Medyanın belli ellerde toplanması da bağımsız yayınların hangi finansal modellerle ayakta kalabileceği de hep güncel olan sorunlar. Alman Sonbaharı’nın etkisiyle 1979’da kurulan solcu taz (die tageszeitung – günlük gazete), sayıları 17 bini geçen kooperatif üyesinin katkısıyla ayakta kalmakla yetinmiyor; yeni projelerle sürekli kendini geliştiriyor, yeni yayıncılık modelleri için yatırım yapıyor.

1992 yılında kurulan kooperatif, kulağa her ne kadar eski moda gibi gelse de -en azından taz örneğinde- mevcut soruna çare olmuş gibi görünüyor. 2016’da 16.330 kooperatif üyesiyle 16 Milyon Euro’dan fazla sermayeye erişen taz yayın kooperatifi, bu rakamı her yıl artan üyeleriyle sürekli büyütüyor.

Kurumun ekonomik modelini taz Panter Stiftung (taz Panter Vakfı) yönetim kurulu üyesi ve taz yayın kooperatifi proje yöneticisi Konny Gellenbeck’le konuştuk. Gellenbeck’in ayrıca “Herkes için kazanç! Geleceğin ekonomik modeli olarak kooperatifler” başlıklı bir kitabı da var.

Gazeteniz bünyesinde farklı kurumlar var. Bunlar arasındaki işbölümü nasıl?
taz’ı yayınlayan yayınevi bir şirket; burada gazete hazırlanıyor, yazı işleri bölümü ve ilandan sorumlu bölümler var. Kooperatifi ise holding gibi düşünebiliriz, o her şeyin üzerinde duruyor. Ayrıca bir vakfımız var, taz Panter Stiftung, kamu yararına organizasyon olduğu için belli ilkelere uymak zorunda. Vakıf tamamen ayrı çalışıyor, kendi bütçesi var. Bu ayrım çok keskin. Eğitim ve workshop gibi etkinlikler, bu vakfın bünyesinde düzenleniyor.

Neden kooperatif kurmayı tercih ettiniz?
taz zaten dernek olarak kurulmuştu, dernekte çalışanlar arasında da hiyerarşik bir yapı yoktu. Patron yoktu, herkes aynı parayı alıyordu ay sonunda, çalışma saatleri de belli değildi. Basit bir dernek çalışmasından yola çıkarak başladı. Duvar yıkıldıktan sonra birçok yayınevi ve gazetenin oldukça büyük bütçeleri varken, onların yanında taz’ın neredeyse hiç parası yoktu. taz’da çalışan pek çok gazeteci, başka gazetelere gitti. Ya taz’ı satmak, ya da böyle bir kooperatif kurmak arasında kalmıştık.

Nasıl başladınız?
3000 kooperatif üyesiyle başladık, yoksa taz batmış olurdu. Biz buna başladığımızda birçok kişi “Kooperatif demek eskiye dönük, modern olmayan bir düşünceye sahip olmak demek” eleştirisinde bulundu. Kooperatife katılanlar için kullanılan Genosse (yoldaş) kelimesi, eskiden solcular arasında kullanılan bir tabirdi aynı zamanda. Bu tabiri düşünerek de zamana uymayan bir yöntem olarak görüyorlardı. Fakat zaman geçtikçe kooperatif modeli birtakım meslek sahiplerince tekrar ortaya atıldı ve kullanılır olmaya başlandı. Berberler, bal üreticileri, çiftçi ve köylüden bilgisayarcılara kadar çeşitli meslek grupları kooperatifler kurdu ve şimdi beraber çalışarak beraber kazanıyorlar. Gazetecilik alanında Almanya’da biz ilktik. Bu sene 25. yılımız. Junge Welt de 15. yılında. Almanya’da kooperatif bazında çalışan ve okurlar tarafından finanse edilen Krautreporter, Correctiv gibi yeni gazetecilik oluşumları var.
Kooperatifin taz’a yararları neler?
Kooperatifin bütçesi buradaki çalışanların maaşlarına gitmiyor, bu çok önemli. taz’ı ayakta tutan aboneleri, aldığı ilanlar ve Le Monde Diplomatique gibi dışarıdan gelen kurumsal gazeteler. O yüzden kooperatifin toparladığı para tamamen taz’ın gelişmesine yönelik kullanılıyor. En son taz’ın grafik bölümünü geliştirdik, 60,000 Euro tuttu. Basılı gazeteyi hazırladığımız yeni bir redaksiyon sistemi inşa ettik, 1,8 milyon Euro da o tuttu. Bunlar hep kooperatifin bütçesiyle gerçekleşebildi.

