Bugüne kadar değişik türde 3 roman ve hikaye kitabına imza atan Esma Arslan'ın “Giden Gün”adlı şiir kitabı iki bölümden oluşuyor.

İlkinde hayvanlara, özellikle köpeklerine duyduğu derin sevgiyi, onlar hakkında yazdığı satırlarla büyük özlemlerini, onların yokluklarından duyduğu hüzün ve üzüntüyü, karşılaştıkları modern hayatımıza ve insanlığa yakışmayan uygulamaları protesto edişiyle dikkat çekiyor. "Bugüne kadar sevdiği hayvanları hakkında içten, samimi ve korkusuzca duygu ve düşüncelerini ifade eden kaç şair veya yazar tanıyorsunuz ?" diye soran  Hamburglu şair, bu anlamda da bir ilke daha el uzatmış denilebilir.

Giden Gün okurunu sokak hayvanları konusunda da duyarlılaştırıp uyarıyor. Onların da bizler gibi birer canlı olduklarını, sevgiye, yemeğe, ilgi ve şefkata muhtaç olduklarını hatırlatıyor. Aramızdaki tek farkın onların bizlerin yardımlarına muhtaç olmaları. Sokakta da yaşasalar nasıl da insanın ilgisine, sıcaklığına, sevecenliğine ihtiyaçları olduğunu yeniden hatırlatıyor. İnsan ile evcil hayvanların köklü bağlarının nereden geldiğini de anlamaya vesile oluyor, şefkat dolu satırlar.

İNSAN SEVGİSİ VE AŞKA YÖNELİK DUYGULAR

Eserin ikinci bölümünde şair insan sevgisini yani aşkı ele alıyor. Bildiğimiz sevda şiirleri, aşk şiirleri ile eserine devam ediyor. Bu şiirlerin genel görüntüsü, mâlum yurdum insanının arabesk takılmasından veya önceden hesaplı mantık kitap içeriğinden çok, alabildiğine sade, içten ve samimi duygular silsilesi denilebilir. Kurgu, duygu, içtenlik, deneyim ve olması arzulananların harmanlanarak kağıda aktarılması da denilebilir.

Bir bütün olarak Giden Gün’deki şiirlerin tümü için aynı şey söylenebilir: Yol şiirleri, oracıkta ilham geldikçe yazılmış satırlar, anlık duygusal patlamalar, Türkiye’nin gündemi, Hamburgluların hayatlarından kesitler, sırf şiir yazmış olmak için yazılmamış şiirler, unutulmayıp hatırlanması için bir yerlere not düşülmesi gereken ifadeler ama her yönüyle romantizmden öte, gerçekçi izler taşıyan dizeler.

Şiir cesaret ister diyenler bir yana, yurdum insanı olup şiir yazmayanımız yok gibi. Ama asıl iş, okunmaya değer şiirlere gelince kalıcı olan, piyasada yer eden, şiirseverlerin kalplerini fethedenler maalesef çok az. Bu anlamda şiirin ayrı bir emek, maharet ve kararlılık istediği bir gerçek. Yazar ve Şair Esma Arslan büyük iddialarla şiire kapı açmıyor; "ara çalışmam" diye de altını çizip özellikle vurgu yapıyor. Unutulmasını istemediği satırların onda yarattığı anları, hissettirdiklerini, başkalarına çağrıştırdığı imgelemleri not almak, tarihe notlar düşmek diye yorumluyor. Bu anlamda alçakgönüllü ama güçlü ve okunmaya değer satırlara bulaştığını görmek gerekir.

ŞİİR HAYATTIR, ŞİİR HER ŞEYDİR !

Şiir hayattır diyenler bu anlamda bir defa daha haklılar. Esma Arslan günlük hayatın orasından burasından beslenerek ortaya seviyeli bir çalışma çıkartmış. Bu anlamda şiirin salt bir kelime oyunu olmadığını hayatın doğal gerçekliğinden uzak ve farklı ele alınmayacağını da aynı zamanda okura gösteriyor. Siz istediğiniz kadar sözcüklere, süslü tümcelere yüklenin, içeriğiniz zayıfsa, insanların kalbine hitap etmiyor ise, o çalışmanın pek bir ağırlığı olmayacağı ortada.

Giden Gün şiir tadı veren, insanı düşündüren, duygulandıran, sorgulatan, bittikten sonra da oyalayıp meşgul eden bir çalışma. Göçmenlerin şiirleri de öyküleri, romanları gibi yaralı, daha duygusal, derin ve sancılı. Bunun derin özlemlerle açıklanması gerektiği gerçek ama aynı zamanda yazabilmek de önemli. Yazmayı sevmek, hissetmek, hissettirmek de. Yazar ve Şair Esma Arslan bir kez daha bunları yapabildiğini bu eserliyle bir kez daha okurlarına ispatlıyor.