Napolyon tarafından 1800'lerin başında işgal edilen bu bölge, Fransa’nın, İngiliz, Prusya ve Hollanda güçlerine yenilmesi sonucu siyaseten bu galip devletler tarafından organize edilerek 1830’larda Belçika olarak adlandırılmıştır. Aslında Belçika, Hollanda’nın bir parçasıydı: 1600'lerde bu topraklar, İspanya Krallığının işgali sonrası güney bölgesi olarak Hollanda’dan ayrılmıştı.  Bu suni uluslaşma süreci ülkede üç ayrı dilin varlığına imkan tanıyordu. Bu açıdan bu ülkenin bahsi geçen uluslaşma süreciyle yakın bir ilgisi olmadığından, araştırmamızın dışında kalıyor diyebilirim.

Belçika, dışarıdan burjuva aydınlanmadan etkilenerek bu süreci içselleştirmeden yaşamıştır. Dış etkilere olağanüstü açık bu ülkenin politikasına en güzel kanıt, ikinci dünya savaşı yıllarında Nazilerin Yahudileri toplu katliama göndermek için işaretlemeye başladığında aynı ırkçı ve faşist eylemi başlatanlardan birinin de Belçika hükumetinin olmasıdır. Tabi ki Anti-faşist Belçikalıların kahramanca ve destansı karşı çıkışlarını unutmadan bu notu bir kenara yazmalıyız. Yine 1848 de, Marx’ın işçi olayları bahane edilerek sürgüne gönderilmesi Belçika Yönetiminin her esintiden nasıl etkilendiğini gösteren bir örnektir. İsviçre de kantonların varlığı(içsel olan) süreci hızlandırırken, Belçika da aydınlanma İngiliz, Hollanda ve Fransız’ların etkileriyle(dışsal olarak) sürdürülmüştür. Hatta aydınlanmada Fransa’nın etkisi olumlu ve olumsuz yönleriyle daha bir baskındır. Aydınlanma ve demokratik uluslaşma sürecini kendine has özellikleriyle kısmen ve eksik bir biçimde yaşamıştır diyebiliriz.

Belçika’nın öne çıkan bir özelliği de, tarihsel bir arka planı olmadığı için ulusal bir kişiliği olmayan kozmopolit bir ülke konumunda olmasıdır. Calven, Luther’in düşüncelerini geliştirip Fransa’da bir şeyler yapmaya kalktığında öldürüleceğini görüp ülkeden kaçarak Belçika’ya sığınmıştı. Calven’ın, bu ülkenin yönetimini reformcu düşünceleri ve diktacı anlayışıyla kısa zamanda ele geçirmesi bize Belçika hakkında en önemli bilgiyi vermektedir. Bu başarıyı 1530'lar da hangi ülkede gerçekleştirebilirsiniz ki? Yine aynı şekilde, Belçika dış etkilere o kadar açıktır ki, Hitler iktidarının hemen peşine takılabilmiştir.

Güçlüye boyun eğen, kişiliği oluşmamış bir ülke konumundadır. Faşizmi, Almanya gibi içsel gelişiminin bir ürünü olarak değil, dış etki sonucu bunu kabul etmesi bu tür ülkelerin her türlü güçlü rüzgârdan etkileneceğinin de bir işaretidir. Dünya da komünizm hakim olmaya başlasa bunu ilk kabul edecek ülkelerden biri de Belçika’dır. Tabi ki sahtece ve Çince (yani dünyanın en zenginlerinin olduğu komünist ülke olmak gibi). Bu tür karakter, ne yazık ki dünya halklarının ruhunu karartmakta ve kalplerini kirletmektedir. İşte Belçika, bu tür karakterin bir maketidir.   

Ayrıca; nasıl İsviçre, tüm yasadışı paranın yasal üssü ise, Belçika’da tüm yasadışı askeri kontrgerilla hareketlerinin yasal yani NATO'nun merkez üssüdür.