- AKP Milletvekili Şamil Tayyar katıldığı bir programda sizin MİT için çalışıyor olabileceğinizi ima etti.
ÇOK güldüm. Herhalde Ankara Ekspresi adlı filmimden etkilenmiş.

- Sizi hiçbir projede göremiyoruz. Neden geri çekilme ihtiyacı duydunuz?
BU bir ihtiyaç değil, tercih... Sinemayı, seyircinin salonlardan uzaklaştığı dönem bıraktım. Artık yeni bir dönem yaşanıyor. Çok uygun oyuncular var. 117 filmde her türlü rolü oynadım, bu büyük bir tatmin. Aile kavramına, arkadaşlığa, başka ilgi alanlarına pek zamanım yoktu. Sinemayı bıraktıktan sonra başka ilgi alanlarına yöneldim. Fransa'da zayıflama metotlarına, estetik ve kozmetik gelişmenin getirdiği güzelleşme ve genç kalma konusundaki yenilikleri takip etme ve araştırma şansım oldu. Bu bilgileri paylaştığım kitap, o yıl ödül aldı. Diziler gibi olmasa da bir miktar para kazanmamı sağladı. Yemek yapmayı öğrendiğim gibi lezzetin peşinde koştum. Uzun süredir bir yemek kitabı hazırlığındaydım, yakın zamanda piyasaya çıkacak.

- Pişmanlıklarınız oldu mu? Yeşilçamcılar, sömürüldüklerini söylerler...
KONTRAT imzalarken şartları biliyorduk. Onların da bizi sömürdüğünü düşünmedim. Bence esas kazançları, yakın komşularımıza satarken hatta ondan da önemlisi televizyonlara satarken çok büyük oldu.

- Peki bu kadar çalışmanın karşılığını alabildiniz mi?
BAŞROL oyuncularından çok, karakter oyuncuları için bir havuz oluşturulmasını istedim. Çünkü çok fakirlik çeken, hastanelerde çile çeken, sıkıntılar içinde ölenler oldu. Ama bir türlü başaramadık.

Gençlerin şansı var
- Avrupa'da da o dönem tanınıyordunuz. Yurtdışına açılmayı neden düşünmediniz?
AVRUPA dediğiniz bir tek Yunanistan... Bir de komşumuz İran gibi ülkelerde tanınıyordum. Fakat şimdi Kıvanç Tatlıtuğ, Kenan İmirzalıoğlu, Beren Saat ve Tuba Büyüküstün gibi gençlerin şansı olabilir.

- 'Yıldızlar yaşları ilerledikçe mutsuz olur' derler. Sizde durum ne?
VALLAHİ kimse yaşlanmak istemez. Ama bana da iltifat olsa bile 'Yaşlanmayan' denince mutsuz değil, çok mutlu oluyorum.

Birbirimizi kıskanmaya vaktimiz yoktu
- Günümüzde esmer kadınların başrol oyuncusu seçildiği bir dönemde siz sarışın bir oyuncu olarak o dönem herkesin arasından sıyrılmayı nasıl başardınız?
TÜRKİYE'de saçlarını boyamıyorsalar, kadınların çoğu esmerdir. Tipik Türk güzeli de karakaşlı, karagözlü diye tarif edilir. Onun için halk, esmer kadınları kendine daha yakın bulur. Sarı saçlı olmak en azından zengin ve şımarık kızlar ya da daha göze batan, daha süslü vamp kadınlara aitmiş, bana kadar... Günler, aylar geçtikçe gördük ki bu filmlerdeki rolüm, çoğunlukla jönlerin kahraman olduğu, benim de zengin ve şımarık kızları oynadığım hikayelermiş. Acı çeken, ezilen, çok eziyet çeken, sonra intikamını alan rollerdi star yapan. Bir müddet böyle rollerin gelmesini bekledim. Hemen olmadı ama bana yaramaz, sempatik rolleri yakıştırdıkları için daha çok sevmeye başladılar.

- Türkan Şoray, Fatma Girik, Hülya Koçyiğit'le rekabet içerisindeydiniz. Aranızda hiç mi kıskançlık olmadı?
O kadar yoğun çalışıyorduk ki yılda 12-13 film çektiğimiz oluyordu. Kıskanmaya vaktimiz olmadı.

'Öpüşmem' kuralını Belgin Doruk koydu
- 'Kariyerim için öpüşmeye gerek duymadım' demiştiniz. Başka ne gibi kurallarınız vardı?
BİZDEN önce Belgin Doruk gibi büyük isimler 'Öpüşmem' diye kurallar koymuş. Bu da seyircinin onu daha çok sevmesini sağlamıştı. Biz, kuralları devam ettirdik.

- 117 filme imza attınız. O yapımları nasıl anıyorsunuz?
SEYİRCİYE istediği pembe masalları verdik. Doğan çocuklara bizlerin isimlerini verdiler. Hala saygı ve sevgi gösteriyorlar.

AKŞAM- BARIŞ KOCAOĞLU