A.Kadir Konuk
 DİREK 

“Hayır hakim bey” dedi sanık, “Hayır, olay öyle savcı beyin dediği gibi olmadı. Ben öyle direk gidip vurmuş falan değilim. Yalanın yılana bile hayrı dokunmamış, bana mı dokunacak, direğe direk.  Zaten sorun da buradan çıktı doğrusunu söylemek gerekirse; sorun yalan söylememekten çıktı.  

Benim ata babam, yani babamın babası dedem doğumdan ölüme bir defa olsun yalan söylememiş. Nenemin ayağı mı kokuyor, git ayağını yıka, kokusu kıçına vurmuş demiş, muhtar yalan mı söylüyor, jandarmaların önünde onun yalanını düzeltmiş, köye tahsildarlar gelmiş, herkes koyunu keçiyi saklamış, dedem yerlerini göstermiş, bir araba dayak yemiş köylülerden. Onlar döverlerken dedem ‘Ula baba nedek, direğe direk’ diye bağrıyormuş.

Halam evlenmeden önce bir adamla aşna fişna etmiş, neneme kalsa halamı ay hali gördüğü gün gelin edip kızlık zarı sorunundan kurtaracakmış, ama dedem dünürlerine ‘Bizimki çalıya takılmış, biraz yırtıktır, kusuruna kalmayın’ demiş. Sonra da başlamış fıkraya. Adamın biri arkadaşına, kızlarda üç zar vardır, birini doğduklarında, birini baba evinde birini da koca evinde yırtarlar, demiş. Adamın arkaşı hemen, he valla demiş, ama bizim kız üçünü de bizim evde yırttı gitti.

Tabi halamı o haliyle kimse almamış, üstelik ‘direklerin deliği’ diye alay etmişler, adı sokaklara düşmüş. Sonunda bakmışlar kurudu, evde kalacak, yoksul bir dul çobana vermişler bunu. Halam da ‘Direkler gibi boyunuz devrile’ diye ilenmiş anasına babasına.

Ata babam gençken kimse onunla öyle pek dalga geçemezmiş. Ama yaşlanınca çocuklar takılır olmuşlar ardına. Zamane işte, edep haya kalmamış kimsede. ‘Direk direk, gel bir binek’ diyorlarmış ardından. Ata babam da elinde baston, koşuyormuş arkalarından. Bu kez de halk onun adını ‘Deli Direk’e çıkarmış. Soyadı kanunu çıkınca da nüfus memuru kimseye sormadan bizim sülaleye ‘Direk’ soyadını uygun bulmuş.

Benim ata babam öyle biriymiş işte. Dobra do. Her sözünün sonunda da ‘Direğe direk’ diyormuş. Babama da vasiyet etmiş, doğruyu söylemezsen oğlum değilsin diye. Babam da bana öyle vasiyet etti. Bizde her şey neyse o, direğe direk. Bu yüzden dilimiz uzuncadır bizim.

Elbette konuya geleceğim sayın hakimim, ama bir işin evveliyatını bilmeden ahırını konuşmak hayır getirmez. Babam bu direk soyadını sevmemiş sevmemesine de ata yadigarı diye almış kabul etmiş. Bu defa da halk onu ‘Direk oğlu direk’ diye çağırır olmuş. Çünkü ata babam ne kadar doğrucuysa babam onun on katı doğrucuymuş.

Şimdi olaya geliyorum sayın hakimim. Uzun zamandır işsizdim, sonunda bir iş buldum, ama savcılıktan sabıka kaydı istediler. Ula baba biz hırsız mıyız, yolsuz muyuz ki sabıkamız olsun. Politika dersen bizden fersah fersah uzakta. Düşmüşüz ekmeğin derdine, ekmek nerde biz orda. Ama el mecbur, bilirse devlet bilir, gittim savcılığa, derdimi söyledim, soyadın ne dedi oradaki katip, Direk, dedim.

‘Direk babandır’ dedi bu memur bey.

He dedim.

‘Ulan direk oğlu direk, doğru söylesene soyadını’ diye bağırdı bu kez.

Devletin bir memuru, varsın o da biraz dalgasını geçsin, neşesini bulsun, kolay iş değil onlarınki de, diye düşünüp aldırmadım. Doğruyu söyledim ağam dedim, ben Suluca Mahallesi’nden Direk, oğlu Direk’im.

‘Sulak yerden geldiğin belli oluyor inek’ dedi o da, sonra yanındaki kadın hanıma bakarak güldü.

Neden hakaret ediyorsun beyim, dedim, sen sordun ben söyledim.

‘Soyadını söyle ulaaan’ diye bağırdı bu defa adam. Ben de askerde olduğu gibi bağırarak Direeek dedim.

‘Nasıl direk ulan’ dedi, ‘yan direk mi orta direk mi, mendirek mi?’

Basbayağı direk dedim ben de. Sıkılmaya başlamıştım, tamam devletin bir memuru biraz dalgasını geçtiyse ne olmuş yani. Ama evrağı öğlene yetiştirmem gerek.

‘Basbayağı direk babandır’ dedi yine bu adam. Efendim, anlayamadım hakim bey, memura adam demek hakaret mi oluyor? Yani bu memur şimdi adam değilse nedir? Tamam efendim, sözümü geri alıyorum. Bu adam, yani memur efendi yanındaki hanım kadına beni gösterip, ‘Sen böyle yamuk bir direk gördün mü’ diye sormasaydı ben de..

Tövbe, sümme haşa tövbe hakim bey. Hayır efendim, ben öyle, direği sokarım falan demedim, direğe direk. Dikkat edin bir yerinize girmesin bu direk deyiverdim. Dertten ne yaptığımı bilmiyordum, evrakı yetiştiremezsem iş kaçacak elimden, yine de sülalemize yakışır bir davranış olmadı biliyorum, bu yüzden özür diliyorum.

Evet efendim, vurdu, klasörle yüzüme vurdu, yüzüm aha buradan kanadı. Biz kan görmeye dayanamayız hakim bey, o yüzden ne kurban keseriz ne kavurmalık. Tavuk bile kesilmez bizim evimizde. Çocuklarımızı da hastahanede sünnet ettiririz. Kan görünce nevrimiz döner hemen. Kendimden geçmişim, direğe direk. Yani dağıtmışım savcılık katipliğini, direğe direk.

Cezama razıyım hakim bey, bu adam olmayan memurdan özür de diliyorum huzurunuzda. Bir de soyadımın değiştirilmesini ve bundan böyle soyadımın ‘Giydirek’ yapılmasını istirham ediyorum.

Neden mi? Neden olsun sayın hakimim, bu güne kadar direkse direk, hiç değil bundan sonra birazcık da biz giydirek.”