İngiliz Guardian gazetesinde şarkıcı Gaye Su Akyol’la yapılan söyleşi yer aldı. Akyol, söyleşide siyaset ve müzik ilişkisine vurgu yaparken, Gezi Parkı olaylarından İstanbul seçimlerine kadar farklı konulara değindi.

“Faşistlere karşı savaş! Gaye Su Akyol, Türkiye Psikedelik Pop’unun en iyisi” başlığıyla yer alan haber şöyle:

Türkiye’nin en cesur sanatçısı olarak adlandırılıyordu, şarkı sözleri yüzünden polis soruşturmasına uğradı. Şarkı söyleme duygusu bizi, politik karmaşanın onun çalışmalarını nasıl beslediğini açıklamak için İstanbul turuna çıkardı.

Gaye Su Akyol, “Burası İstanbul’un pop kültürü merkezi” diye konuştu. “Burası benim doğduğum ve büyüdüğüm yer. Burası arkadaşlarım ve anılarımın olduğu yer. Ve politikacılar müzisyenlerin işini zorlaştırınca, geldikleri yer burası olur.”

“İNSANLAR ORAYA BULUŞMAYA VE İÇMEYE GELİYOR”

Türkiye’nin en ilgi çekici psych-folk-rock şarkıcısı ve söz yazarı bana dar sokakları, kafeleri, barlar ve kulüpleriyle İstanbul’un Anadolu yakasında, boğaz kenarında turistlerin ilgi odağı olan kendi semti Kadıköy’ü göstererek müzikal tarih dersi veriyor. Şehrin müzik sahnelerinin Avrupa yakasında Taksim çevresi ve İstiklal Caddesi boyunca nasıl sıralandığını anlatıyor.

“İnsanlar oraya buluşmaya ve içmeye geliyor” diyor Gaye Su Akyol, “Orası kültürel bir merkezdi. Fakat dindar hükümet durumdan memnun değildi.”

Başkan Recep Tayyip Erdoğan, bölgeyi değiştirmek ve Akyol’un “insanların bir araya gelebileceği yer” diye tabir ettiği Gezi Parkı’na inşaat yapmak istedi. Bu planlar 2013 yılında Akyol’un da katıldığı gösterilere dönüştü ve polis gösterilere ölüm ve yaralanmalara yol açacak şiddette cevap verdi. Polisin bu müdahalesi göz yaşartıcı gazların eşlik ettiği anti-Erdoğan protestolarına yol açtı. Taksim’de müzisyenlerin çalışması imkânsız hale geldi. Bazıları ülkeyi terk ederken, diğerleri müzik sahnelerini daha fazla desteleyen kozmopolit bir alan olan Kadıköy’e taşındı.

23 HAZİRAN'DA: “İNSANLAR ÇILDIRDI”

Ama bu yaz, İstanbul’un ruh hali değişti. Ekrem İmamoğlu’nun, yeni belediye başkanı, eski bir seçim afişinin yanından geçtik. Muhalefet partisi CHP’nin adayı İmamoğlu Haziran’da, iptal edilen seçimleri bu kez büyük bir çoğunluğa sahip olarak kazanmıştı. Bu kutlamalarla karşılanan Erdoğan için büyük bir darbeydi. “İnsanlar çıldırdı” diyor Akyol, “Bu büyük bir şey. Bu bir şeylerin başlangıcı. Erdoğan eğer İstanbul kaybedilirse Türkiye’nin kaybedileceğini söylemişti.”

Akyol bu akşam kendi evinde, Kadıköy’de sahneye çıkıyor; Moda Sahnesi’nde. Siyaha boyanmış büyük bir bodrum katında, yanında bira satıcılarıyla. Siyah gözlükler ve rahip benzeri cübbeler giyen 4 kişilik grubu, Akyol’un ortağı ve gitaristi Ali Güçlü Şimşek yönetiyor. Akyol egzotik bir kelebek gibi, bot, siyah şort ve göbeğini açıkta bırakan bir kıyafet tercih etmiş, bileklerine bağlı şeffaf beyaz kanatlar var.

