İşte İsrail'de HAARETZ’de yayınlanan "Türkiye ile anlaşma İsrail için bir başarıdır ve takdir etmeliyiz." şeklinde dile getirilen Yehuda Ben-Mair imzalı o makale:


"Netanyahu’yu çok şey için eleştirebiliriz, ama Türkiye ile uzlaşma için değil"

Geçen hafta Türkiye ile uzlaşma anlaşmasını başardığı için başbakan Benjamin Netanyahu’yu kutlamalıyız. Anlaşma İsrail’in savunma, diplomatik ve ekonomik çıkarlarını ilerletmiştir. Netanyahu çok titiz davranmış ve –bu kez kinikler ekleyecektir- popülizm, demagoji ve cehalete yol vermemiştir. Ama daha mürekkebi kurumadan histeri başlamıştır: teslimiyet, ulusal çıkarlarımıza zarar, kölelik, sevdikleri Gazze’de kalan [asker] ailelerin çıkarlarına ilgisizlik gibi bir sürü temelsiz suçlama.

Muhalefetin aşırı sağdan, Eğitim Bakanı Naftali Bennett ve Adalet Bakanı Ayelet Schaked’den geliyor olmasına şaşırmamalıyız, nihayetinde onlar her türlü anlaşma ve düzenlemeye itiraz ederler ve kendi kendilerini “ulusal onurumuz”un bekçisi olarak tayin etmiş kimselerdir.

Fakat itirazlar muhalefet liderinden, Siyonist Parti milletvekili İsaac Herzog’dan geldiği zaman, bu bir kimsenin düşeceği ikiyüzlülük ve ahmaklık olur. Herzog başbakan olsaydı, böyle bir anlaşmayı imzalamayacağı tereddütü mü var?

Siyasi liderler meseleleri içerik olarak ele almaz da siyasi kaygılarla davranırlarsa, halk nezdinde itibar ve güvenilirliklerini kaybeder. Bu kabine üyeleri için de geçerli bir doğrudur.

Netanyahu’nun ABD ile ilişkilerimize zarar vermekten başlamak üzere, dünya devletlerinin İran’la nükleer anlaşmasını ele alışı ve bir Filistinli saldırganı vurduktan sonra İsrail askerini katil olarak görmek gibi ağır eleştiriyi hak eden eylemleri hiç de az değildir. Fakat Netanyahu,Türkiye ile uzlaşma anlaşmasında olduğu gibi doğru davrandığında da, desteğimize layıktır. Ve bu destek olmazsa, o zaman diğer alanlardaki eleştirilerin samimiyeti ve inandırıcılığını sorgulanır.

Uzlaşma anlaşması bir teslimiyet belgesi değil, aksine diğer bütün anlaşmalar gibi, her iki taraf için de taşınabilir bir uzlaşıdır. Burada aslında üç yıl önce ABD Başkanı Obama’nın İsrail’e yaptığı başarılı bir önemli ziyaretinin sonunda, onun şahsen aracılığıyla yapılan ve büyük öfkeye neden olan “özür” açıklamasını hatırlatmakta yarar var. Netanyahu Gazze ablukası için veya Mavi Marmara’yı durdurduğu için ya da İsrail’in deniz operasyonu için değil, aksine operasyon sırasında –eğer gerçekten hata yapılmışsa- o hatalar için özür diledi.

Ölen ve yaralanan Türklerin aileleri için bir insani jest olarak dağıtılacak 21 milyon dolar tazminatın lafını etmek gülünçtür. Bu tür ödemeler uluslararası diplomaside adettir ve benzer durumlarda İsrail’den çok daha büyük ve güçlü ABD gibi ülkeler tarafından da yapılır. Hiç kimse böyle bir şeyi, ulusal onurun zedelenmesi olarak görmez.

Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi kendine övünmelerinden etkilenmemiz gerekmez. Hatırlamak gerekir ki, daha iki ay önce Türkler Gazze ablukası kalkmadan hiçbir anlaşma imzalanmayacağını ilan ediyorlardı. Ama deniz ablukası ne kalktı ne de gevşedi. Bu anlaşmadan sonra bile hiçbir yabancı gemi Gazze kıyılarına yanaşamaz ve İsrail donanması Gazze Şeridinin ablukasını güçlendirerek sürdürecektir.

Oron Schaul ve Hadar Goldin’in ailelerinin acısını paylaşarak, anlayış ve dayanışma içinde kabul etmemiz gerekir ki, Türkiye anlaşmasını Hamas’ın elinde tuttuğu asker cenazelerinin iade edilmesiyle birleştirmek, yersizdir. Hamas emirlerini Türkiye’den almıyor ve cenazeleri de İsrail’den karşılık olarak bir şey almadan geri vermeyecektir. Bu meselede bir başka gün karar vermek zorunda kalacağız.

Türkiye ile anlaşma İsrail için bir başarıdır ve takdir etmeliyiz.

 
http://www.haaretz.com/opinion/.premium-1.728924

Çeviri: İrfan Cüre