Cumhuriyet’in harcı Malta sürgünleri arasında bulunanlardı. ittihat ve terakki’nin siyasal gelişiminde pay ve güç sahibiydiler. İtihak Terakki Cemiyeti’nin politikalarının oluşmasında ve yürütülmesinde önemli rolleri olan kişilerdi. Cumhuriyet döneminde milletvekilliği, Bakanlık, Başbakanlık, Generallik gibi görevlerle ödüllendirildiklerini unutmayalım.


Bir ingiliz raporunda, Malta’ya sürgüne gönderilenler için şöyle diyor.  “ Bu insanlar hakkında ne kadar az şey söylersek o kadar iyi (...) Malta’daki Türk sürgünleri neden serbest bıraktığımızı bu nazik konuyu elimden geldiğince açıklamaya çalıştım. sanırım herkes benim gibi yapardı (...) Parlamento üyeleri arasındaki güçlü inanç, bir tek ingiliz esirin bir gemi dolusu Türk’e değeceği yönündeydi. takas bu yüzden yapıldı.” Diyor.

Malta sürgünlerinin büyük bir kısmı T.C’de iktidar gücü oldular. devlet ’i yöneltiler.. İşte Osmanlı’nın Tehcir olayına adı karışanlar.
 İngilizler tarafından Maltaya sürügüne gönderilenler

Abdülhalik Renda: Tehcir döneminin Bitlis ve Halep valisi, Talat Paşa’nın kayınbiraderi, 1917’de kısa süreli dahiliye nezareti müsteşarlığı yapan, Bitlis ve Halep’teki Ermeni katliamlarından sorumlu olarak Abdülhalik bey, Malta dönüşü Çankırı milletvekilliği, İzmir valiliği, 1924-1930 yılları arasında maliye, milli savunma bakanlıklarında bulundu, bahriye bakanlığı’na vekalet etti.1935’te TBMM başkanlığı’na seçildi, 1946’ya kadar bu görevi yürüttü. Ardından Hasan Saka hükümeti’nde devlet bakanlığı yaptı. 

Şükrü Kaya:
 Tehcir sırasında muhacirin ve aşairin müdürü olan ve halep ve adana vilayetlerindeki tehcirden sorumlu olan Şükrü bey, Malta’dan kaçtıktan sonra bir süre İtalya ve Almanya’da kaldı. Türkiye’ye dönüşünden sonra Lozan’a giden heyete katıldı. İzmir belediye başkanlığı yaptı. 1923’te menteşe (Muğla) milletvekili oldu, 1924’ten Mustafa Kemal’in ölümüne kadar ki dönemde tarım, Dışişleri ve İçişleri bakanlıkları yaptı. 

Refet Bele:
 1916-1917 kışında Samsun ve havalisinin askerî valisi olan Refet Paşa, Samsun yöresindeki rumların tehcirinden sorumlu olduğu gerekçesiyle malta’ya gönderilmişti. Refet Paşa Cumhuriyet döneminde İçişleri ve Milli Savunma bakanlığı yaptı. 

Hasan Tahsin Uzer:
 Tehcir sırasında van ve Erzurum valisi olarak Ermenilere yönelik katliamları yönettiği iddiasıyla Malta’ya gönderilen Hasan Tahsin bey, Malta dönüşünde sırasıyla İzmir, Ardahan, Erzurum ve Konya milletvekili olarak meclis’e girdi. 1935’ten vefat ettiği 1939’a kadar CHP’nin ‘olağanüstü hal valiliği’ olan 3. umumi müfettişlik görevinde bulundu. 

