Türkiye acayip gelişmelerin yaşandığı bir ülke konumundadır.

Aslında Türkiye Cumhuriyetinin 90 yılı aşkın süreçteki tarihine bakıldığında yaşananlar, 'normal' karşılanabilir. İçinden geçtiğimiz süreç yaşananlar tarihte farklı dönemlerde, farklılıklar taşıyan muhtevaya sahip olsa da, geleneksel devlet aklının, günümüzde tekerrür etmesidir. Türkiye Cumhuriyeti, 26. dönem Milletvekili, AKP genel başkanı, 64. Hükümetin başkanı ve bakanlar kurulunun başbakanı, Ahmet Davutoğlu, bulunduğu başbakanlık makamından kovuldu.

Başbakan A. Davutoğlu, İstifa etmedi. Hükümetinin, ''başarı veya başarısızlığı'' nedeniyle, görevinden ayrılmadı. Kendi açıklamasına göre, ''zaruretten'' görevini bırakacağını ve 22 Mayıs 2016 tarihin yapılacak olan AKP 2. Olağanüstü kongresinde de, ''aday olmayacağını'' açıklayarak, başbakanlığa, ''veda edeceğini'' söylemektedir.Aslına bakılırsa, başbakan A. Davutoğlu, yol arkadaşları tarafından dışlanmış, emrinde hizmet ettiği Saray ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan tarafından görevinden azledilmiş, kovulmuştur.

Saray'a yakın yandaş gazeteler, köşe yazarları konuya ilişkin açıklamalarında ve yayınlanan, ''pelikan dosyalarında'' yeterince ipuçlarına rastlamak mümkündür. Bütün bu gelişmelerin arkasından, malumun ilanı, ''düşük profilli'' (görüntülü) başbakan adaylarını bulunması için gereken çalışmalar
başlatıldı.

Aslında özel bir çabaya gerek yok derim. AKP içinde yeterince, ''düşük profilli'' 'yeteneksiz' Saray'a hizmet verecek, emir kulu milletvekili sayısı yeterince bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan'ın parmak işaretiyle kısa sürede, ''düşük profilli'' bir başbakan adayı, AKP genel kuruluna sunulur ve parmakların kalkmasıyla seçilir.

TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisinde de, ''milli ve yerli iradeyi'' temsilen bir başbakan görevini icra etmeye devam eder. Ne zamana kadar? Daha, 'yetenekli' ''düşük profilli'' bir başka aday tespit edilene kadar!

İşte, ''ileri demokrasi'' ''milli irade'' AKP devleti, Saray'ın geldiği önemli bir aşama, ülkemize, 'kazandırılan' yeni bir süreç, kovulan başbakan ve aranan, 'düşük profilli' yönetici. Başbakanın görevinden azledilip, kovulmasına şaşırdınız mı? Şaşırmamak gerekir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu vb. vakalar dönem-dönem farklı şekillerde yaşanmıştır.

Kendi mebuslarını sabotaj, şantajlarla ekarte eden TBMM tarihine sahip bir ülkeyiz. Kendi subaylarına, 'suikast' düzenleyen, generallerinin yaşamına son veren bir ülkeyiz. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını, bakanlarını idam sehpalarında sallandırarak yaşamdan koparan, kendi Cumhurbaşkanını, 'zehirlediği' gerekçesiyle suçlanan ve ölümüne sebep olan bir ülkeyiz.

Gençlerini, özgürlük, demokrasi, bağımsızlık talebinde bulundukları için, darağacında sallandıran oylamayı içine sindiren bir TBMM'ye sahibiz. Bünyesinde çalışma yürüten, milletvekillerini tekme-tokat gözaltına alıp, onlarca yıl cezaevlerinde yatıran, ''terör suçlusu'' muamelesi yapan, TBMM geleneğine sahibiz.

Peki, o zaman neden şaşıralım. Kendini ülkenin, 'tek sahibi' sanan ve tüm yetkileri fiilen elinde, 'toplayan' bir Cumhurbaşkanı ve Saray'la karşı-karşıyayız. Cumhurbaşkanı, Saray kendisiyle, 'uyumlu' çalışmayan, güdümlü davranmayan, 'profili düşük' istenilen oranda düşük, 'olmayan' bir Başbakanı azledilip, kovulmasına şaşırmamak gerekir.

AKP kurmayları ve Başbakan A. Davutoğlu'nun, tüm açıklamalarına rağmen, Saray tarafından yapılan darbeyle, A. Davutoğlu resmen AKP genel başkanlığı ve Başbakanlık makamından kovulmuştur. Bunun lamı-cimi yoktur. A.Davutoğlu, Saray'ın darbesi ve kovulma karşısında dirayetli davranmayı dahi seçmemiştir. Kendisine yapılan 'azletme' kovulma yöntemini içine sindirmiş ve korkmuştur.

A.Davutoğlu giderayak, 'azledilmenin' kovulmanın acısıyla, 'helâl'lik' istemiştir. Neyin hellâlğini istemektedir? Arkasında kan-revan bir ülke bırakarak kaçmaktadır. Kürt coğrafyasında, Ankara da, Suruç'ta, İstanbul da yaşanan katliamlarını sorumluluğunu kim taşıyacaktır? 22 Mayıs 2016 sonrası belki de daha farklı cezalarla karşılaşması muhtemeldir.
   
15 Mayıs 2016

E posta: aliekber.pektas@yoltv. eu
Face:aliekber.pektas
Twitter: @AliekberP