iki olay arasında herhangi bir benzerlik bulunmadığını ifade ediyor. Sol Parti federal milletvekili Sevim Dağdelen ve Sosyal Demokrat Parti Hamburg Eyalet Meclisi milletvekili Ali Rıza Şimşek de bu konuda Demirel’le aynı görüşü savunuyor. Sevim Dağdelen iki olay arasında bağlantı kurmanın doğru olmadığına dikkat çekerek, meselenin Türkiye'de siyasetten kullanıldığını iddia ediyor:'Almanya'da yaşananlar olaylar Türkiye'de iç siyasete hizmet malzemesi olarak kullanılmaya çalışılıyor. İki olay kesinlikle kıyaslanamaz, Gezi olaylarında altı kişi hayatını kaybetti, büyük kayıplar verildi. Böyle bir yol izlemek bence ne insani ne de ahlaki'

Hamburglu Türkler ne düşünüyor?

Hamburg ve Gezi olayları hakkında Türk kökenli Hamburgların görüşleri ise farklılık arz ediyor. İki olay arasında bir benzerlik olmadığını söyleyen bir vatandaş Türk televizyonlarında Hamburg ile ilgili gelişmeleri izlerken yaşadığı şaşkınlığı şöyle anlatıyor: ‘Neredeyse Hamburg'a hükümet eden SPD Partisi'ni düşürecekler şeklinde haberler geçiyor, ben de şaşkınlık içinde izliyorum. Kendi kendime diyorum, ben Hamburg'da yaşıyorum, ama neden bunlardan haberim yok.'

Altona bölgesinde yaşayan Türk kökenli vatandaş ise yaşadığı mağduriyeti şu sözlerle aktarıyor: ‘Altona sokaklarında yürüyemez hale geldik. Almanya, Gezi olaylarında Türkiye'yi eleştirmişti; demokrasi yok, şu yok bu yok diye. Şimdi aynısını kendisi yapıyor, kimsede sesini çıkarmıyor. Hani AB, hani demokrasi, hani insan hakları.'

Almanların olaylara çifte standartla yaklaştığı savunan Hamburglu bir diğer vatandaş da ‘‘başkalarında bir yangın varsa oraya körükle gidip, kendi yangınlarını soğuk tutmaya çalışmak, tipik bir Alman davranışı. Kendilerinde olan problemleri, gerektiği kadar ne dünya kamuoyuna ne de kendi halkına duyuruyorlar. Yani sağlıklı bilgi alamıyoruz.' diyor.