Mithat Şükrü Bleda:
 İttihatçı'ların Maarif Nazırı, tehcir sırasında İTC’nin genel sekreteri ve maarif nazırı olan Mithat Şükrü bey, Malta dönüşü Mustafa Kemal’in birlikte çalışma teklifini reddederek İzmir’e yerleşti ve ticaretle uğraştı. 1926 İzmir suikastı davası’nda yargılanıp beraat ettikten sonra yine Mustafa Kemal’in önerisi ile Sivas’tan bağımsız milletvekili seçildi. Mustafa Kemal eğer Sivas’tan milletvekili seçilemezse tüm Sivas seçimlerini iptal ettireceğini söyleyerek kendine güvence vermişti. 1950’ye kadar dört dönem milletvekilliği yaptı. 

Halil Menteşe: 
İttihat ve Terakki döneminin Meclis-i Mebusan Reisi, Dahiliye, Adliye ve Hariciye Nazırı olan, tehcir ve savaş suçlarından dolayı ingilizlere osmanlı yetkilileri tarafından teslim edilen Halil bey, Malta dönüşü devlet katında görev almadı. 1924’te Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası (TPCF) kuruluşuna katıldı. 1926’da İzmir suikastı davası’nda yargılandı, beraat etti. 1931’de CHP’nin bağımsız adayı olarak İzmir’den milletvekili oldu. 1948’e kadar milletvekilliğini sürdürdü. 

Ali Cenani:
 Tehcir sırasında Halep mebusu olan ve Antep’teki binlerce Ermeniyi tehcirden sorumlu olan Ali Cenani bey,Malta dönüşünde milletvekilliği ve 1924-1926 arasında ticaret vekilliği yaptı. 

Ali Çetinkaya:
 Teşkilat-ı Mahsusa üyesi, Afyon mebusu Kel Ali Cumhuriyet döneminin ünlü İstiklal Mahkemesi’nin Başkanı ve Nafıa Vekili’ydi. 

Aka Gündüz:
 İTC üyesi Hüseyin Enis Avni, Cumhuriyet döneminde Aka Gündüz adını aldı ve 1932-1946 arasında milletvekilliği yaptı. 

Sabit Sağıroğlu
: Tehcir sırasında Harput (Elazığ) valisi olan ve Dersim bölgesindeki Ermeni katliamlarından sorumlu olarak Malta’ya götürülen Sabit bey TBMM’nin Erzincan milletvekilliği ile ödüllendirildi. 

Ahmet Muammer Cankardeş:
 İttihat ve Terakki’nin ateşli üyesi, tehcir sırasında sivas ve Konya valisi olan ahmet muammer bey, ankara tarafından önce sivas mutasarrıflığına atandı, ardından Sivas milletvekili oldu. 

Ali Münif Yeğena:
 1913-1915’te Nafıa Nazırı, 1915-1916’da Lübnan Valisi, 1918’de İTC’nin merkez komitesi üyesi olan ve Lübnan’da Ermenilere ve Marunilere karşı katliamlardan dolayı Malta’ya götürülen Ali Münif bey, Cumhuriyet’in ilanından sonra Seyhan (Adana) Belediye Başkanı, daha sonra Mersin ve Seyhan milletvekili oldu.

Mustafa Reşat Mimaroğlu:
 1915’te İstanbul siyasi polis müdürü, 197-1918’de Çankırı ve Bolu Mutasarrıfı olan Mustafa Reşat bey, Malta dönüşü sırasıyla Tokat Mutasarrıflığı, Mülkiye Müfettişliği, Adana valiliği, şûra-yı devlet (danıştay) reisliği, İzmir milletvekilliği, CHP İstanbul il başkanlığı yaptı. 

Ali İhsan Sabis:
 Birinci dünya savaşı sırasında kolordu ve ordu kumandanı olan Ali İhsan paşa, Van, Musul ve Urmiye’de hıristiyan katliamlarını bilfiil yönetmek ve kut’ül ammare kuşatması sonrası ele geçirilen İngiliz savaş esirlerini öldürtmek suçundan Malta’ya gönderilmişti. Malta dönüşü batı cephesi 1. ordu kumandanlığı’na atandı ancak cephe komutanı albay İsmet bey ile anlaşmazlık çıkardığından büyük taarruz öncesi görevinden alındı ve emekliye ayrıldı. 

