Türkiye'nin Başkenti Ankara'nın merkezinde, Kızılay da, son 5 ay içinde 3. Kez bombalı saldırı gerçekleştirilerek yeni bir katliama imza atıldı.

Yapılan bu saldırı, âmâsız fakatsız kınanmalıdır. Gerekçesi ne olursa olsun, hedef gözetmeksizin, sivillerin katledilmesine yönelik bu katliam şiddetle kınanmalıdır. Kınamalıyız!

Bir gerçeğin altını kalın çizgilerle çizerek, gerçeklerin üzerini küllemek isteyenlere fırsat vermeyerek, bu katliamda yaşananlarda, 'nalıncı keseri' gibi kendine yontma, '' Tüm hareketlerinde devamlı olarak kendi çıkarlarını gözetecek şekilde davranmak'' davranışına girenleri tasvip etmeyerek, kınamalıyız!

Kınamalıyız! Yaşanan bu kadar katliamlardan sonra, çıkıp hamaset nutuklarını atarak, 'vatan millet, sakarya' söylemleri ile tolumun kamplaşmalarını sağlamak için çaba harcayanları kınamalıyız! Her yaşanan katliamların arkasından, ''bular hainler, hakkettiklerini, bunlara yaşatacağız, bunların sonunu getireceğiz'' söylemleriyle, Kürtlerin yaşadıkları toprakları, coğrafyayı bombalayarak yaşam hakkını yok edenleri kınamalıyız!

13 Mart Pazar günü Ankara Kızılayda yaşanan bu vahşi katliamda, 37 sivil insan yaşamını kaybetti. Bu insanların bir tek, 'günahı' vardı. Türkiye'nin en, 'güvenli' semtinde geziye çıkmak, yürümek, Otobüse binmektir.

Kınamalıyız! 7 Haziran 2015 genel seçimleri öncesi var olan, 'sulh' ortamının, seçim sonuçlarını içine sindiremeyen AKP devleti ve Sarayın inisiyatifinde, 'iki satır mı, iki katır mı' dayatması sonucu yaşatılanları gözden kaçırmamalıyız. AKP devleti, Saray 7 Haziran seçimlerinin sonucunu içine sindiremedi.

Bu nedenle gasp ettiği devlet imkânlarını elinden çıkmasının korkusuna kapıldı. Soygun, talan ve rüşvet çarkı üzerine oturmuş iktidarlarının ellerinden çıkmasına gönülleri razı olmadı. Bu nedenledir ki, savaş konsepti dayatmasını devreye soktular. Savaş konsepti dayatmasında, AKP, Saray, Genelkurmay ortak hareket etmektedir. Sürekli olarak övündükleri, ''yurtta sulh, cihanda sulh'' felsefelerinin ne kadar balon olduğu da, ortaya çıkmıştır.

Komşu ülkelerle, 'sıfır sorunla' başlayan serüven, tüm koşu ülkelerle savaş konseptine dönüştü. Ülkemizin bir coğrafyası, Kürtlerin yaşadığı coğrafyada halklara karşı adı konulmamış kirli bir savaş bütün vahşetiyle devam etmektedir. Ülkede güvenli bir yer bulmak için neredeyse mercekle aramak durumunda kalınmaktadır. Şansa bırakılmış bir yaşam bulunmaktadır.

Her gün yığınla insan, bombalı saldırılarda, çatışmalarda, ablukaya alınmış alanlarda, bodrumlarda vahşi katliamlarla karşı-karşıya, yaşamından olmaktadır. Katliamlarını yaparlarken, 'mehter marşı' çalmayı da ihmal etmemektedirler. Bütün bunlar yapılırken, 'milli irade' 'kamu düzeni' 'huzur operasyonu' 'terörün sonunu getireceğiz' 'büyük ülkeyiz' söylemleri, toplumsal güçleri manipüle etmek için kullanılan en ucuz sözler olarak ortada durmaktadır.

Katliamları, terörü, cinayetleri, canlı bombaları, insan yaşamına yönelik her türden vahşeti ortadan kaldırmanın bir tek panzehiri vardır.Barış, Barış, Barış, savaş konseptinin terk edilmesidir. Ülkeler arasında, halklar arasında kamplaşmalar yaratarak, düşmanlaştırarak, sorunu savaş konseptiyle çözmek değildir.

Savaş konsepti, gerekçesi ne olursa olsun, katliamları, vahşeti, canlıların yaşamasını engelleyen ve ölümleri kutsayan bir anlayışın ürünüdür. Savaş konsepti, bir tek savaş baronlarına, silah ticareti yapanlara kazandırır. Barış, bir arada yaşama, 'kardeşçesine bir orman gibi bir arada olma' silah tacirlerinin karlarının katlanmasını engeller. Bu nedenle, savaşa karşı barış çığlıklarını yükseltelim!

Umarım, Anakara Kızılay katliamı yaşadığımız son katliam olur. Umarım yandaş medyada, ellerini kanla yıkama uğraşı içinde olan kalemlerin söylediği gibi, ''terörle yaşamaya alışmalıyız'' diyerek, yaşananları, 'kutsayan' bir anlayışın esiri olmayız. Umarım hala, yaşanan katliamları bir, 'fırsat' olarak görüp, 'bize başkanlık lazım' diyen örümcek kafalılar, katliamlardan, 'medet umanlar' kendine gelirler.

Kınamalıyız! Bu katliamları, vahşeti, ülkemizin insanlarına yaşatanları, barışı, güven ortamını ortadan kaldıran politikalarıyla ülkemizi uçuruma sürüklemek için, çaba harcayan politikacıları kınamalıyız! Peki, muktedirin, 'mutlak' muktedir olmak için, Saraydaki hâkimiyetini yeterli bulmayan, 'anayasayı, yasaları, tanımayan, umursamayan' her fırsatta halklarımızı kamplaştırmak için çaba harcayan bir Cumhurbaşkanı için, ne demeliyiz?

Ağzını her açtığına, akademisyenlere, aydınlara, sanatçılara, toplumun düşünen, düşündüğünü ifade eden herkesi kendisine muhalif olduğunu hissettiği tüm toplumsal güçlere düşman muamelesi yapan Saraya ne demeli? Bütün bunları, yaşananları, katliamları cinayetleri, çete faaliyetlerini, canlı bombaları, araçları bu süreçten ayrı tutabilir miyiz?

Kınamalıyız! Her ne nedenle olursa olsun, hedef gözetmeyen, sivilleri ve günahsız insanların yaşamdan koparılmasına neden her türden saldırı kınamalıyız! Ankara Kızılay katliamında yaşamını kaybedenlerin yattıkları yer ışıklar içinde olsun, toprakları bol olsun, devirleri daim olsun!

Yakınlarının başı sağ olsun. Yaralılara acil şifalar diler ve yakın bir zamanda aileleri ve dostlarının yanına dönmelerini dilerim!

15 Mart 2016

E posta:
[email protected] Face:aliekber.pektas
Twitter: @AliekberP