Tallinn zirvesinde masaya yatırılan AB reform projesi ve Almanya'daki hükümet kurma çalışmaları hafta sonunun Alman basınında öne çıkan yorum konularını oluşturuyor.

Rheinpfalz gazetesi Almanya'daki hükümet kurma çalışmalarının uzamasının muhtemel Avrupa Birliği (AB) reformlarının uygulamaya geçirilmesi üzerindeki etkilerine değiniyor:

"AB'nin geleceğiyle ilgili somut projeler üzerinde Almanya ile Fransa'nın her zaman anlaştıkları söylenemez. AB'nin itici gücü olduğu söylenen Alman-Fransız işbirliğinin uzun süre verimli sonuçlar doğurması, iki ülkenin karşılıklı tavizlerle buldukları orta yolun diğer üyeler tarafından üstlenilmesi sayesinde mümkün olmaktaydı. Oysa şimdi Berlin'in hareket kabiliyetini yitirmiş olması nedeniyle Paris-Berlin eksenindeki uyumlu işbirliğinin aksaması söz konusu. Almanya'nın yeni hükümetine kavuşması uzun sürdüğü takdirde, gerekli reformların ertelenmesi AB açısından son derece kötü sonuçlar doğurabilir.”

Lausitzer Rundschau gazetesi AB reformlarıyla ilgili yorumunda şu satırlara yer vermiş:

"Büyük başlıkları Paris atıyor, Berlin ise programın nasıl heceleneceğiyle uğraşıyor. Fransa ile Almanya'nın AB'yi geleceğe götürecek reformların somutlaştırılmasında her zaman görüş birliği sağlayacakları şüphelidir. Lakin bu hep böyle olmuştu. Trajik bir durum olduğu da söylenemez. AB şimdiye kadar iki büyük üyesinin birlikte yaptıkları hamlelerin ortakları tarafından benimsenmesi sayesinde ilerleyebilmişti. Almanya'da yeni hükümetin göreve başlamasının önümüzdeki yıla sarkabileceğine dair endişeler reform sürecinin aksamasına neden olursa, AB'yi daha iyi günlerin beklediğini söylemek zorlaşır.”

Die Welt gazetesinin Hristiyan Birlik, Hür Demokrat ile Yeşiller arasında başlatılması beklenen ve partilerin renklerinden ötürü kamuoyunda "Jamaika" koalisyonu olarak adlandırılan olası ittifaka dair görüşmelere ayırdığı yorum özetle şöyle:

"Sol liberal Yeşiller ile liberal Hür Demokratların, ferdi sorumluluk, kendi geleceğini bizzat belirleme ve bürokrasi antipatisini hükümet politikasına kazandırmaları; Almanya'nın siyaset kültürü açısından önemli bir yenilik olur. İklimin korunması ve tarımda olduğu kadar eğitim ve vergi politikalarında da reşit vatandaşın velayetten kurtarılması bu iki parti sayesinde mümkün olabilir. Tarım politikasıyla enerji dönüşümünde pekâlâ piyasa ekonomisine dayalı çözümler bulunabilir. Medya organları tartışmalı konularla ilgili yapıcı çözüm önerileri üretmede adeta birbiriyle yarışıyor. Büyük koalisyondan ayrılacağını açıklayan Sosyal Demokrat Parti'nin taraftarları da sanki üçlü koalisyonun bunu başarabileceğine inanıyor gibi.”

Lübecker Nachrichten gazetesi Hristiyan Birlik kanadının küçük kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik'in (CSU) çatlak sesler çıkarabileceğini hatırlatıyor:

"CSU mülteci sayısına üst sınır getirilmesi için ısrar ede dursun, diğer potansiyel koalisyon ortakları bu konuda sakıngan davranmayı tercih ediyor. FDP, Yeşiller ve hatta CDU da açıkça kırmızı çizgiler çekmekten kaçınıyor. Jamaika koalisyonunun Schleswig-Holstein eyaletinde uyumlu çalışması da bu sayede mümkün oluyor. Üç partinin liderleri Berlin'deki parti yönetimlerine adeta nasıl uyum sağlanabileceğinin danışmanlığını yapıyor. Üçlü koalisyonun başarılı olabilmesi için CSU'nun Almanya için ne kadar fedakârlık yapabileceğini göstermesi gerekir. Sırf Bavyera eyalet seçimleri için puan toplamaya kalkışırsa, Berlin'de yeni bir hükümetin kurulması zorlaşır.”(Deutsche Welle)