Süleyman Necmi Selman:
 Tehcir sırasında Samsun mutasarrıfı olan ve Samsun’da bazı Ermenilerin öldürülmelerinde birinci derecede sorumlu olduğu gerekçesiyle Malta’ya gönderilen Süleyman Nemci (Selmen) 1923’te Kastamonu Valisi oldu ardından Samsun milletvekili olarak TBMM’de görev aldı. 

Zülfü Tigrel:
 Osmanlı dönemi’nde Diyarbakır mebusu ve Diyarbakır Ermenilerine yönelik toplu katliamlarda rol alan Zülfü bey yeni dönemin Diyarbakır milletvekiliydi. Lozan’a giden heyete ise ‘kürt temsilcisi’ olarak katıldı. 

Arif Fevzi Pirinççioğlu:
 Osmanlı dönemi’nin Diyarbakır Mebusu Arif Fevzi bey, yeni dönemde Diyarbakır milletvekilliği ve Nafıa vekilliği yaptı. 

Kara Vasıf: İTC
’nin önde gelen üyelerinden Kara Vasıf bey, milli mücadele’ye Sivas milletvekili olarak katıldı ancak Mustafa Kemal’le ters düşerek 1926 İzmir suikastı davası nedeniyle idam edildi. 

İsmail Canbulat:
 İttihatçı'ların emniyet umum müdürü, İstanbul Şehremini ve Dahiliye Nazırı İsmail bey Malta dönüşü İstanbul milletvekili olarak TBMM’ye katıldı. ancak o yoldaşları gibi şanslı değildi, 1926 İzmir suikastı davası’nda mahkûm olup idam edildi. 

Fazıl Berki Tümtürk:
 Çankırı (Kastamonu) mebusu iken Sivas Valisi Muammer bey’in yardımcısı olarak Sivas’taki Ermeni katliamlarında önemli rol oynadığı gerekçesi ile Malta’ya götürülen dr. Fazıl bey, Cumhuriyet döneminde Kızılay yönetim kurulu üyeliği yaptı. 

Musa Hilmi Demokan:
 Tehcir’de Kırşehir Ermenilerine yönelik suçlarından dolayı Malta’ya götürülen Kırşehir Mutasarrıfı Musa Hilmi bey daha Malta’da iken TBMM’ye Kırşehir milletvekili olarak seçildi. 

İlyas Sami Bey:
 Osmanlı dönemi’nde Muş mebusu olan ulemadan Hacı İlyas Sami bey, Malta dönüşü sırasıyla Muş ve Bitlis milletvekili oldu. 
Veli Necdet Sünkıtay: Diyarbakır Ermenilerinin katledilmesinden sorumlu olarak Malta’ya gönderilen Veli Necdet bey, Malta dönüşü resmî göreve atanmayan, ticarete atılan nadir kişiden biriydi. 1937’de Ankara Ticaret Odası Başkanlığı’nı yaptı. 

Mehmet eczacıbaşı:
 Erzincan’ın önemli ailelerinden birine mensup, İTC üyesi binbaşı Eczacı Mehmet bey, Erzincan ve Kemah’taki tehcir ve katliamlardan sorumlu olarak Malta’ya götürülmüştü. Mehmet bey, Cumhuriyet döneminin ünlü eczacıbaşı firmasının kurucusu olacaktı. 

Galatalı Şevket:
 Ticarete atılan bir başka Malta sürgünü İTC döneminde İstanbul merkez kumandanı Galatalı Şevket bey’di. 

Kara Kemal: İTC’nin merkez komitesi üyesi, İaşe Nazırı Kara Kemal bey, Malta dönüşü İTC’yi yeniden canlandırmaya çalıştı. 1926’da İzmir suikastı davası’nda gıyabında idama mahkûm oldu. yakalanacağını anlayınca intihar etti veya öldürüldü. 

