Fulya OMAÇ / Çeşme

Konuklara Bazina, Çullama, Glika ikram edildi..
 

Çeşme Rotary Kulübü tarafından düzenlenen etkinliğe Germiyan sakinlerinin yoğun ilgi gösterdiğini belirten dönem başkanı Pınar Kırmızıoğlu, oluşturdukları Germiyan Toplum Birliği’nin bu etkinlikle ‘Germiyan’ın korunması gereken değerleri nedir, bunları yitirmeden nasıl bir kalkınma olabilir ve bölgeden uzaklaşan gençlerin geri dönmesi nasıl sağlanabilir?’ sorusunun yanıtını aramayı amaçladıklarını söyledi. Kırmızıoğlu, “Bu arayış, Çeşme Belediyesi’nin farklı mahalleler için yürüttüğü kimlik ve model arayışı ile de örtüşmekte. Bu arayışa destek veren Çeşme Rotary Kulübü olarak, Germiyan’ı “Slow Food” hareketiyle tanıştırmaya karar verdik. Eğer Germiyan bu zincirin bir parçası olmayı kabul ederlerse, uluslararası boyutta sahip olduğu değerleri hem tanıtıp, hem de koruma şansına sahip olacak ve bunun ekonomik getirisini de tüm Çeşme ve yarımada ile paylaşacaklar” diye konuştu.

BİR FAST FOOD DEVİ, ESNAF LOKANTASINI YERİNDEN EDİNCE HAREKET İVME KAZANDI

Sözlerine Slow Food’un anlamının ne demek olduğunu anlatarak başlamak istediğini belirten  Nedim Atilla, “İngilizce’de ‘Slow’ yavaş, ‘Food’ ise yemek, yiyecek anlamında. Ama Slow Food tam olarak, yavaş yavaş, tadını çıkara çıkara yemek değil. Çok daha geniş kapsamlı bir kavram. Yemek yemek bir insanın hakkı, lezzet bir insan hakkı. Ama Slow Food aslında bir koruma hareketi. Nereden çıkmış bu? Öncelikle onun hikayesini anlatıp, bir fikir edinmenizi sağlamaya çalışacağım” dedi. Türkiye'nin çok da farkında olmadığı ama dünyada çok hızlı gelişmekte olan Slow Food’un hikayesinin, her ne kadar hızlı yeme alışkanlığını ortadan kaldırmak, yerel üreticileri korumak amacıyla 1986 yılında İtalya’da Carlo Petrini tarafından başlatıldığı kabul edilse de, asıl ses getiren çıkış ve hareketin tanınmasının 23 yıl önce yine İtalya’da başladığını vurgulayan Nedim Atilla şöyle konuştu:



“Yıl 1992. Roma'nın merkezinde, İspanyol Merdivenleri diye bilinen meşhur bir yerde, meşhur bir esnaf lokantası (ki esnaf lokantalarına Tratorya derler) taşınacağına dair bir yazı asar kapısına: ‘Pazartesiden itibaren şu adrese taşınıyorum’ diye. Oraya gelip giden gazeteciler de var, benim gibi gerçek yemeklere düşkün.
‘Niye taşınıyorsun?’ diye sorduklarında, esnaf ‘Bizim dükkanın sahibi, burasını çok daha fazla kira veren çok uluslu bir hamburger fast food şirketiyle anlaştı. Bir yerel değerin göz göre yerinden, yurdundan edilmesine gönlü razı olmayan gazeteciler, anında ‘Biz Roma'nın göbeğinde bir tratoryanın McDonalds’la yer değiştirmesine razı değiliz’ diye bir hareket, imza kampanyası başlatıyorlar. Bir ayda 10-15 bin imzaya ulaşıyor. Daha o zamanlar, yani 20-25 yıl önce bile insanlar fast food yiyeceklere karşı çıkıyorlar. Bugün bize öyle korkunç şeyler yediriyorlar ki, fast foodlar bunların yanında masum kaldı. Hem de çok masum.”

NE YİYORSAK OYUZ



Bugün bize gerçek gıda yedirmediklerini, gerçek gıdanın; bu köyde yapılan kopanisti peynirinin, beslenen Sakız koyununun, pişirilen Germiyan ekmeğinin, tarhananın, Çeşme kavununun gerçek gıda olduğunun altını çizen Nedim Atilla, “Bize o kadar çok gerçek olmayan şeyleri yediriyorlar ki şaşırmamak mümkün değil. Süpermarketlerde insanların, özellikle de çocukların gözünü boyayarak satılan bir takım yiyecekler gerçek gıda değil. Hepsi kimyasal, hepsi zehir. Daha çok yeni, geçtiğimiz günlerde iktidara yakın bir gazete gazlı içeceklerle ilgili bir haber yayınladı, emin olun inanamazsınız. Onlar bile isyan ediyorlar. İşte Slow Food bu nedenlerle fast food beslenme hareketine karşı başladı. Slow Food bugün gerçek gıdanın peşinde. Her yerde, her zaman esnaf lokantasını, evde pişen çorbayı, kabak çiçeği dolmasını savundu. İtalya'dan bütün dünyaya böyle yayıldı. Yerel gıda, doğal gıda ve gerçek gıdanın peşinde insanları bilinçlendirmeyi kendine görev edindi. Yediğimiz balıklar gerçek balık olmaktan, tavuklar gerçek tavuk olmaktan çıktıysa buna ‘Dur’ demek gerekiyor. Gerçek olmayan gıdayla işimiz yok, derdimiz gücümüz gerçek gıda ve bir sloganımız var ‘Ne yiyorsak oyuz’. Slow Food bugün işte bunu savunuyor” dedi.

