Adalet ve eşitlik arayanlara:

İnsanları harekete geçiren, onları değiştiren, dönüştüren şey, ihtiyaçlarıdır. Yollar kendiliğinden oluşmaz; yapılır. İhtiyacınız olmayan bir yere-yöne yol yapmazsınız. Bilinçsiz yetersizlik, çağımızda sosyalleşmemiş insan tipidir. Adalet ve Eşitlik fark edildiğinde ve de istenildiğinde kavuşulan bir şeydir.

Aydın ve sanatçılara:

Gerçekler karşısında olduğu gibi kendinizden de korkmayın. Aynayı önce kendinize tutun. Kahinlik rolüne soyunmayın. Makara olursunuz. Yazılarınızda kaynak belirtmek „fikir fukaralı“lığınızı değil, bilimsel ve güvenilirliliğinizi yükseltir.

Aşırmak, hırsızlığın yumuşatılmış halidir. Bunu yaratıcılık veya özgünlük olarak sunmaya kalkmayın; internet korkusundan değil, ahlaki bir durumdur. İnsanı boğar, köreltir.

Kadınlara:

Erkek egemen kültürünü içselleştirmiş kadın, erkekten daha tehlikelidir. Kadının erkek egemenliğinden kurtulması, kadının kendisinin kadın olduğu algısından kurtulmasıyla olanaklıdır.

Amoral Tiplere:

Erkeğin üstünlüğünü kanıtlamaya kalkarsanız, kendinize, sadece iki ayak daha eklemiş olursunuz. Aklınızı vajinaya odaklanmaktan kurtarırsanız, kadının da erkek gibi insan olduğunu görürsünüz.

Politikacılara:

Gizlemeyin kendinizi. Bu halinizle güvensizlik saçıyorsunuz etrafa. Korkmayın. Karşımızda kendiniz olun. Böylece muamma olmaktan çıkartmış olursunuz kendinizi. Fıkra da anlatın, politika da. Önünüze gelen bir lokantaya gidin ya da bir çocuk parkına. Aynı otobüse-tramvaya binin, kaldırımda yürüyün bizimle. Sizi bir insan olarak görmemize izin verin; yiyen-içen-sıçan, gülen-ağlayan-uyuyan, seven-sevişen... Hepsi bize, biz insanlara özgü ne de olsa. “Bulunmaz hint kumaşı” değilsiniz. Bilin ki, bir yerlerden ışınlanmadığınızı biliyoruz.

Seçilmişlere:

Yetkiyi güç olarak anlayanlar, hiç bir bilgi ve yaratıcılığı olmayan kalın kafalılardır. Pedagojik formatları düşüktür. Toplumla çatışarak veya onu çatıştırarak yönettiklerini sanırlar. Sanrıları zamanla paranoya boyutuna yükselir ve bütün bir toplumu felakete sürüklerler. Ve bütün diktatörlerin „Mezarını Kazanlar:“ hanesinde, kendi isimleri yazılıdır.

Saplantılılara:

İdeolojileri, inançları, kültürleri, ulusal değerleri değişmez, sonsuzluk ölçüsü olarak görmeyin. Geldiğiniz yeri, bütün bir insanlık tarihini yok saymış olursunuz yoksa. Bu konudaki ısrarlılığınız, kararlılığınızı değil, yeni kuşaklara karşı açmış olduğunuz savaşın mağlubu olduğunuzu gösterir. Bilin ki; değişmeyen tek şey „değişimdir“. Değerlere gelince; baki, evrensel olan Dürüstlük, Eşitlik ve Adalettir. İnanç ve kimlik ayrımı yapmadan yer yüzünde yaşayan bütün insanlara aittir. Karanlık madde gibidir; onları bütünleştirir.

Donkişotlara:

Kendinizi sonsuzluk olarak görmeyin. Ya da sizden sonrasını tufan. Geleceği geleceğe bırakın. Bırakın çocuklar yürümeyi öğrensin. Bilin ki her yarının beni-bizi vardır. Bu günün beni- bizleri gibi. Geleceğin sahipleri, bugünün beni-bizleri değil, o anın beni-bizleridir. Unutmayın: Her gelecek kendine özgü sorunlar ve savaşım yöntemleri üretir.

Megalomanlara:

Eğer birileri kendisine sonsuzluk, tezlerine değişmezlik abidesi biçiyorsa, tarihe bırakın onu. Tarih ona gereken yanıtı verecektir. Çünkü geleceği kendisiyle sınırlamak haddine değil kimsenin.

Putlaştırıcılara:

Kahramanlar yerine değerler bırakın geride. Çünkü toplumları yaşatacak olan değerlerdir. Kahramanlar kendi zamanlarında kalırlar. Kahramanları yaşatırsanız, değişen zamana ayak uyduramazlar. Putlaşırlar. Putlar ise değişim ve dönüşüm karşısında hep ayak bağı olmuşlardır ve sonrasında da büyük çatışmalara sürüklemişlerdir toplumları

Kahramanların kendileri istedikleri için değil, koşullar onları kahraman yapmıştır. Nazım’ın dediği gibi bırakın sahipsiz “bir köy mezarlığın”da kalsınlar. „Tepe-lerinde- bir de çınar olursa / taş maş da istemez-ler hani...”