Fulya Omaç / Berlin

2015 YILININ EN AKILLI HAMLESİNİ ÇEŞME YAPTI

Almanya’nın başkenti Berlin’de bu yıl 49. kez düzenlenen ve dünyanın dört bir yanından turizm profesyonelini bir araya getirerek, iş birliğini geliştirmek ve ikili anlaşmalar yapmak için olanaklar sunan ‘ITB Berlin (Internationale Tourismus Börse Berlin / Uluslararası Turizm Borsası Berlin) yoğun temaslarla sürüyor. Avrupa Türkiye Turizm İş Konseyi Başkanı ve aynı zamanda 4 bin 500 Alman seyahat acentasından oluşan RTK (Raiffeisen Tours Koorperation) zincirinin Türkiye temsilcisi Hüseyin Baraner yaptığı açıklamada; 38 yıldır ITB’ye katıldığını, dolayısıyla dünya ve Türkiye pazarlarıyla ilgili bütün inişleri ve çıkışları bizzat yaşamış, görmüş ve tecrübe edinmiş bir kişi olarak konuştuğunu belirterek, ilk defa bu fuarda kendilerine turizmin dışında siyasi sorular sorulduğunu söyledi. Bu soruların, Türkiye ile ilgili cevap veremedikleri, ihtisas konuları dışında sorular olduğuna dikkat çeken Hüseyin Baraner, “Din ve dialogla ilgili sorularla muhatap oluyoruz. Bu tabii bizi yoruyor. Hem de uzmanlık konumuz olmadığı için beklenilen, istenilen cevapları da veremiyoruz. Zira Avrupa basını çok yoğun olarak bu konuları dile getirdiği için, insanlar da okudukları haberlerden etkilenerek, o etki altında bizimle burada dialoğa geçiyorlar. O anlamda biz burada, en büyük sahnede, Almanya’nın en seçkin uzman dergisi FVW ‘Fremden Verkehrs Wirtschaft / Yabancı Turizm Ekonomisi) ile bir dialog toplantısı yaptık. Ortamı normalleştirmeye, sakinleştirmeye çalışıyoruz” diye konuştu.

SIKINTILI ZAMANLARINDA RUSLARA DOST OLDUĞUMUZU HİSSETTİRMELİYİZ



Bu sene artık herkesçe malum sebeplerden dolayı Rusya’da sıkıntı yaşayacağının bilindiğini, ama Rusyaların, turizmin getirdiği zenginlikleri, güzel duyguları, lezzeti ve keyfi Türkiye’de tattığına dikkat çeken Baraner sözlerini şöyle sürdürdü:

“Turizmi de bir anlamda Türkiye’de öğrendiler. Biz de Rus turistler sayesinde, son yıllarda neredeyse onların bize kattığı güçle büyük yatırımlar yaptık. Dünyanın en güzel tesislerini Ruslardan kazandığımız paralarla yaptık. Bu anlamda biz Ruslara çok bağlıyız ve minnettarız. Elbette 2015 yılı tabi biraz sıkıntılı geçecek Rusya’da. 2016 yılı toparlama yılı olacak. 2017 yılında ise Rusya’dan ciddi bir patlama yaşayacağımızı ben bugün söyleyebilirim. Ve herkes bugün Rusya’dan aldığının bir katı daha fazlasını turist olarak alacak 2017’de. Dolayısıyla benim bütün otelcilerden ricam; ellerinden geldiği kadar Rus dostlarımıza bu sene daha büyük bir Türk misafirperverliği göstersinler. Onların maddi ve manevi anlamda yanında olduklarımızı, Rusya’nın yaşadığı bu sıkıntıda her zaman bizleri dost, güvenilir bir dost, her zaman yanlarında olan bir arkadaş olarak görebileceklerini hissettirmeliyiz. Onlarla beraber kriz sonrası daha büyük işlere imza atmamız lazım. Yani 2015 - 2016 krizi diye Rusya ile ilgili hesap yapmamak ve bunu gündeme bile getirmemiz lazım. Ve ciddi anlamda Rusya pazarlarına girip, elimizden geldiği kadar indirimlerle Rusya piyasasına, bugünkü geçici piyasaya uygun olan fiyatlandırmalarla daha büyük hizmet vermeliyiz. Ana politikamız, ‘2017’den sonra Türk-Rus dostluğunu ve turizm akışını, beraberliğini, birlikteliğini çok daha uzun vadeli, sürdürülebilir güçlü bir hale getirmek olmalıdır’ diye düşünüyorum.”

