YSK'nın ilk açıklamasında, "Bazı sandık kurullarının kanuna aykırı oluşturulduğu, bu hususun da seçim sonuçlarına müessir olması nedeniyle seçimin iptal edildiği, kanuna aykırı görevlendirme yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunulacağı" belirtildi.

Peki kamu görevlisi olmayan kişiler, nasıl bir süreçten geçerek sandık kurulu başkanı ve üyesi oldu? Üzerlerinden dönen tartışmalara nasıl bakıyorlar?

BBC'den Mahmut Hamsici, bu kişilerden bazılarıyla görüştü. Konuşan kişiler dikkat çeken sözler sarf ederken, konuşanların talepleri doğrultusunda isimleri ve çalıştıkları kurumların bilgisi yayımlanmadı.

"ÇALIŞTIĞIM BANKA GÖREVLENDİRME İÇİN E-MAİL GÖNDERDİ"

(Özel bir bankanın çalışanı)

Ben özel bir bankanın genel müdürlüğünde çalışıyorum. İşyerim İstanbul Avrupa yakasında ve yine aynı yakada ikamet ediyorum. Bize seçimden yaklaşık bir, iki hafta önce insan kaynakları departmanından bir mail geldi. Ekte görevlendirme yazısının PDF dokümanı vardı. Böyle bir görevlendirme olduğu, bununla ilgili olarak görevlendirme kağıtlarının asıllarını insan kaynakları departmanından almamız gerektiği söylendi. Açıkçası benim böyle bir talebim de olmamıştı.

Benim çalıştığım bölümde çevremde başka arkadaşlara da böyle bir mail geldi. Biz de açıkçası "Görev almak istemiyoruz, gidip bunu dile getirelim" dedik. İnsan kaynaklarıyla görüştüğümüzde, bize ilçe seçim kurulunun mazeret kabul etmediğini, ancak o tarihlerde alınmış yurtdışına bir bilet varsa veya ciddi bir rahatsızlık söz konusuysa bunu kabul ettiklerini, YSK'dan bankaya yaklaşık 90 kişilik liste gönderildiğini, bu kişilerin bu görevi yapmaması durumunda cezai yaptırımının olacağı cevabı verildi.

Hatta bir arkadaş biraz uğraştı ve ona, "Yerine birini bulabiliyorsan, ilçe seçim kuruluna gidip onlara kabul ettirebilirsen yerine geçecek kişi bu görevi yapabilir" dediler. O bayağı uğraştı, bankadan başka birini de buldu ve bunu yaptı. O değişikliği biz yapamadık.

Biz sonra insan kaynakları bölümüne gidip o PDF çıktılarıyla görev kağıtlarının asıllarını aldık. İlçe seçim kuruluna hiç gitmedik, kimliğimizi gösterip belgelerimizi kurum içinden aldık. Seçimden önceki Çarşamba günü yarım gün eğitim aldık. Bir sandık kurulu başkanı bir de memur üye oluyor. Ben memur üyeydim. Sandık kurulu başkanları daha çok kamu görevlisi öğretmenlerdi. Ama eğitim gördüğümüz yerde bir salon dolusu insan vardı ve bankalardan tanıdığım çok fazla yüz vardı.

Ben banka adına ilk kez seçim görevlisi oldum ama benim birlikte görev aldığım arkadaşlarımdan, "Ben üçüncü, dördüncü kez gidiyorum" diyen arkadaşlarım da vardı. Bu zaten uygulanan bir şey, gizli kapaklı da değil.

Seçim günü çok sorunsuz geçti. Hiçbir aksaklık yaşanmadı. Seçimden birkaç gün sonra "sandıklarda kumpaslar kuruldu, kamu görevlisi olmayan kişiler görevlendirildi" haberleri çıkmaya başladı. Biz bankada, bizim katta sandıkta görev alan diğer arkadaşlarla karşılaştığımızda bununla ilgili geyik yapıyorduk. Ama sonrasındaki açıklamalardan dolayı hedef kitle haline gelmişiz gibi bir durum oldu. Sonuçta bu seçim süreci uzadıkça rahatsız etmeye başladı.

Sonrasında bize herhangi bir soruşturmayla ilgili bilgi verilmedi. O soruşturmaların bize kadar gelme ihtimali bize çok anlamlı gelmiyor. Bizim yaptığımız bir usulsüzlük yok, zaten işin içinde insan kaynakları var, YSK, ilçe seçim kurulları var. Arada çok büyük bankaların insan kaynakları var.

"İPTAL ETTİRMEK İSTEDİM AMA MECBUR BIRAKILIP GİTTİM"

(Özel bir okulda öğretmen)

Ben Sarıyer ilçesinde bir özel okulda öğretmen olarak çalışıyorum. Yine bir özel okul olan eski çalıştığım işyeri üzerinden bana, ilçe seçim kurulundan görev aldınız diye mesaj geldi.

İptal ettirmek istedim ama son dakika görev verdikleri için iptal ettiremedim. Daha önceki seçimlerde görev almamıştım, hatta özellikle almak da istememiştim. Ama bu sene mecbur kaldıkları için, kimse de olmadığı için görevlendirmişler.