Elbette Malta’ya gönderilmemiş yüzlerce tehcir ve savaş suçlusu vardı. onlar da yargılanmadılar ve Cumhuriyet döneminde önemli görevlere getirildiler. böylece savaş ve tehcir suçluları Cumhuriyet’in harcına katıldılar.. İttihak Terakki Cemiyeti zihniyeti günümüze kadar geldi ve Turancı ırkçı tarafını göstermeye devam ediyor. 

Kaynakça: Vartkes Yeghiayan, Malta belgeleri, İngiltere Dışişleri Bakanlığı Türk Savaş Suçluları Dosyası, Belge Yayınları, Ağustos 2007; Taner Akçam, İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu, İmge Kitabevi, 2002; Bilal. N. Şimşir, Malta Sürgünleri, Bilgi Yayınevi, 1985.
 Malta Belgeleri, İngiltere Dışişleri Bakanlığı Türk Savaş Suçluları Dosyası (Belge yayınları 2007) adlı kitabın önsözü Sait Çetinoğlu,

 

Cumhuriyet sonrası sürgünler..



Sürgün yok etmektir, insanı var olan değerlerinden koparıp almaktır. 


Anadolu toprakları sürgünler diyarı oldu. Nazım Hikmet, Dr. Hikmet Kıvıcımlı, Musa anter, Aziz Nesin, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Yaşar Kaya,Batman Belediye başkanı Mustafa Ramanlı, Diyrabekir'li Necip Köprülü ve Yılmaz Güney iç sürgünler furyasının önemli simalarıydı. İç sürgünlerin gittikleri yerler Konya,Niğde, Bursa, Kırşehir gibi yerlerdi. Devlet, en çok fazla Konya'ya gönderiyordu. Çünkü sürgüne gönderilenler orada izole ediliyorlardı. Sürgünler, her akşam imza atmaya gidiyordu. Her türlü baskıya maruz bırakılıyorlardı. Gerici, faşist gruhlar sürgüne gelenlere her türlü hakareti yapıyorlardı, onlara düşman gözüyle bakıyorlardı. Devletin güvenlik güçleri ise bu saldırganlıklara gözyumuyordu.

Sistem ve egemenler hiçlik duygusu vererek yok etme kültürünü gösteriyor. İnsanı değerlerden koparıp atıyor. Cumhuriyet sonrası, tekçi düşünce ile, tek lider olarak hayatın her alanına müdahale edildi.Bu tekçi(diktatörlük). gerek meclis içinde gerekse de meçlis dışında eleştirildi. T.C ve onun tek şefi olan Atatürk'ün uygulamalarını ve  Ankara Hükümeti’nin izlediği siyasal yönelime karşı çıktıkları gerekçesiyle yurt dışına sürgün edilen ve Türk vatandaşlığından 150 kişi çıkartıldı.150 kişi arasında gazete sahipleri, köşe yazarları, gazete müdürleri ve Atatürk muhalifleri vardı. 


Atatürk'ü gazete ve dergilerde eleştirenler hem ülke içinde hemde yurtdışına  sürgüne gönderildiler.

Sürgüne  gönderilen 13 gazeteci şunlardı:

Refi Cevat Ulunay, Milliyet Gazetesi’nde köşe yazarı, Mevlanzade Rıfat - Serbesti Gazetesi sahibi, Hürriyet ve İtilaf üyesi, Sait Molla - Türkçe İstanbul Gazetesi sahibi, İzmirli Hafız İsmail - İzmir Müsavat Gazetesi sahibi ve eski muharriri, Darülhikmet üyesi, Refik Halit Karay - Aydede Gazetesi sahibi ve Posta Telgraf eski Müdür-ü Umumisi, Bahriyeli Ali Kemal - Bandırma Adalet Gazetesi sahibi, Neyir Mustafa - Edirne’de Teemin ve Elyevm, Selanik Hakikat Gazetesi sahibi, Ferit - Köylü Gazetesi eski muharriri, Pehlivan Kadri - Alemdar Gazetesi sahibi, Fanizade Ali İlmi - Adana Ferda Gazetesi sahibi, Trabzonlu Ömer Fevzi - Balıkesir İrşad Gazetesi sahiplerinden, Hasan Sadık - Halep Doğru Yol Gazetesi sahibi, İzmirli Refet - Köylü Gazetesi sahibi ve müdürü Ankara Hükümetinin yurtdışına sürgüne gönderdiği  sürgünler gazetelerde haber olur. Yurtdışında da  sürgüne gönderilenler hakkında yazılar çıkar. Yurtdışında ve Türkiye'de çıkan haberler Hükümet'de tartışma konusu yaratır.

