Uzun bir aradan sonra ben ve eşim 2009 yazını bir iki haftalığına da olsa Dersim’de geçirmeye karar veriyoruz. Antalya’dan havayoluyla Ankara üzerinden Elazığ'a uçuyoruz.

Ankara Esenboğa hava alnında Elazığ uçağını beklerken Dersim’den tanıdık yüzler arıyorum. Benim jenerasyonumdan kimseler yok. Uçağın yolcuları daha çok yurtdışından gelen genç ailerle dolu. Her geçen yıl binlerce genç Dersim'e gidip tatilini orda geçiriyor. Dersim sevdalısı bu gençlerin büyük çoğunluğu yurtdışında ve Dersim'e uzak topraklarda doğup büyümüşler. Cıvıl cıvıl bir gençlik Munzur'u ve Dersim'i anne ve babalarından duyarak , bir nehir gibi atalarının toprağına akıyor. Bir kaç yıldan beri birkaç haftalığına da olsa yazları Dersim’in merkezi başta olmak üzere, ilçe ve köyleri bir panayıra dönüşüyor.

Kimi köyler kış aylarında içine düştükleri yanlızlıktan kurtulup yeniden canlanıyor. Kuşlar çocukların çığırtılarına eşlik ederek boş duran evlerin üzerine çekilmiş sessizlik perdesini kaldırıp uzun bir kış uykusuna yatmış doğaya merhaba diyerek yaşamı canlandırıyorlar. Dersim diyaspora’da yaşıyan Dersimlilerin adeta tatil merkezi olmuş. Harçik ve Munzur kıyıları bir panayır görünümünde. Düzgünbaba, Anna Fatma ve birçok yöresel ziyaretgâh Dersimliler için, özellikle de son on-onbeş yıldan beri, her yaştan insanın ziyaret ettiği, dilek adadığı, inanan ve inanmayaların buluştuğu ortak kutsal mekanlar olmuş.

Kadınların ağlıyarak sularına gözyaşlarını akıttığı bu kutsal Nehirler, Munzur, Harçik ve Peri, onların keder ve özlemlerini uzak topraklara taşıyarak, kurak topraklara can veriyor. Çocuk sahibi olamıyan genç kadınlar Munzur gözelerini ziyaret ederek, suyundan içerek hamile kalmayı düşlüyorlar. Anne ve Babalar çocuklarının yaşamda başarılı olmaları için, günahlardan korunmaları için her yıl akın akın bu kutsal mekanlara giderek , kurban keserek dua ediyorlar. Halkın Dersim'e “Jaru Diyaru” veya “Diyare Jaru” (ziyaretgâhlar diyarı) demesi içi boş bir söz değildir. Her köyün bir kutsal mekanı vardır. Bu kimi yörelerde bir ağaç, kimi köylerde bir çeşme ve bir dağdır. Bu kutsal mekanlar kimi yerlerde pirlerin ve ermişlerin adlarıyla anılır. Munzur Baba, Düzgün Baba, Sultan Baba gibi. Dersim’de kadında ermişlerin en yüksek makamınde da oturur. Ana Fatma bunun yalnızca bir örneğidir.

Munzur insanların özlem duyduğu özgürlük ve isyanın sembolüdür. Bu kutsal topraklar aynı zamanda binlerce Dersimli’nin ve Dersimli olmayanların aradığı eşitlik ve adaletin sesidir. Munzur ve Harçık’in buluştuğu iki suyun “Gole Çetu” su yabanda yaşıyanların yaşam gücüdür. Bu kutsal topraklarda akan nehirler Dersimlilere , nerede yaşarsa yaşasınlar, yaşadığı heryerde tarihini ve geçmişini unutmadan kalıcılaşarak kök salmasını ve geçmişten öğrenerek geleceğe bir nehir gibi akmasını temeni ediyor.

Dersim’in nehirleri de dağları gibi kutsaldır. Halk bu nehirlerin kutsallığına inanıyor. Suyun kutsallığı aynı zaman da geçmiş ve gelecektir. Bu yüzdendir ki Dersim’in nehirleri şairlerin şiirlerinde türküleşerek günümüze kadar dilden dile söylenen sözlü bir tarihi dile getiriyor.