İptal için Büyükdere'deki ilçe seçim kurulunun yerini aradım. "Belgenizi almanız gerekiyor, iptal ettiremiyoruz, hatta cezası var" dediler. Geç olmasaydı yerinize başkasını koyabilirdik ama geç kaldık o yüzden mecbur geleceksiniz dediler. Cezai hükmü de olduğu için mecbur bırakılıp gittik. Eski işyerimden bir arkadaşım da aynı şeyi yaşadı, son dakika haberi oldu. O da mecbur bırakıldığı için gitti.

31 Mart'ta memur üye oldum. Görev yaptığım, Rumelifeneri'ndeki okulda hiçbir sorun yaşanmadı. Benim görev yaptığım sandıkta belediyelerde partiler berabereydi, belediye meclis üyeliklerinde yüksek oy alan ise AK Parti'ydi. Hiçbir sorun olmadı, hiçbir vukuat yaşanmadı. Sonra sandık başkanlarıyla birlikte oylar gitti ben de saat 01.00 gibi eve geldim. İşimizi yapmış olduk.

Kamu görevlisi olmayan seçim kurulu üyeleriyle ilgili tartışmayı medyadan duydum. İster istemez insan tedirgin oluyor. Bizi herhangi bir soruşturma kapsamında çağıran vs. olmadı.

"YILLARDIR FETÖ'CÜ OLMADIM ŞİMDİ Mİ OLDUM?"

(Sivil toplum gönüllüsü)

Ben Sarıyer ilçesinde oturuyorum. Yıllarca gönüllü olarak okul aile birliklerinde çalıştım. Şu anda da gönüllü olarak bir mahalli spor kulübünde yönetimindeyim ve kadınlar kolunda da çalışıyorum.

AK Parti iktidara geldiğinden beri devamlı sandık başında görev alıyorum. Bir siyasi parti için değil, gönüllü olarak görev alıyorum. Bugüne kadar hem sandık üyeliği hem de sandık kurulu başkanlığı yaptım.

Ben yıllardır ilçe kuruluna gidip sandıkta görev almak istediğimi söylerim. Şimdiye kadar bana hep görev verdiler, hiçbir problem olmadı. Ben 16 Nisan referandumunda ve 24 Haziran cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de gönüllü oldum. Hemen hemen 10 seçimde gönüllü oldum.

Bu sefer de ilçe seçim kuruluna gittim ve başkanlık için başvurdum. Bana, "Bu sefer hakim, başkanları memurlardan atayacak ama boş bir yer kalırsa, o zaman haber veririz" dediler. Bana sonra haber geldi, "Boş bir yer var, arkadaş gelmiyormuş, siz yapar mısınız?" dediler. Ayazağa'daymış. Ben önce, "Ayazağa uzak, kabul etsem mi" diye düşündüm sonra "Tamam sorun olmaz, yaparım"dedim.

Ayazağa'da bir okulda başkanlık yaptım. 31 Mart günü gittim, görevimi yaptım. Orada arkadaşlarla açtık, gittik, teslim ettik. Gecenin 2'sine kadar oradaydık. Hiçbir sorun olmadı. Benim başkanlığını yaptığım sandıkta AK Parti birinci çıktı.

YSK kararından sonra Ekrem İmamoğlu, "Dışarıdan atanan sandık kurulu başkanlarıyla görüşmek istiyorum" diye açıklama yaptı. Ben kime, nereye başvuracağımı bilemedim. İmamoğlu'nun Instagram'dan sitesine girdim, oraya yazdım. "Böyle böyle ben dışarıdan başkanlık yaptım, görüşmek istiyorum" diye yazdım ama kimse dönmedi sonra CHP'den bir hanımı buldum.

YSK'nın kararından sonra yıkıldım. Çıkıyorlar, "Sandık başkanları FETÖ'cü" diyorlar. O zaman ilk benim FETÖ'cü olmam lazım. Dışarıdan atanan bir kişiyim ve her dönem yapan bir insanım, o zamanlar olmadım da şimdi nasıl olacak, bu nasıl bir mantık? Ben bunu anlayamadım. FETÖ'cü diye bir olay olabilir mi?

Bir kere o sandıklarda kesinlikle bir şey olamaz. Çünkü beş kişi var, arkadan müşahitler giriyor, arkadan izleyenler giriyor ve neredeyse 25-30 kişinin önünde sandıklar tek tek açılıyor, bakılıyor. Yani burada karalama olamaz ve bunların hepsine bakılıyor, inceleniyor ve altına ıslak imza atılıyor.

O karar günü yıkıldım, resmen oturup ağladım. Ben vatanını seven bir insanım. Evde oturdum ağladım, kızım da ağladı, komşum da ağladı. Şimdi arkadaşımın yanındayım, "Abla bak seni içeri atarlar" diyor. Tedirgin olunuyor tabii.

Şu anda yapacak bir şeyim yok, bekliyorum sadece. Geçen gün ilçe seçim kurulundan aradılar, "Sandık göreviyle ilgili paranız yatacak" dediler. Dedim, "Yoksa bu olaylar için mi aranıyor, beni çağırın ben her şeye cevap veririm"dedim. "Yok onun için aramadık, paranız yatacak onun için aradık" dediler.