Sevgili okuyucular,

Diyarbakır’ın Lice ilçesi kırsalında, yine alışık olduğumuz, insan yaşamına değer vermeyen, herşey ‘devlet için’ mantığının devrede olduğunu görmekteyiz.

Kalekol ve Karakol yapımına karşı direniş gösteren sivil insanların üzerine tankı, topu, gaz bombası ve silahları ile saldıran polis ve çevik kuvvet ten oluşan güvenlik güçleri, 2 insanı yaşamadan kopardı.

Ramazan Baran ve Hacı Baki Akdemir, güvenlik güçleri, polis, çevik kuvvet tarafından yapılan saldırlar sonucu yaşamdan katledilmişlerdir.

Katliam, ‘devlet aklını’ kendine rehber edinmiş, ‘ana akım’ ve yandaş medya tarafından yaşanmamış gibi sunulmaya çalışılıyor. Siyasal sahnenin aktörleri, ‘muhalif’ partiler, yine ‘devlet aklının’ gereği, ‘teröristle’ mücadele olarak algılamak ve topluma yaşananları bu vb.
söylemlerle manipüle etmeyi tercih ediyorlar.

Evet, iki insanımızı, bu vahşice saldırlar sonucu yaşamdan koparıldılar. Birçok kişi yaralandılar. Sağlık kuruluşlarında, yaşam savaşı veren ve yaralı olan insanlarımız bulunmaktadır.

Peki, neden bu vb. saldırıları Kürt coğrafyasında yaşayan insanlara reva görülmektedirler. Kürt sorunun çözümü, barış sürecinin geldiği aşama dikkate alınmadan, toplumla güvenlik güçlerini karşı karşıya getiren ve insanların yaralanmasına, yaşamdan koparılmasına neden göz yumulmaktadır.

Bir taraftan, ‘barış süreci’ olarak ilan ettiğiniz müzakereleri sürdüreceksiniz, bir taraftan da, aynı süreci sabote eden girişimlerde bulunacaksınız. Karakol ve Kalekol inşaatları açıkça bu süreci sabote eden dumura uğratan bir girişimdir.

Yerkürede, nerede olursa, olsun, müzakere yapan güçler ellerindeki bütün imkânları, müzakere sürecinin hizmetine seferber etmek sorumluluğundadırlar. Aksi durumda, yapılan işin müzakere olduğunu iddia etmek abesle işti kal olur.

Müzakere yapan taraflar, sadece ateşkesin sağlanmasını, gündemde tutarak, yoluna devam etmek müzakere sürecinin başarıya gitmesi için yeterli değildir. Sürecin aksamaması ve istenilen sonuca varmak için, süreci sabote edecek ve zamanla ortadan kaldıracak girişimlerden itina ile uzak durmalıdırlar.

Türkiye Cumhuriyeti ve AKP devleti, bir taraftan, İmralı’da dâhil olmak üzere, müzakere sürecini devam ettirirken, diğer yandan, savaşa hazırlığa devam dedirtecek davranışlardan uzak durmalıdır. Aksi durumda, tarafların açıklamasından, görüleceği gibi sürecin, istenilmeyen sonuçlara doğru sürükleneceği tehlikesi vardır. Konuya taraflar dikkat çekmektedir.

Herhangi bir nedenle olursa olsun, müzakereleri sürdüren taraflarca, sürecin yürümesini engelleyen, sabote eden, eylem ve girişimlerden kaçınılmalıdır. Sabote eden girişimlerden kaçınmak, müzakere etmenin doğası gereğidir.  Aksi durumda, müzakereden söz etmek, suyu bulunmayan havuzda kulaç atmaya benzer.

Ülkemizin, vicdan sahibi insanları, barıştan, demokrasiden yana olan insanların, Lice’de yaşananlar karşısında sessiz kalmamalıdırlar.

Başbakan, R.T. Erdoğan’ın,’B ve C planlarını devreye sokarız’ yaklaşımı, yeni bir savaş ortamına sürüklenmenin açık ilanıdır.  Lice’de devreye sokulan, ‘planların’ neler olduğu bizlere göstermektedir ki, ülkemiz, Kürt coğrafyası yeniden çatışmalı bir ortama çekilmek ve barış sabote edilmek istenmektedir.

Kürt coğrafyasında, yürütülen kirli savaş nedeniyle, 30 yılı aşkın süreçte 50 bin insan yaşamını kaybetti. Vicdan sahibi insanlar, demokrasi güçleri, bu gidişata dur demelidirler. Yeniden çatışmalı bir ortam, ekonomik yıkım, kan, ölüm ve gözyaşı getirir. Lice kanayan bir yaradır. Lice’de katledilen, sadece 2 insan değildir.

Lice’de katledilen genel olarak insanlıktır. Barış girişimleridir.

Kalekol, Karakol inşaatları, derhal durdurulmalıdır. Kürt coğrafyasının, Kalekol ve Karakollara ihtiyacı yok! Barış’a, istihdam alanlarına, ekonomik kalkınmaya, anadilde demokratik eğitime, kardeşçe yaşamın sürekliliği vb. ihtiyacı vardır!

Bir sonraki yazımda buluşmak dileği ile

08.Haziran 2014 
Twitter: AliekberP
Facebook: aliekberpektas