TARİHTEKİ BİR SAVAŞI DOSTLUK PARKIYLA DÖVİZE DÖNÜŞTÜRMEK ANCAK TURİZMDE OLUR

Rusya pazarıyla ilgili olarak bu genel değerlendirmeyi yaptıktan sonra, sözü Çeşme’de yapılacak olan Türk-Rus Dostluk Parkı’na bağlamak istediğini vurgulayan Hüseyin Baraner, “Çeşme 2015 yılında atılabilecek en önemli adımı attı bu girişimiyle. Zira biraz önce değindiğim gibi, biz Ruslarla turizmde birbirinden ayrılamayacak kadar iç içeyiz. Beraber çok büyük bir pazar, pasta oluşturduk. Ki daha başındayız işin ve bu pazar çok daha büyüyecek. Bir 10 yıl sonra çok değişik rakamları konuşacağız. Bu anlamda Çeşme’de yapılacak Türk-Rus Dostluk Parkı, 1770 Osmanlı - Rus Deniz Savaşı’nın 250 yılı vesilesiyle 2020 yılında yapılacak her türlü çalışma ve etkinliklere çok büyük katkı sağlar. St. Petersburg’a gidenler bilirler, orada bu deniz savaşı anısına adeta bir şehir kurdular. Parklarıyla, saraylarıyla, meydanlarıyla, heykelleriyle. Rus tarihinin çok önemli bir parçası olan bu savaş anısına para bastırdılar. Tarih geçmişte kaldı ve şimdi bu olayı artıya çevirme ve Çeşme adına para basma zamanı. Zaten tarihteki bir olayı dostluk parkıyla dövize ancak turizm dönüştürebildi, hem de uzun yıllar boyunca. Çeşmeli bunu yapıyor şimdi. Bu dostluk parkı Türk ve Rusları gerçek anlamda bir araya getirir. Çünkü Ruslar, kendi ülkeleri dışında Ruslara, Rusların tarihine saygı gösteren toplumlara iki katı daha fazla saygı duyar. Çok önemsiyorlar bunu Ruslar. O anlamda Çeşme için çok büyük bir kazanç olacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü bu girişim Çeşme’nin tüm Rusya’da tanınmasını, sevilmesini ve sayılmasını sağlar. Bu anlamda hükümetin, bütün yerel otoritelerin, turizm sektörünün bu projeyi şimdiden masaya yatırması, üzerinde uzmanca çalışması, en iyi şekilde projelendirip, maddi ve manevi en yüksek çapta da desteklemesi gerekir. Sonuçta kazanan Çeşme, dolayısıyla İzmir ve Türkiye olacaktır. Projenin bu aşamaya gelmesinde katkısı olduğunu bildiğim Çeşme Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç ve Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı’na ve diğer emeği geçenlere turizm sektörü adına teşekkür ediyorum” diye konuştu.

NİSAN AYINDA GÜNEŞ YÜZÜNÜ BİR GÖSTERSİN, AVRUPA’DA TÜRKİYE SATIŞLARI ARTAR

2015 yılının sıkıntılı bir yıl olacağını, ama kendisinin Avrupa’da satışların Nisan ayından sonra çok artacağına inandığını vurgulayan Baraner konuyla ilgili olarak da şunları söyledi:

“Türkiye’nin çok önemli bir kozu var. Diğer ülkelerin elinizden alamayacağı bu koz, 1-2-3 çocuklu ailelerin aslında tek gidebileceği yerin Türkiye olmasıdır. Çünkü Allah’tan onlara o güzelliği, o büyük aile odalarını, çocuklara o eğlenceyi, yemeği, geniş sahaları verebilen tek ülke Türkiye. Orada rakipsiziz. Çocuklar, ilk güneş ışınlarının ortalığı hafiften ısıtmaya başladığında, yani Avrupa’da Nisan ayının ortasından itibaren tatili düşünmeye başlıyorlar. Soracaklar babalarına, annelerine, ‘Nereye tatile gidiyoruz?’ diye. İşte bu noktada yine Türkiye ön plana çıkacak.

