Mainz’da yayımlanan Allgemeine Zeitung’un yorumunda Mısır’daki durum ve Türkiye bağlantısı irdeleniyor:

“Mısır’da yolculuk nereye, henüz kimse bilmiyor. Mısır İran olma yolunda mı? Yoksa ordunun gücünün Müslüman kardeş Mursi tarafından geçici olarak tırpanlanmasında Türkiye mi örnek alındı? Yani bir yandan ordunun itibarını çok bozmadan aşamalı olarak nüfuzunun azaltılması konusunda. Bu soruların aydınlatılması sadece Mısır değil, ‘bahar’ı geride bırakan diğer Arap ülkeleri için de kilit önem taşıyor. Ya da Suriye gibi halen savaşmakta olan ülkelerde de Kahire’deki iktidar mücadelesinin nasıl sonuçlanacağı dikkatle izleniyor. Ama şunu hatırlatmak lazım. Mısır’da devrim için sokaklara dökülenler demokrasi değil, ekonomik gelecek istiyordu. Mursi’nin başarısı işte bu konudaki icraatıyla ölçülecek. Ve elinde ne Tahran gibi çuvallar dolusu petrol parası ne de Ankara’nınki gibi büyük ekonomik güç olduğundan koltuğu o kadar da sağlam değil.”

Berliner Zeitung ise Avrupa’nın kriz ortamında birbirinden giderek uzaklaştığı değerlendirmesinde bulunuyor:

“Mevcut koşullarda koşup kaçmanın kurtuluş getireceğini düşünmek için hayalperest bir idealist olmak lazım. Son yirmi yıldır hiçbir dönemde Avrupa’daki ulusal zıtlıklar şimdiki kadar keskin değildi. Yunanlar ve İtalyanlar, Almanları Nazilerin iktidar düşkünü yeni nesili olarak algılıyor. Biz de güney Avrupalıları tembel, müsrif ve üç kağıtçı olarak görüyoruz. Avrupa halklarını tam da böyle bir ortamda şimdiye kadar hiçbir zaman başaramadıkları bir şeye, dayanışmaya yöneltmek istemek, en hafif tabirle pervasızlıktır.”

Frankfurter Rundschau gazetesi aşırı sağcı Alman Nasyonal Demokrat Parti’nin kapatılması için başlatılan hazırlıkları şöyle yorumluyor:

“Almanya Meclisi’nin ve Almanya Hükümeti’nin imzasını taşımayan bir dava dilekçesi yapıcı olmaz. Çünkü Anayasa Mahkemesi’nde, bu iki önemli anayasal kurumun başvurunun başarılı olacağına ihtimal vermediği ve Nasyonal Demokrat Parti’ye ajan sızdırıldığı için yüksek mahkemenin başvuruyu ret edeceği noktasından hareket ettiği izlenimi doğacaktır. Meclis ve hükümetin davadan ümitsiz olduğu bir ortamda Anayasa Mahkemesi niye farklı düşünsün? İkisinden birinin tek başına hareket etmesi de tehlikelidir. Çünkü bu durum, davayı açanın diğer anayasal organa meydan okuması olarak algılanacaktır. Davanın düşmesi ise Nasyonal Demokrat Parti için varlık garantisi olacaktır.”

Alman Sosyal Demokrat Parti’nin başbakan adayını belirlemekte geciktiğini yazan Mittelbayerische Zeitung’un yorumu ise özetle şöyle:

“Başbakan adaylığı için üç namzedin adının dolaşması Alman Sosyal Demokratları’nı zor durumda bırakmaya başladı. Koalisyon hükümetinin aldığı her önemli karardan sonra akla muhalefet liderinin kim olduğu sorusu geliyor. Son dönemlerden bir örnek: Berlin yönetiminin sanayi tröstlerine yaptığı milyarlarca euroluk vergi kolaylığına şiddetle karşı koyup Hıristiyan Birlik Partileri ve Hür Demokrat Parti’yi ‘müvekkillerini kollama’ politikasından vazgeçirtebilecek bir ana muhalefet liderine ihtiyaç vardı. Sosyal Demokratlar kendilerine hükümet karşısında puan kazandıracak buna benzer nice fırsatı boşa harcadılar. Başbakan adaylığı ile ilgili belirsizlik uzadıkça, lider boşluğu Sosyal Demokrat Parti için daha tehlikeli hâl alacaktır.”

Bonn’da yayımlanan General-Anzeiger gazetesi, Almanya’nın nükleer ve termik santralleri kapatıp tümüyle yenilenebilir enerjilere geçişte karşılaştığı engelleri konu alan yorumunda sürecin hızlandırılması gerektiğine işaret ediyor:

“Enerji dönüşümünün gecikmemesi için derhal harekete geçilmeli. Ekolojik alanda kazanılacak zafer, ekonomik bozguna yol açmamalı. Enerji ikmalinin, Almanya’nın yatırım yeri olma özelliğinin ve peş peşe konkordato ilan eden büyük güneş enerjisi şirketlerinde çalışanların iş güvenliğinin selameti için ne gerekiyorsa yapılmalı.”© DW