-İkbal Özakıncı-

Şunu anladım ki, bu tür insanların eline fırsat geçse, bırakın yazıyı yayınlamamayı, kafamıza dipçik vurarak niye bu yazıyı yazdın diye hesap sorup cezalandırmaya bile kalkarlar. Demokrasilerde çareler tükenmezmiş, o sitede yayınlanmayan yorumumu sağolsun başka yayın organlarındaki arkadaşlarım yayınlama fırsatı verdiler. Arkadaş işin bu boyutunu hesaplayamadı galiba.  

Arkadaşın kendisine gönderdiğim ancak, zayıf kişiliğinin esiri olup yayınlamaya korktuğu yazıyı buradan kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.

 ''Hayatta en hakiki mürşit ilimdir'' üfürmek değil !!

 HTBB'nin çok bildiğini zanneden eski başkan yardımcısı beyefendi, bu yazının özellikle Hamburghaber'de yazdığınız yazının altında yayınlanmasını istiyorum, medeni cesaretiniz varsa yayınlarsanız. Çünkü direk olarak hakkında ithamda  bulunduğunuz kişilere de cevap hakkı doğuyor. Benimle ilgili yaptığınız yorumun genel kurul ile alakası olmadığı gibi, kamuoyunda şahsımı küçük düşürücü ve rencide edici değerlendirmelerle, resmen çamur atmaya çalışmışsınız(halk arasında bu duruma başka bir tabir kullanılır ama aldığım tahsil terbiye bunu telafuz etmeme müsade etmiyor).

 Hamburg Türk Basın Birliği genel kurulu hakkında benimle ve diğer arkadaşlarla ilgili yaptığınız yoruma değinmeden önce, bir atasözünde olduğu gibi ''Rüzgar eken fırtına biçer'' hatırlatmasını yapmak istiyorum.

 Kişilerle ilgili yorumları yaparken kendinizi sütten çıkmış akkaşık olduğunuzu düşünerek verip veriştirmişsiniz. Benim tahammül edemediğim en önemli davranışlardan birisi, insanların haddini bilmemesi, haddini aşan konularda boyundan büyük konuşması, bir de kendi kendini överek kendisinde var olmayan meziyetleri her fırsatta ağzını doldura doldura karşısındaki insanları aptal yerine koyarak, olmayan kabiliyetlerini varmış gibi göstermesi, tabiri caizse üfürerek konuşması, çakma ünvanlarla boy göstermesidir. Sonra da herşeyi çok bildiğini zannedip boyundan büyük laflar konuşmaya kalkarak, kimin ne kadar dernekçilikten anladığını kamuoyuna anlatmaya kalkan haddini bilmez terbiyesiz densizler...   

Benim, dernekçiliğin ''D'' sinden anlayıp anlamadığımı ölçmek ve beni internet sitesinde rencide etmeye çalışmak sizin haddinizi fazlasıyla aşıyor. Benim iki üniversite okuduğum, halen ulusal bir gazetede çalıştığım, 12 yıldır bir Alman partisinin üyesi olduğum, öğrencilik yıllarımdan beri siyasi bir geçmişimin olduğu, üniversite yıllarımda öğrenci derneklerinin yönetim kurullarında görev aldığım ve Hamburg Türk Basın Birliği başkanlık görevimden önce de Elmshorn Türk Veliler Birliği'nin yönetim kurulunda görev aldığım tescilli ve belgelidir. Ama sizin böyle meziyetlerden yoksun olduğunuz her halinizden belli oluyor.

Öyle zannettiğiniz gibi kimse üzerimde baskı falan kurup beni yönetemez. İnsanlara gösterdiğim saygı ve hassasiyet demek ki aldığım görevi hazmedemeyen bazıları tarafından ezilip büzülen, sıkıntılara giren zayıf kadın tiplemesiyle algılanmış. Dernek yöneticisi olmak için maço tipli erkek olmak, ya da elinde sopayla birilerinin kafasına vurmak gerekmiyor.  

Yani her insana nasip olmayan ve ender insanlarda rastlanacak derecede tahsil düzeyim, fazlasıyla kültür birikimim ve en önemlisi de hem kendime hem de çevremdekilere yetecek kadar zeka seviyem, özgüvenim  mevcut. Ben hiçbir zaman bu tarzda kendimi anlatmayı yeğlemedim ancak, nasıl mor ötesi ışınları dalga boyu sebebiyle insan beyni algılayamıyorsa, yukarıda saydığım meziyetleri bir arada bulundurduğum için bazı insanlar beni algılamakta güçlük çekiyorlar. Yaşadığım olaylar ve karşılaştığım insanlar sayesinde onların seviyesine inmeyip ama bazen onların dilinden konuşarak cevap vermenin kaçınılmaz olduğunu öğrendim. Ama baki olan ''Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz'' sözüdür. Her fırsatta konuların içine kendinizden örnekler katarak  kendinizi övmeleriniz insanlara sıkıcı gelir, baygınlık getirir, ama bunu fark eden çoğu insan sizi uyarmaya tenezzül etmez, ta ki haddinizi aşana kadar.

