Hüsnü Mübarek’in 30 yıllık iktidarının son bulduğu 2011’de resmen lağvedilen kuruluşun yeniden kurulacağı, geçici yönetimin İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim tarafından, Cumartesi günü İslamcıların darbe karşıtı gösterisinde 80’den fazla kişinin ölmesinin hemen ardından duyuruldu.


İnsan hakları savunucusu Eyda Seyf el-Devle, Guardian’a yaptığı açıklamada, “Bu Mübarek dönemine dönüş” diyor. Ceza hukuku araştırmacısı Kerim Ennerah ise adı Milli Güvenlik Servisi’ne dönüştürülen bu kuruluşun aslında hiç ortadan kalkmadığını söylüyor: “Politik grupları izleyen birimler geri gelmiyor. Onlar zaten hiçbir yere gitmediler. Tek yaptıkları ismini değiştirmekti.”

Haberde, devrik İslamcı Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi döneminde de polis şiddetinin sürmesinin eleştiri topladığına dikkat çekiliyor.


Mursi karşıtı gösterilerde polislerin de yer aldığına ve hatta “Polis-halk el ele” sloganları atıldığına işaret eden Guardian, bir polisin şu sözlerini de aktarıyor: “Onurumuzu geri aldık. Muhatap olduğum kişilerin yüzde 90’ı suçlu, ben de onlara iyi davranmayacağım tabi.”


Diğer yandan, Mursi’nin devrilmesi sırasında orduya ve polise destek veren milyonlarca kişilik muhalefet hareketi içinde de huzursuzluk başladığı haber veriliyor. Guardian’a göre, hem Mursi’nin üyesi olduğu Müslüman Kardeşler’in, hem de onu deviren ordunun otoriter yönetimine karşı çıkan “Üçüncü Meydan” adlı yeni muhalefet grubu, “2011 devriminin gerçek demokratik değerleri” için oturma eylemi başlatmaya hazırlanıyor.


İslamcılara ‘meşruiyet’ eleştirisi


Financial Times
, Orta Doğu bölgesindeki İslamcılara yönelik eleştiriler içeren bir analize yer veriyor.


Kahire’deki Barzou Daragahi, Mısır’da 2011’de Mübarek’in devrilmesiyle iktidara yürüyen Müslüman Kardeşler’in 3 Haziran’daki darbenin arkasında sadece eski rejimin komplosunun yattığını düşünerek kendi hatalarını görmezden geldiğini öne sürüyor.


Yazara göre, Tunus ve Fas’takinden farklı olarak, Mısırlı İslamcılar liberal ve solcu laiklik yanlısı gruplar yerine, orduyla işbirliğine yöneldi. Sahip olduğu halk desteğini yitirdiğini fark edemeyen Müslüman Kardeşler, parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeyse daha radikal çizgideki İslamcıların desteğini aradı.


Tunuslu insan hakları savunucusu Abdülbasit bin Hasan, “Meşruiyet sadece seçimlerle olmaz” diyerek bu tavrı eleştiriyor: “Meşruiyet aynı zamanda kurumlarda reform yapmak, ülkeyi geliştirmek, ötekileştirme sorunlarını çözmektir. Siyasi partiler bu ihtiyaçlara kulak vermeden meşruiyet kazanamazlar.”


Durham Üniversitesi’nden Halil el Enani de, Mursi’nin Mübarek’in hatalarını tekrarlayarak çok sayıda düşman yarattığını belirtiyor: “Diğer devrimci güçlere ulaşıp onlarla işbirliği yapmalıydı. Öyle yapmaması büyük bir hesap hatasıydı.”

Yazar Daragahi, tüm bölgedeki İslamcı hareketlerin diğer hatalarını ise halkın ekonomik sıkıntılarını anlayamamak ve devrim için sokağa çıkan gençlerle kadınlara kulak vermemek olarak sıralıyor.

Bin Hasan da, “Toplumlarımızın geniş kesimi gençlerden ve kadınlardan oluşuyor. Haklarını almayı bekliyorlar ve onları görmezden gelemeyiz” diyerek bu görüşü destekliyor.