Kooperatife daha ziyade kimler katılıyor?
Ortalama kooperatif üyesi 55 yaş ve üzeri, genelde Sol Parti veya Yeşiller Partisi’ni seçiyor ve varlıklı sayılabilir. Birçok öğretmen, doktor da var aralarında. Aynı zamanda çok farklı siyasi görüşe sahip olanlar da Alman basınında çoğulculuğu desteklemek adına bizi destekliyor. Her sene 1000 yeni üye kazanıyoruz ve yaş ortalamamız giderek düşüyor. Gençler online okusalar bile taz’a üye olma şevki var. Bu da taz’ın yaşamaya devam etmesi için önemli.

Peki kooperatife katılanların kazancı var mı?
İki çeşit kooperatif üyemiz var. Burada çalışanlar bir yıl çalıştıktan sonra kooperatif üyesi oluyorlar. Çalışanlar arasında bir yönetim kurulu belirleniyor, bu yönetim kurulu da buradaki şef editörleri belirliyor, yani orada bir söz sahibi olma imkânı var. Dışarıdan kooperatif üyesi olmak da mümkün. Belli bir miktar parayla hem daha çok ve farklı haberlere ulaşabiliyor, hem de taz’a bir nevi sahip oluyorsunuz. Daha çok manevi değeri olan bir kooperatif, bir kazanç söz konusu değil.

Kooperatif modelini geleceğin modeli olarak görmenizin sebebi nedir?
Geleceğin gazeteciliği artık ilanlarla finanse edilmeyecek, daha çok kitlesel fonlama şeklinde okurlar tarafından finanse edilen bir model ortaya çıkacak. Springer gibi büyük kurumları katmıyorum buna, daha küçük yapıda olan gazeteler kendilerini herhâlde kooperatifle yaşatacaklar. Yunanistan’da büyük bir gazete kriz nedeniyle artık kapanmak durumundayken kooperatif sayesinde yeniden canlandı. İsviçre’de die Republik diye internet üzerinden çalışan yeni bir oluşum var, onlar da kooperatif olarak başlıyor. Yeni oluşumlar genelde kooperatif düşüncesiyle ortaya çıkıyor, mevcut gazeteler de ayakta durmak için bu modele geçiyor. Türkiye’de BirGün’ün benzer bir modeli var. Amerika’da, Kanada’da, Uruguay’da hep benzer örnekler görüyoruz.


(Fotoğraf: M. Barış Paksoy)

 

Bu sistem okurun etkisini güçlendiriyor. Katılımcı bir gazetede yönetim nasıl oluyor?
Senede üç defa her üyemizin evine hazırladığımız özel bir gazete gönderiyoruz. Ayrıca 14.000 üyemizi e-maille düzenli olarak bilgilendiriyoruz. Her pazartesi de bu 14.000 kişinin 350 civarından görüş ve şikâyet alıyoruz, en geç 24 saat içinde de onları cevaplandırıyoruz. Bu üyelerimize saygının bir gereği. Yani yalnız ellerimizi açıp beklemiyoruz, bizim de onlara bir şeyler vermemiz lazım. Gazetenin yazı işlerinin de ayrı olduğunu her zaman ayrıca belirtiyoruz.

Kriz yaşanmıyor mu?
Son seçimlerden önce Yeşiller milletvekili Jürgen Trittin hakkında pedofili tartışmaları vardı. Bu haber taz’da çıktıktan sonra 840 kişi kooperatif üyeliğini iptal etti ve biz 48 saat içinde 840 üyeyi telefonla arayarak “Biz burada yazılanlara karışamıyoruz. Siz tam bunun için kooperatif üyesi oldunuz” dedik. Bu açıklamadan sonra 22 kişi hariç herkes geri döndü. Biliyoruz, belki bazı yazılar onların siyasi görüşlerine aykırı fakat burada yayınlanan tüm haberler üyelerinin siyasi görüşlerini desteklemek zorunda değil. Ben de buranın çalışanı olarak bazen hoşuma gitmeyen yazılarla karşılaşabiliyorum ama yazılanlara karışabilme imkânımız yok. Kooperatif üyesi olmak, parasını ödemek bu hakkı vermiyor. Gazetenin bu özgürlüğünü de herkese karşı her zaman savunurum. (Kaynak: Canberg Beygova/ Journo)