BURASI GERÇEK GIDANIN MERKEZİ OLUR

Türkiye Slow Food hareketi olarak bir de yeryüzü pazarları oluşturmaya başladıklarını, ilkinin Foça’da, ikincisinin ise İstanbul Şile’de kurulduğunu, Germiyan’ın bir Slow Food köyü ilan edilmesi durumunda, bir süre sonra burasının da bir Worldmarkt yani bir yeryüzü pazarı haline gelebileceğine dikkat çeken Nedim Atilla sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ben bu toplantıda bu kadar dostumuzu, köyümüzden bu kadar insanı yan yana görünce sevindim gerçekten. Germiyan neden bir Slow Food köyü olmasın. Bakın Rotary burada Germiyan Toplum Birliği’nin kurmuş, ne güzel. Köyün demografik yapısını da görüyoruz. Mühim olan sizlerin önümüzdeki yaz günlerini Çeşme Rotary Kulübü'nün sağlayacağı destekle buradaki toplum birliğini, Germiyan’ı bir Slow Food köyüne dönüştürmeniz. Bu sayede burası gerçek bir gıda merkezi haline gelecektir.”



UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ LEZZETLERİMİZİ GERİ GETİRECEĞİZ

Katılımcıların ilgiyle dinledikleri bu konuşmanın ardından söz alan Germiyan’ın yerlisi ve aynı zamanda Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Engin Önen, yaptığı bilgilendirme için Nedim Atilla’ya teşekkür ederek, “Zahmet verdik ama çok iyi bir toplantı oldu. Rotaryen dostlarımız da her koşulda bu köy için koşturuyorlar, gönüllü çalışıyorlar, büyük emek veriyorlar. Onlara da teşekkür ediyoruz. Bu projeyi sadece bize kazanç getirecek diye ticari olarak düşünmeyelim. Köylü zaten bir şey üretirse satıyor. Bu hayatı kendimiz için tercih edelim. Bu en büyük kazanç. Burada şimdi bir heyecan dalgası var. Ninemizin, dedemizin ürettikleri unutulmasın. Onları bilen yaşlılarımız, onlardan el alan gençlerimiz o gerçek gıdalara sahip çıktıkça, hayat burada güzelleşecektir. Her şeyden önce kendimiz güzel bir hayat süreceğiz. Bu köy, kültürünü sürdürmeli, yoksa çoğu değerlerimiz zaman içinde kaybolup gidiyor. Bu proje gerçekleştiği takdirde kaybolmaya yüz tutmuş lezzetlerimizi, geri getirmekle kalmayacağız, gerçek gıdaları herkesle de paylaşacağız. Bu bizim en büyük kazancımız olacaktır. Yani sadece satmak için değil, kendi yediğimiz gıdaların da böyle olması gerektiği için bu proje çok önemli” diye konuştu.
GERMİYAN: TÜRKİYE’NİN İLK SLOW FOOD KÖYÜ

Projenin hayata geçirilmesi için yapılan oylamada, katılımcıların tamamının destek vermesi üzerine Nedim Atilla’ya izlenecek yol haritası soruldu. Bunun üzerine tekrar söz alan Nedim Atilla atılacak adımları şu şekilde sıraladı:

“Önce aranızdan 25 gönüllüyü belirleyeceksiniz. Bu 25 gönüllünün içinden de beş kişilik yönetim kurulu seçeceksiniz. Bunlardan bir tanesi Rotaryen dostlarımızdan olsun ama hareketin lideri olmayacak. Yönetim köyden bir arkadaşımızın liderliğinde olacak. Karşılıklı ilişkileri sağlıklı sürdürmek açısından başkan yardımcısı Rotaryen dostumuz olabilir. Bunların üç tane yedeği olur. Bir denetçi atarız ve bu iş başlar. Rotary'den gelen arkadaşın Convivium Denetçisi (Bakınız: Bu sayımızdaki Prof. Dr. Huriye Çatalca’nın YAVAŞ YEME AKIMI adlı yazısı) dediğimiz bir unvanı olacak. Ben bir gün gelip bilgisayarı açıp onu anlatacağım. Engin Önen Hoca bu köyden çıkmış bizim entelektüel seviyesine güvendiğimiz bir insan. Engin Hoca’nın liderliğinde bence bu projeyi gerçekleştirebilirsiniz. Çok da iyi olur, başarılı olur. Daha sonra burasını bu yılın içinde veya önümüzdeki yılın başında Türkiye'nin ilk Slow Food Köyü ilan edilebiliriz. Bakın şimdi Cittaslow’lar yani Sakin Şehir kuruluyor ki bizim Slow Food’un içinden çıkmış bir harekettir. Seferihisar ilk Sakin Şehir oldu. Burası da ilk Slow Food Köyü olabilir, her yeri salyangozlarla süsleyebiliriz. Salyangoz çok küçücük bir hayvandır emin adımlarla ilerler ama gittiği yerde iz bırakır. Sizler de burada böyle bir iz bırakılabilirsiniz. Türkiye'deki ilk Slow Food köyünü kurarak bütün Türkiye'nin ilgisini çekebiliriz. En büyük şansınız ise yerel yönetimin burayı önemsemesi. Çeşme Belediyesi’nin ‘9 Durak 9 Deneyim’ projesinin bir durağı Germiyan. Bu çok güzel. Siz yerel yönetime destek olursanız, yerel yönetim de mutlaka buna sahip çıkacaktır. Ama her şeyi belediyeden beklemeyin, kendi gücünüzle projeye sahip çıkın. Zaten 15 lira ile 30 lira arasında katılım payıyla başlıyor her şey. ‘Biz 25 kişi olduk, yönetim kurulumuzu, yedekleri ve denetçilerimizi seçtik’ dersiniz, ben yine koşa koşa gelirim buraya. Bir akşam üzeri açarız bilgisayarı ve işe başlarız. Ama lütfen kendinizden birilerini seçin bu işe. Başka yerlerdeki gibi İstanbul’dan gelmiş arkadaşlar almasın inisiyatifi. Çünkü uluslararası bir hareketin, network’ün parçası olacak burası. Bütün Türkiye gazetelerine haber yayını yapacağız. İnsanlar Çeşme’ye, Alaçatı’ya geldiklerinde Germiyan’a da gelecekler. Alaçatı niye marka oldu? Yapısını bozmadı, korudu da ondan. Hiç unutmayın bunu. Alaçatı’da o eski evlere, bundan 20 sene önce kimsenin dönüp de bakmadığı o evlere, şimdi milyon dolarlar istiyorlar. Buradaki hayatın korunması için, burada yaşayan herkesin de bu hayatın sürdürülebilirliğinden bir getiri sağlaması lazım. Bunun sağlanabilmesi için de bu proje biçilmiş kaftan. Düşünsenize her yerde ilk Slow Food köyü Germiyan denilecek. Şuna emin olun gastronomi turizmi şu an dünyada yükselen en büyük trend. Bunun bir parçası olacaksınız.”
ATA TOHUMUNUN KIYMETİNİ BİLELİM

Bir soru üzerine mümkün olduğunca organik sözcüğünden uzak durmaya çalıştıklarını vurgulayan Nedim Atilla, “Biz gerçek gıda demeye özen gösteriyoruz. Çünkü organik dediğin zaman güvenilirliği tartışılmalı bir takım sertifikalar devreye giriyor. Oysa sizlerin ürettiklerinde ne ilaç var, ne başka bir şey. İşte bu gerçek gıda bunlar, sertifikaya ihtiyaçları yok. Kopanisti peyniri burada yapılmaya devam edecekse, Ayşe Abla burada kopanistinin en iyisini, kralını yapıyor. Ama kopanisti yapabilen o kadar az insan kaldı ki, onun da bu peynirin yapımını çocuklarına, torunlarına öğretmesi sürdürülebilirlik açısından çok önemli. Nazilli’nin Ocaklı Köyü de Slow Food’a üye olmak için baş vuruyor. O köyde de organik yok. Herkes gerçek gıda yapıyor. Organik tarım yaparsınız veya yapmazsınız, ama siz kendi ürününüze güvenin. Burada hanımların çeyizlerinde ata tohumları vardır mutlaka. Evlerde eski tohumlar var mı? İri çekirdekli karpuz, domates, kavun, börülcelerimiz var. Bunların hepsi ata tohumu, çeyiz bunlar, bilezikten kıymetli. Onları koruyalım, kendi aramızda tohum takası yapalım. AKP tohum satmayı yasak etti. Takas demek, ‘Ben sende olamayanı sana hediye ediyorum, sen de bende olmayanı bana hediye ediyorsun’ demek. Slow Food geldiğinde burada küçük aile işletmeleri olacak” dedi.

BAMYA’DAN BAZİNA, ÇULLUK ETİNDEN ÇULLAMA

Slow Food Köyü kurulması konusunda varılan mutabakat sonrasında konuklara Dilek - Süleyman Özer çiftinin otantik köy evi müzesine dönüştürdükleri evilerinin bahçesinde, Germiyanlılar tarafından hazırlanan ve aralarında Bazina, Çullama, Şeker İşi (Damat Kurabiyesi) ve Glika gibi yöreye özgü lezzetlerin de olduğu enfes bir sofra kuruldu, hep birlikte bir akşam yemeği yenildi.