İsrail-Filistin görüşmeleri

İsrail ve Filistin tarafları arasında barış görüşmelerinin kapısının aralanması da İngiliz gazetelerinde değerlendirilen konulardan.


Telegraph
’ta yazan Con Coughlin’e göre, Mısır’daki müttefiği Mübarek’i kaybeden İsrail yönetimi ve Suriye’de İslamcıların iktidara gelmesinden çekinen Filistin halkı barışa daha istekli olabilir.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin tarafları bir araya getirme girişimini bu açıdan değerlendiren yazar şöyle diyor: “Çeşitli sebeplerle, bu İsraillilerin ve Filistinlilerin mevcut berbat statükoyu sürdürmektense işbirliği yaparak daha çok şey kazanabileceklerini anlayabilecekleri nadir zamanlardan biri olabilir. Bay Kerry kesinlikle böyle düşünüyordur ki siyasi itibarını imkansıza ulaşmaya çalışarak riske ediyor.”


Independent
’ın başyazısında, Mısır ve Suriye’deki gelişmeler dururken ABD’nin ‘Orta Doğu barışı’ görüşmelerini canlandırmaya çalışmasının anlamsız görülebileceğine işaret ediliyor. Ancak gazeteye göre, ABD’in bu iki taraf üzerinde bir baskı gücü mevcut ve burada elde edilebilecek bir ilerleme tüm bölgeyi etkileyebilir.


Harriet Sherwood
, Guardian için kaleme aldığı makalesinde, İsrail ve Filistin tarafları arasında sınırlar ve mültecilerin dönüşü gibi çözülmesi çok zor sorunların yattığına vurgu yapıyor. Sherwood, buna karşın İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun muhtemelen siyasetteki son dönemi olması nedeniyle, tarihi bir adım atmaya niyet edebileceğini öngörüyor.


Halidiye Suriye ordusu kontrolünde


Times
ve Telegraph gazetelerindeki haberlerde, Suriye ordusunun Humus kentinin Halidiye bölgesini kontrol almasını haber veriyor.


Times, isyancıların ana grubu olan Özgür Suriye Ordusu’nun kuzeydeki bölgelerdeki durumunu sağlamlaştırmak için kentten çekilmeyi tercih ettiğini öne sürüyor.

Telegraph’a konuşan isyancı militanlar ise gerekli mühimmat desteğini alamadıkları için çekildiklerini anlatıyor.


Twitter ve kadın düşmanlığı


İngiltere’de 10 sterlinlik banknotlar üzerine bir kadının resminin basılması için sosyal medyada kampanya yürüten feminis gazeteci Caroline Criado-Perez’in Twitter’da hakaret ve tecavüz tehditlerine maruz kalmasıyla ilgili tartışma derinleşiyor.


Guardian
’ın başyazısında, esas sorumlunun Twitter değil, söz konusu mesajları yayanlar olduğu görüşü ağır basıyor.


Independent
’ın haberinde, Twitter şirketi üzerinde, suç işleyenlere karşı harekete geçmesi için baskının arttığı savunuluyor.


Times
’ın magazin ekindeyse, çeşitli yazarların cinsiyetçilik ve kadın düşmanlığı üzerine görüşlerine yer veriliyor.


Fas’ta hint keneviri reform


Independent
gazetesinde, Fas’taki İslamcı koalisyon hükümetinin ülkenin kuzeyindeki hint keneviri tarlalarını rehabilite etme planına tam sayfa ayrılmış.


Yaklaşık 10 milyar dolarlık yasadışı esrar ticaretinin, ülke ekonomisinin yaklaşık yüzde 10’unu oluşturduğuna dikkat çekilen haberde, iktidarın büyük ortağı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin hint keneviri tarlalarını yasal hale getirmeyi planladığı aktarılıyor.

Ancak hint kenevirinin eczacılığın hangi alanlarında kullanılabileceği ve nasıl ihraç edilebileceği konusundaki tartışmalar henüz devam ediyor.