Atatürk , Başbakan Celal Bayar, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak ve Bakanlarla “150’likler” konusunu görüşmek üzere bir toplantı yapar. O toplantıdaki konuşmasında şöyle der “Mahkemelerce vatan haini damgasıyla sınır dışı edilen ama hemen hepsi bin  pişman olan 150’liklerin perişanlıkları üzüntü vericidir. Bunların kimisi geçim için ele muhtaçtır. Hepsi de aileleriyle vatan hasreti içinde kıvranan ve nâdim olan, Türk olarak da haysiyetimiz bakımından bu insanlarımız için artık af yasası çıkarmak zamanı gelmiştir sanıyorum.” 
Atatürk’ün alkışlarla karşılanan bu sözlerinin ardından; acil olarak bir yasa taslağının TBMM’ye gönderilmesi kararlaştırılır.

 29 Haziran 1938 de TBMM'nin gündemi ve  ilk maddesi  “150’likler” konusu görüşülür. Meclis'de bazı milletvekilleri öyle ateşli konuşmalar yapıyor ki,  kimi milletvekilleri gözyaşlarını tutamıyor. Kimi dinleyiciler arasında sürgüne gönderilenlerin yakınları ve arkadaşları arasında da hıçkırarak ağlayanların sesleri meclis solonuna karışıyor.


T.C  tarafından, incelemek ve durumları hakkında rapor verilmesi amacıyla görevlendirilen Samsun Milletvekili Ruşen Barkın’ın kürsüde okuduğu raporda bakın ne diyor;
 “-Hepsini, hastasını, yaşlısını, en perişan durumdakini yakından gördüm, hepsinin söylediği ayni kanaatleriydi. Dediler ki: Yeter ki, af olalım, değil şimendifer, vapur, otomobil icabında yürüye yürüye, sürüne sürüne vatanımıza gelmeye razıyız, yeter ki bizlerin hayalini silmeyiniz...” 

Sivas Milletvekili Vasfi Rıza Seviğ: “-Memleket dışına atılmış olan insanların, bu yasa ile hayata döndüklerini düşünün.” Ankara Milletvekili Gazeteci  ve Radyo yorumcusu  Aka Gündüz: “Olumlu oy verdim. Atatürk, ne düşünmüşse iyi düşünmüştür.” Sinop Milletvekili Cevdet Kerim İncedayı: “Yüzellilik soyadı altında hain diye Türk ferdi bulundurmak istemiyoruz.” 
Gümüşhane Milletvekili Durak Sakarya: “Memleketin en zor şartları altında düşman saflarında yer alanlar, Cumhuriyet idaresinin ne olduğunu gelsinler görsünler ve ne olduğunu tecdidi iman etsinler.” Yozgat Milletvekili Sırrı İçöz: “Madem ki bu gün Mustafa Kemal Atatürk’ün şefkati bu hainlerin affını iltizam ediyor, ben de bunun kabülüne taraftarım.” 