Görüntü belki pop olabilir ama müzik tam tersine, bazen rock, bazen bir gitar tıngrtısı, Türk halk müziğinin ve Türk müzikal kahramanlarının etkisi… Müzikte 1980’lere hapse atılan Selda Bağcan’dan, Türk psikedelik rock müziğinin babası Erkin Koray’dan ve TV sunuculuğu da yapan rock’çı Barış Manço’ya referanslar mevcut.

“TÜRKİYE’DEKİ EN CESUR SANATÇI”

Gaye Su Akyol’un kompozisyonu son albümü İstikrarlı Hayal Hakikattir’in açılışını da kapsıyor. Ardından Develerle Yaşıyorum ve “mezarını kaz derin, para da etmez ölün” sözlerini içeren Nargile şarkısına eşlik ediliyor. Akyol sözlerle ilgili şunu söylüyor, “Polis bir keresinde beni bu sözler hakkında sorguladı, ve ben bunun genel bir ifade olduğunu, özel olmadığını söyledim.” (Bu sırada kalabalığın içinden bir kız bana “O şu anda Türkiye’deki en cesur sanatçı” diyor.)

Akyol bunu kendi yetiştirilme şeklini yansıtan müzikal bir füzyon olarak tanımlıyor. Sanatçı Muzaffer Akyol’un kızı, sosyal antropoloji mezunu ve ressam, müzikle çevrili bir çocukluk yaşadı. (Bazen çalışmalarını yine bir ressam olan babasının çalışmalarının yanında sergiliyor) “Annem klasik müzik şarkıcısıydı, babam Türkçe pop ve jazz dinlerdi, amcam da Anadolu psikedelia ve Led Zeppelin hayranıydı. Ben 10 yaşındayken abim bana Nirvana çalardı, ve o yaşımdayken aradığım şey tam olarak buydu.”

“FAŞİSTLERE KARŞI SAVAŞ VERMEYİ DÜŞLEMELİYİZ”

Peki, Türk ezgilerine şarkılarında yer vermek ne denli önemliydi? Akyol’a göre hedef ‘otantik ve orijinal’ olmaktı. Müzik kendi kültüründeki acıyı ve mutluluğu yansıtmalıydı. O kendisini politik bir sanatçı olarak görüyor, fakat şarkı sözlerinde metaforlara yer veriyor: “çünkü sloganları kullanırsan, bu insanları etkilemez. Düşünmek ve dili kullanmak için kendi özgün yolunu bulmalısın.” Peki bu aynı zamanda sansürden kurtulmanın bir yolu muydu?

“Belki içerisinde bir miktar korku olabilir. Ama bu bir şeyler söylemenin kendine özgü sanatsal yolunu bulmakla ilgili.”

İstikrarlı Hayal Hakikattir’i anlatması istendiğinde Akyol, “Yeni dalga saçmalıkları gibi kulağa kötü gelebilir, ama gerçeklerden kaçış olarak değerlendirmemek gerekir. Hatta tam tersine. Birlikte kötülüğe karşı, faşistlere karşı, dünyaya kanser gibi yayılmış tüm çılgın insanlara karşı savaş vermeyi düşlemeliyiz.”

Akyol’un konseri İstanbul Caz Festivali ‘Vitrin’in’ bir parçasıydı. Festivalde içinde jazz-rock, folk ve elektronik müzik gruplarını barındıran modern Türk müziğinden örnekler yer aldı. Festival direktörü Harun İzer siyasal havanın kentin müzik sahalarına etkisini “pozitif, çünkü politik karmaşa ve tartışmalar genç insanları daha yaratıcı olmaya itiyor.” Akyol ise konu hakkında daha farklı düşünüyor, “Eğer insanlara baskı yaparsanız, duygularını dışa vurmak için bir yol bulacaklardır. (Odatv)