Yıl 2012, yer Mersin Akdeniz Belediyesi salonu, konu Çözüm Süreci. Konuşmacılardan biri de bendim. Konuşmamın ayrıntılarını elbette ki hatırlamıyorum. Fakat konuşmamda homurtulara neden olan bölümü hiç unutmadım. Tek cümle ile: bu iktidar ile veya ‘sol’ iktidar da olsa Çözüm Süreci bu devlet yapısıyla pek mümkün değildir.  

RTE’nin Anayasa Mahkemesinde aldırdığı son karar ve tahliyeler nedeniyle, HDP Milletvekili Katırcıoğlu’nun açıklamaları ve HDP Eş Başkanı M. Sancar’ın Bianet’e verdiği demeç, normal yaklaşımlar olarak ele alınabilir mi? Milyonlarca KÜRT, geçmişte de bu tür havuç taktikleri nedeniyle iktidarın peşinden düşünmeden gitmişti. Çünkü liderler sınıf tahliline dayanan bir strateji izlememişlerdi. Bu açıdan soruna yakından bakmak gerekiyor. 

Yukarıdaki iki Kürt liderin yaklaşımı ve birçok devrimci Kürt militanların görüşleri özetle aynı:  İktidar ‘çözüm konusunda bir adım atmayı düşünürse tabii ki konuşuruz’. Fakat kokuşmuş, ülkesini soyan mafyatik iktidar ile diyaloga girme kelimesi bile tepki çekiyor. Ne var ki tepki, sırf iktidarda AKP ve MHP olduğu için gösterilmektedir. Hâlbuki iktidarda CHP veya diğer partiler de olsa Kürt sorununu, mevcut devlet aklı var olduğu müddetçe çözülebilir mi? Gelin buna bakalım! 

 M. Sancar bakın ne güzel söylemiş: “Mevcut iktidarın ideolojik harcı, siyasal zihniyeti ve pratikleri dikkate alındığında bu yönde "samimi" bir adım atmasının imkânsız olduğunu kolayca görebiliriz.”  

Fakat HDP Eş Başkanı bir başka tespit yaparak yukarıdaki kıymetli yaklaşımını törpülemiş: “Geçmişte bu yönde yaşanan deneyimlerin başarıyla sonuçlanmamış olmasını, müzakere ve diyalog modelinin doğru olmadığına kanıt göstermek çok ciddi yanılgılara ve yanlışlara yol açar.” 

Sorun; ‘müzakere ve diyalog modelinin’ doğruluğu veya yanlışlığında düğümlenmiyor. Sorun bu diyalog ile bir sonuca ulaşıp ulaşamayacağımız noktasında ortaya çıkıyor.  Ayrıca bu ‘çok ciddi yanılgılara ve yanlışları’ bilmek isterdik. Ama bu yanılgı ve yanlışları, geçmişte A. Öcalan ve Kürt liderlerin, bugün de M. Sancar ve arkadaşlarının taşıdığını göstermek isterim. 

KÜRT SORUNU DEMOKRASİ İLE ÇÖZÜLÜR 

Ülkemizde Kürt sorunu bir demokrasi (demokratik devrim) sorunudur. Demokrasinin inşası sadece bu iktidar ile değil, CHP ve Millet ittifakı ile de yapılamaz. Tüm söylemlerine rağmen bu partiler de Komünistler, Kızılbaşlar, Kürtler ve Kadınlar (4 K) konusunda özünde aynı yaklaşım içindedir. Yani kadın sorunu dâhil demokratik kazanımlar, bu devlet aklı olduğu müddetçe kalıcı ve kapsayıcı şekilde kurulamaz. Atatürk iktidarı kadınlara her türlü özgürlükler veren bir sistem kurmuştu hani? Birileri devlet aklını kullanarak iktidara gelip kadınlara baskı ve katliamı yönetebiliyor. Bu konuda birkaç çarpıcı örnek daha vereyim isterseniz: Birincisi; Ecevit iktidarının 1978 Eylül ayından önceki İCRATI ile sonrasına bakmak yeterlidir. Ecevit bu tarihte, ABD ile yaptığı anlaşma ile milliyetçi-ırkçı cephe saflarına geçmiştir. İkinci örnek olarak da bugüne kadar yapılan suikastların, katliamların sistematiğini ve hiçbirinin faillerinin yakalanmamasını ve de devlet tarafından özel olarak korunmalarını gösterebiliriz. Üçüncü örnek ise oldukça sofistikedir: 27 Mayıs darbesi. Bu darbe, demokratik adımlarına rağmen Kürt sorunu konusunda yasakçı ve cezalandırıcıdır. Peki, tüm bu anti demokratik ve faşist uygulamaları organize eden devlet aklı nedir? İşte zurnanın zurt dediği nokta burasıdır. 