Gökyüzünün maviliğiyle bütünleşen kutsal Munzur dağlarının derinliklerinden gelerek Dersim'in kırk ocağından Kırkgöze olup sütbeyazı akan sular binlerce yılın özlemi içinde nehir olup uzak toprakları sularken, elkapılarında yaşıyan Dersimlilerin özlemine derman olur, çayına dem olur. Masmavi bir kristal saydamlığında akan sular insanların rüyalarında küme küme toprağından göçmüş insanların ceminde sema olur, Hızır babaya ve yanındaki köçeği Munzur Baba'ya dara durulur, hayır duası alınır. Hayır duası alınır ki, yabanelin kahrı çekilsin. Yoksa nasıl çekilir sürgünde yürek acısı, evlat acısı ve Dersim'e olan ayrılık acısı. İşte bu nedenden dolayıdırki yer yıl onbinlerce Dersimli bu kutsal toprakları ziyaret ederek özlem gideriyor.
Daha sonraki yıllarda senede en az bir kez olmak üzere Dersim'e gidiyorum.

Dersim 2005’ten sonra her geçen yıl giderek artan yoğun bir ziyaretçi akını yaşıyor. 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası, seçim yenilgisini haz edemeyen güçlerin Suruç’ta 33 canı bombalı bir komployla öldürmeleri ve onu takiben gelişen olaylar bu yılki Munzur Kültür ve Doğa Festivali'nin güvenliğin sağlanamayacağı korkusuyla belediye tarafından iptal edilmesine neden oluyor. Dersim’de 14 bölgenin “özel güvenlik bölgesi” ilan edilerek insanların hareket alanlarının tümden ortadan kaldırılması gidenlerinde bir an önce dönmelerine yol açtı. Gitmeye hazırlanan binlerce insan ise gitmekten vazgeçti.

Bu yıl Dersim'e gitmek isteyipte gidemeyen binlerce göçmenden biri de ben oldum. Dersim'e gidipte Munzur gözelerine uğramadan gelinmez. Bir çok ziyaretçi gözelere gidip suyun kıyısında uykuya yatar. Uykusunda Munzur Babayı görmek , ona secdeye durmak, duasını almak isterler.

Ziyaretçilerin bir kısmı rüyasında gördükleri ak sakalı nur yüzlü yaşlı adamın, sularından içtikleri gözelerin suyuyla bütünleşen o yemyeşil akasya ağaçlarının Piri Munzur Baba'yı gördüklerini anlatırlar. Bunun içinde uykuya yatarlar. Son kez 2011 yılında Munzur gözelerine gittiğimde ortanca yaşlarda bir ziyaretçi ile karşılaştım. Çocuklarıyla Munzur Baba’ya gelip suyundan içip derin bir uykuya dalmıştı. Bana pişirip getirdiği niyazdan bir parça verdikten sonra anlatmaya başladı.

“Uykuya dalar dalmaz gökyüzünü peltek peltek bir yama gibi süsleyen beyaz bulutlar birer birer gökyüzünün derinliğine çekilerek kayboldu. Yemyeşil Ovacık Ovası gökyüzünün maviliğiyle bütünleşip gerdeğe girdi. Ve Ovacık Ovası gökyüzüyle bir gövde olup Hızır Babaya secdeye dururken, Munzur Baba o nur topu yüzüyle bir ışık olup insanlığa aydınlık oldu. Gökyüzünün maviliğinde Ovacık Ovası'nın yeşiliği bir halı gibi desenlenerek sonsuz okyanuslara taşındı. Ve o an Munzurun suları okyanusun sularındanda maviydi. Ve Munzur Baba Hızır’ın yanında göründü. Ben , daldığım derin rüyamdan uyanmak istemiyordum.Rüyamda gördüğüm Munzur Baba'nın ayaklarına kapanıp, duasını alıp, çocuklarımın geleceğini öğrenmek istiyordum. Munzur Baba ayaklarına kapanmama fırsat vermeden, beni omuzlarından tutup kaldırdı.“

Bu anlatılan bir rüya’da olsa insanların kendilerini özdeşleştirdikleri bu kutsal topraklar yeni ziyaretçilerini bekliyor. Gelin Dersim’de anlatılan öykülerin, söylenen türkülerin bir dinleyicisi de siz olun.

7. Haziran 2015 sonrası Kürt halkına karşı başlatılan bu kirli savaş Dersim’in kutsal topraklarını tahrip etmekle yetinmiyor,aynı zamanda Dersimlilerin inanç merkezlerini de yerle bir ediyor. Bu savaşa karşı Dersimlilerin zulmedenlere ve zalimlere karşı söyledikleri bir beduası var , “Xızır , bize zulmeden zalimlerin ocağını söndürsün”.

Bir yılı daha geride bırakırken, savaşın getirdiği acıları barışa dönüştürerek geleceğimiz kardeşlik olsun umuduyla hepinize sevgi dolu 2016 dilerim.

Bonn, Aralık 2015