DONDURULMUŞ GIDA GİBİ, RUHSUZ ODA, DONDURULMUŞ ODA SATILAN DÖNEMLER BİTTİ

Bir soru üzerine; Türkiye’nin tanıtımda, hizmette, ulaşımda, markalaşmada ve kalitede hayli yol katettiğini, buna rağmen turizm pazarında hala sıkıntılar yaşadığına değinen Hüseyin Baraner,


“Fuar nedeniyle Berlin’de her otelde, buraya gelip giderken her uçakta ortalama 70 ülkeden, bu ülkelerin değişik dillerinden, dinlerinden ve kültürlerinden insanlar var. Otel lobilerinde, uçakların içinde, VIP salonlarında ve otellerin havuzunda devamlı değişik kültürlerden insanlarla bir araya geliyoruz. Hem otelciler, hem acenteler bu diyalog havasını soluyor. Bu yöneticilerin geldikleri destinasyonlarda da dialog içerisinde, sürdürülebilir bir insani, sevgi ve saygı dolu anlayışın sağlanması, kaynaşmanın olması gerekiyor. Zira siz beldenize gelen bu değişik kültürden, dinden ve dillerden insanları kaynaştıramıyorsanız, çok iyi hizmet vermeniz de imkansızlaşıyor. İnsanlar birbirini dost gördükçe, otel de, uçağın içindeki seyahat de güzelleşiyor. Bu anlayışla Berlin’de üç yıl evvel Gloria Otelleri’nin sahibi Nuri Özaltın ile benim genel sekreteri olduğum, ‘Uluslararası Dialog Enstitüsü’nü kurduk. Çalışmalar yaptık. Yaptığımız çalışmalardan biri de Ankara Üniversitesi ile Almanya’nın en önemli hıristiyan vakfılarından bir tanesinin katkılarıyla ‘İslam ve Hıristiyanlık Sözlüğü’nü çıkardık. Ankara Üniversitesi koordinatörlüğünde 100 profesör, 60 profesör de Almanya’dan çalışma yaptı. Bu 160 profesörün çalışmasıyla yayınlandı. Şu an Almanya’da birçok yerde dağıtılıyor. Hatta Papa iki ay kadar önce Türkiye ziyareti öncesi bu kitabı özellikle istedi ve kendisine verildi. Dolayısıyla sözü getireceğim yer; turizmde her şeyin başının iyi diyalog olduğudur. Bu tip çalışmaları yapmayanlar, turizm fuarlarında da otel pazarlayamaz hale geldiler. Yani bugünden itibaren, bugünkü dünyada bir otelci aynı zamanda çok iyi ressam, şair, yazar, aşçı, sporcu olması lazım ki dünyayı anlayabilsin. Müşterilerin arzusunu anlayabilsin. Dondurulmuş yatak satma devri bitti. Yani sadece ben yatak sunuyorum diye bu piyasaları tatmin edemiyorsunuz. Mutlaka çok ciddi sosyal etkinlikleriniz olması lazım. İnsanlara bütün duyguları yaşatmanız lazım. Ve bu duyguları yaşattığınızı da, tanıtımlarınıza inandırıcı bir şekilde koymanız lazım. Sadece bir katalogla, bir CD ile, bir video ile bu olmuyor. Otel işleticisi, genel müdürü, çalışanı olarak sizin de sahip olduklarınızı yansıtmanız lazım ki, turist sizin o ürünü yaratabildiğinize inansın ve size gelsin. İşte burada bazı eksiklikler görüyoruz. Ve ilk defa nasıl dondurulmuş et, dondurulmuş pizza varsa, bazı turistlerin kafalarında bu zihniyette satılan ruhsuz yatakları, donduruluş yatak gibi görüyor. Bu zihniyetten acilen uzaklaşılması lazım” dedi.

160 bin metrekarelik bir alanda düzenlenen ve bu yıl 186 ülkeden 10 bin 96 katılımcının yer aldığı dünyanın en büyük turizm fuarı ITB Berlin Pazar günü sona erecek.