Bir şahısın sahip olduğu vatandaşlığı hangi şartlarda yitireceği o ülkede yasa ile belirlenir. Nasıl ki yabancı uyruklu kişilerin vatandaşlığa kabülünde ulusal çıkarlar gözetiliyorsa, bir kişinin de vatandaşlıktan çıkartılmasında, yine ulusal çıkar düşünülmek zorundadır. Bu basit zorunluluğa rağmen, Türkiye, kendi yurttaşlarını vatandaşlıktan çıkartmada, başından beri hep sorunlu ülkelerin başında olagelmiştir.

Türk vatandaşlığından çıkartılanların çok önemli bir bölümü, gerçekten vatanlarını seven ve vatanlarına düşkün, vatanlarının bağımsızlığı, huzuru ve iç barışı için kafa yoran, saygın şahsiyetlerden oluşmaktadır. Bu isimlerin başında Nazım Hikmet ile Yılmaz Güney sayılabilir.

Gerek Nazım Hikmet ve gerekse de Yılmaz Güney, sanaatları ile Türkiye´yi dünya kamuoyunda en iyi şekilde temsil etmişlerdir. Türk ulusunun gururunu ve onurunu pazarlamayan bu iki şahsiyet, Türk ulusun başını yere eğecek tek bir eylem içinde dahi olmamışlardır. Hırsızlık, çocuk pornoculuğu, ihaleye fesat karıştırma, rüşvet alıp verme gibi yüz kızartıcı suç işlememişleridir. Öte yandan, bu iki şahsiyeti siyasi düşünce bazında eleştirmek, yaptıkları siyasal içerikli eylemlerini doğru bulmamak ve haklarında siyasi ve sanaatsal anlamda aykırılık görebilirsiniz, ama bu şahsiyetlerin “vatan hainliği” nedeniyle vatandaşlıktan atılmalarını onaylamayı söz konusu edemezsiniz. Nazım Hikmet ve Yılmaz Güney´in “vatan hainliği” ile itham edilebilecek tek bir bulgu bulunmamaktadır.Ama bu iki şahsiyetin siyasi düşüncesinden dolayı vatandaşlıktan atılamaları, evrensel hukuka aykırı olduğu gibi, bu kararın temelinde dönemin dikta yöneticilerinin ırkçı, şövenist ve faşizan anlayışın yattığı da bilinmektedir.

Fetullah Gülen´in vatandaşlıktan çıkkartılması kime fayda sağlar?

Fetö ile beraber kuzu sarması olanların, Atatürk Cumhuriyetini yıkan vatan haini oldukları bilinmektedir. Vatan haini, vatandaşlık bağı ile bağlı oldukları devletin anayasal düzenini ortadan kaldırarak bir başka rejimi inşaa edenlerin ortak tanımıdır.

Basına yansıdığına göre, İçişleri Bakanlığı, aralarından Fetö'nün de olduğu 130 isim için vatandaşlıktan çıkarma ilanı yayınlamış. Buna göre, uluslararsı çetenin en verimli oğlanlarından biri olan Fetö, 3 ay içinde Türkiye'ye gelmezse vatandaşlıktan çıkarılacakmış.

Fetö´nün ‘vatan hainliğinden dolayı’ vatandaşlıktan çıkartılması demek, başta Fetö olmak üzere, asıl ‘vatan haini olanların tümünü’ koruma altına almak demektir. Fetö´nun vatandaşlıktan çıkartılması demek, Fetö´nun Türkiye´ye iade edilmesinin hukuksal zeminini ebediyeten ortadan kaldırmak ve Fetö çetesinin siyasi ayağının deşifre edilerek yargılanmasının önünü kesmek demektir.

Olası bir siyasi iktidar değişikliği durumunda Fetö´Türkiye´ye iade edilirse ya da kendiliğinden gelirek bildiği her şeyi açıklarsa ne olur? İste bu soru, başta AKP´nin Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı RTE olmak üzere, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Fehmi Koru, Burhan Kuzu, Bekir Bozdağ, I.Melih Gökçek gibi binlerce müridi kara kara düşündürmektedir. Bu olasılık, yani günün birinde Fetö’nün kendisi ile yakın ittifak içinde olduğu kişileri ve eylemleri ad ad açıklama olasılığının vermiş olduğu korku ve telaşdan dolayı, RTE´ın, kendi güdümünde olan İçişleri Bakanlığına verdiği direktif doğrultusunda Fetö’nün vatandaşlığı elinden alınmak isteniyor. Fetö vatandaşılktan çıkartılırsa şu olur: Hem Fetö korunmuş olur, yani Türkiye’ye iadesi hukuken imkansız hale gelir ve hem de başta RTE olmak üzere, Fetö ile yakın iş birliği içinde, Atatürk Cumhuriyetini yıkma ve onun yerine, Arap milliyetciliğinin yönlendirdiği siyasal İslama’ın nihai hedefi olan şeriat rejimini inşaa etme ve bunun için 15 temmuz 2016 tarihinde bir darbe tezgahlama projeleri deşifre olur. Bu gerçeğin deşifre olmasına, RTE´ın tahammülu olur mu? dersiniz!

5 Haziran 201