Dış İşleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu: “Oylarınızı verirken bu insanların ailelerini, çocuklarını düşünerek müsamahakâr olmanızı hassetsen rica ediyorum.
Başbakan Celal Bayar: ” Af meselesinin ifade ettiği diğer bir mâna daha vardır, o da memleketimizde Türk vahdetinin ve rejiminin çelikleşmiş olmasıdır. Bunu cihana göstermek istiyoruz, affımızın bir gayesi de budur... diye anlatır. Ve affa uğrayanların kimi özel otomobil ile, kimisi tren ve vapur ile geldiklerinde ilk iş olarak toprağı öptüler.( Meclis Tutanakları)

Dünyaya yayılan göç ve sürgün

2012 Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya da 230 milyona yakın insan doğmadığı bir ülkede yaşıyor. 10 yıl önce bu rakam 155,5 ile  178,5 arasındaydı.
Yine geçen bu zaman sürecinde  yarım milyondan fazla göçmenin yaşadığı ülke sayısı 57 den 64'e yükselmiştir.

1990-2010 yılları arasında göçmenlerin 51,7 sinin yaşadığı ülke sayısı 10'u geçmiyor. İlk üç sırada ABD, Rusya ve Almanya yer alıyor. Göçmenlere ilişkin sözleşmeyi bugüne kadar Türkiye dahil  sadece 43 ülke onayladı.Sözleşmeyi hiçbir AB ülkesinin imzalamaması dikkat çekicidir. BM'nin 2011 yılı verilerine göre 46,5 milyon insan zorla yerinden edilmiş. Bu insanların20,1 milyonu zulüm görme riski korkusu nedeniyle ülkelerinden ayrılıp başka ülkelere gitmek zorunda kalanlar. (Çeşitli ülkelere mülteci olarak sığınan sadece 4 milyon Filistinli var.)

Türkiye'de 31 bin kayıtlı mülteci var. Kayıt için sıra bekleyenler ise 16.500 kişi. Suriyeli mülteciler için kurulan kamplarda 13 Aralık 2012 itibarıyla 138.395 mülteci var. Mülteci Der, idare koordinatörü Pırıl Erçoban' Mülteci ile göçmenler arasındaki sınırın kağıt üzerinde göründüğü kadar kolay olandı, diyor.


 


Ey benim sevdam
düştün yüreğime
geliyorsun benimle 
sınırlara gizleniyor sürgün
sıgınaksız bir ülke gibi
sonbahar uzun bir zaman
öyle ürkek
öyle hasret
sınırların ötesinde
benimlesin
konuğumsun hep


12 Eylül 1980, askeri faşist darbenin yarattığı terör ve vahşet sonucu 30 bine yakın devrimci-demokrat-aydın-yazar ve sanatçıyı sürgün yaşama zorladı.Ve Avrupa' nın bir çok sehrine dağıldı..
12 Eylül sürgün edebiyatı işte bu insanların ürettiği sürgünde ki eserlerini ortaya çıkarttı. Avrupa'da Aydın,İlerici,Demokrat ve Sosyalist’in, sanatta ve  edebiyatta en başarılı dönemi oldu. (12 Eylül sonrası zorunlu sürgüne çıkanlar en zor şartlarda,en ağır şartlarda, kaçak işlerde ve resmi olan işlerde en az ücretle çalıştırıldılar.)

Sürgün yaşam anlatılmaz, sürügünde yaşam insanın hissettiği, kendi diliyle, kendisini anlatmasıdır. Sürgün yaşam sürekli boynu büküktür. sürekli eziklik hissetmektir. Sürgün bir başka yaşamın zorudur.

Sürgünde yaşam bazı değişimler yaşatır, siyasal gelişim, kültürel farklılığın arasında diyolog kurar, ilişklileri farklılaştırır.

Almanya 'da yaşayan sürgün ve göçmenler arasında Alman edebiyatına  bir çok yazar sanatcı bilim insanı kazandırmıştır. Edebiyat, kültür ve sanat her donem o çağın toplumsal yapı ve gelişme çalkalanmaların aynası olmustur. Bu bölümü  daha sonra irdeyeceğim için şimdilik geçiyorum.


Devam edecek. Avrupa’da göçmen ve sürgünler