Ganime GÜLMEZ

Tuhaf Buluşmalar Metrosu adlı iki perdelik tiyatro oyunu, Adil Okay’ın 21. kitabı.

Adil Okay bu kitabı: “Erken kaybettiğimiz oyuncu ve yönetmen Erhan Sönmez’in anısına...” ithafen, ‘Yolcu’ adlı kitabında yer alan ‘Tuhaf Bir Buluşma’ adlı öykünün, bir tiyatro oyununa dönüştürülmesi projesi olarak hazırlamış.

Okurken izlemek!

Aç-kapat oyunuyla yönetilen bir pandemi sürecinin belirsizliğinde boğulan insanlığın, en azından belirleyebildiği adımları gerçekleştirdiği yaz günlerindeyiz.

Bütün bu belirsizliklerin üzerine bir de, “Nerede yangın çıkacak, nerede sel felaketi yaşanacak, daha kaç insan evsiz kalacak, evsiz kalanlar kışa nasıl girecek?” belirsizliklerinin de eklendiği yaz günlerindeyiz.

Bir yanımız tüketim çılgınlığını zerre kadar azaltamayan bir insanlık manzarası, diğer yanımız ise savaşların üzerine eklenen “doğal” afetlerle evsiz barksız bırakılan bir insanlık manzarası!

Sinemaya gitmek, tiyatro izlemek... pandemi dönemiyle birlikte çooook uzağımızda kalan, hasret kaldığımız sosyal aktiviteler.

Böyle bir zamanda, iki perdelik ve yaklaşık bir saat sürecek olan bir tiyatro oyununu izlemeye koyuluyorum şimdi.

“O sensin!”

İstanbul metrolarına uçuveriyorum. Herkesin yetişmek için koşuşturduğu tramvaylara ve işlere... Yanısıra da bütün bu kalabalıklar içerisinde gerçekleşen bekleyişlere...

Herkesin kendini kaybettiği-aradığı, farklı farklı bulma yolları üretmeye çalıştığı bir asırda, tesadüfi bir karşılaşmadır bu oyun, arananın ve bulunanın birbirine karışarak kaybolduğu!

Almanya: 'Şarkılarımız Umuda' konserleri devam ediyor Almanya: 'Şarkılarımız Umuda' konserleri devam ediyor

KADIN - O sensin... O sensin... O sensin...

ERKEK- Değilim... ben o değilim... değilim...

Bütün bu kalabalıklardan kopan bir kadın ve bir erkek.

Ve usulca girer bu çağa Konstantin Simonov’un “Bekle beni” adlı şiiri ürpererek.

Erkek ezbere okur bu şiiri:

Bekle beni

Bekle beni, döneceğim

Bütün direncinle bekle beni.

Bekle hüzün yağmurları

Gökyüzünü kaplayınca,

Karakış üşütürken bekle,

Sarı sıcaklar yakarken bekle.

Kimseler beklemezken bekle beni,

Unut anılarla yüklü bir geçmişi

Ne bir mektup ne bir haber

Gelmesin ne çıkar, bekle beni

Bekle beni döneceğim ...

Kadın, şiiri kimlerin bestelediğini hatırlayarak tamamlar sözlerini.

Ve yine heyecanla sürdürür ısrarını: “O sensin, sensin işte!”

Erkek ise hep yorgundur.

ERKEK - Üç on yıldır, kalabalıklar heyecanını yitirdi.

KADIN - İnsanlar kalabalıklarda yitti, yalnızlaştı.

Peki ya aşka ne oldu? Bekleyen bir kadın ve ‘O’ olması dilenen bir erkek aşkları konuşmaya başlarlar.

ERKEK - Keşke herkes nümayişlerde slogan atsa.Hak arasa. Nerde... Baksana Ferhat ile Şirin’e. Ferhat, aşkı uğruna dağları delmek yerine, iktidara yaranıp ihale almaya çalışıyor, dağları değil ama bütçeyi deliyor.

KADIN - Vergilerimiz bunlara gidiyor. Şirin ne oldu peki sana göre.

ERKEK - Şirin de lüks yaşamak için artık sevmez olduğu adamın yanında dizini kırıp oturuyor.

Ve yazılır karşılıklı, bu asırda Kerem’le Aslı’ya da neler olduğu.

Peki biz kimiz?

Tesadüfen karşılaşan iki kişidir. Biri kadın, biri erkek. Sosyal rolleri yoktur. Yaşları ve meslekleri de! İsimleri de! Sadece konuşmalarıdır kendileri. Konuşurken değişen düşünceleri.

ERKEK - En azından kahramanları ayrıdır. Hepimiz ayrı kişileriz, her aşkta biz de değişiriz, şu anda seninle konuşan ben, yarın başka bir ben olacağım. Biz kendimiz bile her gün değişirken, diğer aşk kahramanlarına benzememiz, onların yaşadıklarını yaşamamız olası mı? Hem hayat başlangıç çizgisi ile final arasında kalan yol değil sadece. Tek bir koşudan ibaret değil. Her aşkın sonu olsa da; aşklarla sürer hayat, süslenir, renklenir. Gün gelir ipi göğüslersin. Gün gelir yeni bir koşuya başlarsın.

KADIN - Öyleyse neden yeniden başlamalı. Sonuç hep aynı olacaksa. Yalnızlığımı ikili yalnızlığa gömdüğüme sevinirken, yıldızlara uzanan yolculuğum bitecekse her koşunun sonunda, neden her son bir yeninin başlangıcı diye avunayım.

Evde de izleyebilirsiniz!

İki perdelik bu oyunu izlerken, buralarda düzenlenen Gençlik Festivalleri’ni, ya da dernekler düzeyinde organize edilen tiyatro gösterilerini düşündüm hep. Amatör tiyatro guruplarında yer alan kadın ve erkekler geçti aklımdan. İki kişilik bu oyunun rollerini yakıştırdım bazılarına. Tercihe göre görevlendirilebilecek üçüncü kişiyi de...

Pandemi süreci! Oyunu evde izledim, bitti!

Sahnelerin hepsi, birer yalın insanlık sahnesiydi.

Özlem duyduğumuz, kaybettikçe kaybettiğimiz insanlığın yalın hâlleri!

Pandemi süreci, hemen bir kaç yıl içerisinde arkamızda kalacak bir süreç gibi görünmüyor. Bu oyunun, kısa bir zaman zarfı içerisinde sergilenme imkânı zor bulunabilecekmiş gibi görünüyor.

Ancak Tuhaf Buluşmalar Metrosu, bir seyirci koltuğuna oturduğunuzda, sahneyi de oyuncuları da capcanlı hissedebileceğiniz bir durulukta ve sadelikte kaleme alınmış.

Tuhaf Buluşmalar Metrosu’nu evinizde bir koltuğu oturup, oyuncuları kendi kafanızda tasarlayarak, başından sonuna dek yüzünüzde bir tebessümle ve gerçekten bir tiyatro izlemenin keyfiyle de okumanız mümkün!

Kalemine, kurgulama direncine sağlık Sevgili Adil!

İzleyicisinin bol olması umuduyla...

Kitabın Künyesi: Adil Okay, Tuhaf Buluşmalar Metrosu, Tiyatro, Klaros Yayınevi, Haziran 2021, Ankara.