Ülkemiz İttihat Terakki Cemiyetinin Türk-İslam Tezi ile yönetilmektedir. Atatürk iktidarı da bu ideolojiyi devam ettirmiş fakat cumhuriyet değerleri nedeniyle bu uygulamayı sistemli hale getirip genişletememiş fakat biçimsel de olsa cumhuriyetçi adımlarıyla, devrimci muhalefeti kontrol ederek demokratik kazanımları minimalize edebilmiştir.   

1952 yılında NATO’ya girilerek devlet aklı; siyaset, örgütlenme ve askeri alanda sistematize edilmiştir. Kontr-gerilla (ERGENEKON) teşkilatı örümcek ağı gibi tüm il ve ilçelerde örgütlenmiş ve de İÇ düşman 4 K’ olarak belirlenmiştir. Ve bugüne kadar tüm kanunsuzluklar bu örgüt aracılığıyla yapılmaktadır. Neden devrim olmadan Kürt sorunu çözülemez veya sosyalizm inşa edilemez? İşte cevabı: 

1-) Ülkemizin iki anayasası vardır. Biri bildiğimiz LEGAL anayasa, diğeri de devlet aklını yönlendiren Kırmızı YASADIŞI anayasa(Milli Siyaset Belgesi).  

Bugüne kadar 1915 soykırımı dâhil gayri insani neler olmuşsa işte bunun tek sebebi bu devlet aklıdır. Onun içindir ki Kılıçdaroğlu çağrılıp tezkereler,  dokunulmazlıklar vb. konulara destek vermesi için uyarılmıştır. İşte bu yönlendirmeyi ve tüm kanunsuzlukları yapan bu güçtür. 

2-) Gizli ve YASADIŞI anayasanın emredici ilk hükmü: Kürt yoktur ve onlar Türk boyudur. Bunun aksini söyleyenler devlet güçleri tarafından yok edilir. Bu işi yapan yiğitler asla devlet tarafından cezalandırılmayacaktır.  

3-) Aynı kararlılıkla Komünistler de(yani emekçiler-çalışanlar) her görüldüğü yerde ezilecektir. Kadınlar ve Aleviler ise sadece Komünist, Kürt veya Kızılbaş hareketle ilişkilendiklerinde ezileceklerdir. 

Evet, gelin bu anayasaya göre demokratik çözüm üretin. Üreteceklerini söyleyenler de sadece iktidar olmak için ERGENEKONDAN izin alan yasal muhaliflerdir. Fakat bugünkü büyük tehlikeye karşı bu ‘muktedir’ biçarelerle ittifaka girmek zorunda olduğumuz da bilinmelidir.  

Tüm bu tespitler hiçbir şey yapmayacağımız, mücadeleyi yükseltmeyeceğimiz anlamında asla yorumlanamaz. Aksine muktedirler arası çelişkilerden azami faydalanmalı ve demokratik tüm girişimler zorlanmalıdır. Kürt sorunu için iktidarda kim olursa olsun diyalog sürdürülmeli fakat yukarıdaki analiz ile. Bilgiler halkla paylaşılıp çözüme onların karar vermesi sağlanmalıdır. Kürt halkı, komünistler, Kızılbaşlar ve kadınlarla aynı kaderi paylaşıyor. Bunu ne kadar çabuk kavrayabilirsek bu devlet aklını da o kadar çabuk alt ederiz.  

Zaten biz komünistler belki bu kuşaklarla değil ama mutlaka işçi sınıfı ve diğer 3 K ile ilişki içinde bu rejimin değişimini sağlayacak ve gelecek temiz toplumu kuracağız.