Hiç kimseyi küçümsemiyorum, her meslek grubundan insanlar, ilkokul mezunu bile olmayan çok saygı değer insanlar tanıdım. Saygı değer insanlardı, çünkü haddini aşmayan, nerede olduğunu bilen ve kabullenen insanlardı.

Sizin her fırsatta oturup kalkıp falanca ulusal gazetede çalışmıştım, İstanbul'da gazeteciler cemiyetinde yönetim kurulundaydım, üyeydim, falanca filanca derneklerde başkanlık yapmıştım ibareleriniz de bende komplekslerinizi tatminden öte birşey olmadığı kanısı uyandırdı hep, ama şimdi öyle olduğundan çok emin oldum . Yani İstanbul gazeteciler cemiyetiyle bir ilginiz olduğunu, geçmişte saydığınız ulusal gazetelerde çalıştığınızı, bir yüksek okul mezunu olduğunuzu gösteren bir belge -bir gazete küpürü de olsa da yeter- gösterin sözlerimi geri alacağım. ''Hayatta en hakiki mürşit ilimdir'', çakma ünvanlar takınıp üfürmek değildir. Lütfen ilime, ilim irfan öğrenmiş kişilere saygılı olun arkadaşım, iki defa düşünüp bir defa konuşun tavsiyesinde bulunuyorum.   

İşin bir ilginç yanı da, her genel kuruldan sonra yaptığınız tiyatro ve şovlar. Genel kuruldan sonra tiyatro yapmak aile geleneğiniz galiba. İki yıl önceki HTBB seçiminde de kardeşiniz abisi başkan olamadı diye, yani işine gelmeyince seçim sonunda ödediği üye aidatını da geri alarak seçimi terketmişti, bakalım iki yıl sonraki genel kurulda nasıl bir oyun sergileyeceksiniz. Yenilgiden sonra medeni ve mert bir şekilde terketmek, genel kurul atmosferini, psikolojisini anlamak da dernekçiliği iyi bildiğini iddia eden birisinin bilmesi gereken en önemli hususlardan birisidir. İyi veya kötü iki yıl yürüttüğümüz bir çalışmanın sonunda yaptığınız şovu, Hamburg kamuoyu önünde de yaparak insanları küçük düşürmeye çalışmak size ne kazandıracak bilmiyorum ama ''Güneş balçıkla sıvanmaz'' sözünü unutmamanız gerekiyor.

Yönetimde birlikte çalıştığınız insanları kamuoyunda teşhir etmeye kalkmanız sizin kişiliğinizi ortaya koyuyor ve zaten kamuoyu da sizi değerlendirir, yorumu onlara bırakıyorum. Yalnız yönetimde eleştirdiğiniz bazı arkadaşlara son anda yaptığınız yağlar boşa gitti, sizin adınıza ona üzülüyorum.

Ben kimseye yağcılık yalakalık yapmam, birilerinin yörüngesinde, güdümünde yürüyüp hareket etmem. İnsanlara saygısızlık, terbiyesizlik yapmam. Hiçbir zaman çok konuşan, boş konuşan insan olmadım. Dernek çalışmaları içerisinde başkan bile olsam arkadaşların fikrini almak, onlara fikir danışmak, onlarla fikir alışverişinde bulunmak, birlikte kararlar almak hem benim tarzımdır, hem de dernekçiliğin temel ilkelerindendir. Tabi siz bu mütavazi davranışları, birşey bilmeyen, dernekçiliğin ''d'' sinden anlamayan birisi bana sorular soruyor şeklinde algılayıp kendinizi iyice havalara sokmuşsunuz.    

 ''Kültür seviyesi yüksek olan ülkelerin kaldırımları alçak, insanların da gönlü alçak, yani MÜTEVAZİ olurlar !!!!''.

Bu arada eski başkan olarak yeni yönetime tekrar başarılar diliyorum. Buradan yeni yönetimden arkadaşların eleştirisine ve iğneli sözlerine karşılık derin ve ayrıntılı özeleştiri yapmak istemiyorum. Eski yönetim olarak, yepyeni kurulan, temeli atılmış, kaba inşaatı bitmiş sıvası yapılmış şekilde HTBB'yi yeni yönetime teslim ettik. Arkadaşlarımız da dekor yapıp süsleyip püsleyip içinde rahat oturup çalışsınlar. Bizden çok daha iyi işler yapıp, arkadaşlarını memnun edebilmelerini temenni ediyorum. Çalıştık çalışmadık yorumlarına karşılık ise, malum yoğun tempolu işlerimizin yanısıra eksikliklerimiz ve varsa yanlışlarımızla bu kadar başarabildik. Eski başkan olarak vereceğim kıssadan hisse tek cevap, bir başkan sağlam tekerlekli bir arabayla hızlı yol alır, yani çalışkan bir ekiple çok işler başarır diyorum. Başarılar...

İkbal ÖZAKINCI / HAMBURG

HTBB Eski Başkanı